Resmi gazetede İçişleri Bakanlığının “Toplantı Ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” yayımlandı ve yürürlüğe girdi (05.08.2015 tarih ve 29436 sayılı R.G) . Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu ile ilgili olarak çıkarılan yeni Yönetmelik eski Yönetmeliğin bazı maddelerini değiştirdi, bazılarını yürürlükten kaldırdı. Kanun değişikliklerinden dolayı Yönetmelik uyarlaması yapılmış olması makul gerekçe olarak gözükebilir. Ama acaba hangi kanun değişikliği sonrası ve nasıl bir uyarlama? Çünkü değişiklik bu kadar basit değil, aksine vahim.
İster geçici, ister istifa etmiş deyin, ne derseniz deyin; bu Yönetmelik 7 Haziran seçimlerinden sonra göreve devam eden Hükümetin İçişleri Bakanlığı tarafından yürürlüğe konulmuştur. Bir başka deyişle 1 Kasım 2015 seçimlerinden önce “seçim için” kurulmuş Bakanlar Kurulu’nun yeni İçişleri Bakanı işbaşı yapmadan önce çıkarılmış bir Yönetmeliktir. Öncekine de sonrakine de uyar bu Yönetmelik. Öncesi için Kanun değişikliğinden sonra uygulamaların meşruluğu için hazırlanmıştır. Sonrası için de özellikle 1 Kasım seçimlerinden önce uygulanmak üzere yürütmenin koruma kalkanlarından biri olarak hazırlanmıştır demek daha doğru olacaktır. Anlaşılması gereken ise, kamu görevlilerinin eylemleri suç olsa bile “cezasızlığı” sağlamak üzere bu Yönetmelik yürürlüğe konulmuştur.
Yönetmelikte sihirli kelime her zamanki gibi yine “kamu güvenliği” ve kamu düzenidir.
1982 Anayasası ve hem de uluslararası sözleşmelere göre herkes önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir. Bu hakkın kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir.
Bu anayasal hakkın korunmasında ve kullanılmasında bakılacak olan kanun 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu ile aslında Polis Vazife ve Salahiyet Kanunudur ve artık Yönetmeliktir.
Bir hatırlatma yapalım. İç Güvenlik Paketi olarak bilinen kanunla çok önemli olan bazı Kanunların birçok maddesi beş ay önce 6638 sayılı torba kanunla değiştirilmiştir. 27 Mart 2015 kabul tarihli 6638 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu, Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Cumhurbaşkanı tarafından hemen onaylanmış ve 4 Nisan 2015 günü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunun, 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunun, Ceza Muhakemesi Kanunu ile 5442 sayılı İl İdaresi Kanunun birçok maddesi bu kanunla değiştirilmiştir. Bu kanunun hem kabul ediliş usulü hem de içeriği çok tartışmalıdır ve hukuka aykırıdır. Kanunun birçok maddesi iptal davasının konusudur ve halen Anayasa Mahkemesi’nin gündemindedir.
6638 sayılı Kanun değişikliklerinden sonra çıkarılan yeni Yönetmeliğe dönersek; mahallin en büyük mülkî âmiri; illerde vali, ilçelerde kaymakamdır. Genel kolluk kuvvetleri; il içinde görevli veya o ilde geçici olarak görevlendirilmiş polis ve jandarma birlikleri demektir. Artık “irtibat kurulu” adı altında bir “kurul” vardır. Mahallin güvenlik amirinin görevlendirdiği bir kolluk görevlisinin başkanlığında, düzenleme kurulu başkanının görevlendirdiği en az iki üyeden oluşan bir kurul olarak görev yapacaktır. O halde “mahallin güvenlik amiri” acaba kimdir? İllerde il emniyet müdürü ve il jandarma komutanıdır, ilçelerde ilçe emniyet müdürü/amiri ve il merkez/ilçe jandarma komutanıdır. Ayrıca; mahallin güvenlik amiri tarafından toplantı ya da gösteri yürüyüşündeki güvenlik tedbirlerinden sorumlu kılınan en rütbeli emniyet ve jandarma personeli; yetkili kolluk amiridir.
Nerelerde toplantı ve gösteri yürüyüşü yapılacağı bu Yönetmeliğe göre belirlenecek. İl ve ilçelerde toplantı ve gösteri yürüyüşü yer ve güzergâhı, kamu düzenini ve genel asayişi bozmayacak ve vatandaşların günlük yaşamını zorlaştırmayacak şekilde TBMM’de grubu bulunan siyasi partilerin il ve ilçe temsilcileri ile güzergâhın geçeceği ilçe ve il belediye başkanlarının, en çok üyeye sahip üç sendikanın ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının il ve ilçe temsilcilerinin – katılacağı bir toplantı ile bile değil- yazılı görüşleri alınarak her yıl Ocak ayında mahallin en büyük mülki amiri tarafından belirlenecektir. Yani, illerde vali, ilçelerde kaymakam belirleyecek.
Kamu düzeni ve genel asayişin temini bakımından zorunluluk olan hallerde toplantı ve gösteri yürüyüşü yer ve güzergâhı yıl içerisinde aynı usulle değiştirilebilecektir. Sonradan yapılacak değişiklikler duyurudan on beş gün sonra geçerli olacak.
İç Güvenlik Paketi ile PVSK ve Terörle Mücadele Kanunda yapılan birçok değişiklik bu Yönetmeliğe aktarılmış ve böylece Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununda olmayanlar da Yönetmelikle çözümlenmiş.
Örneğin PVSK değişikliğinde yer alan ateşli silahlar veya havai fişek, molotof ve benzeri el yapımı olanlar dâhil patlayıcı maddeler ve benzerlerini veya diğer her türlü sis, gaz ve benzeri maddeleri toplantı yerine sokmak isteyen kişileri önlemek ve bunu yapmak isteyen kişilerin varlığından güvenlik kuvvetlerini haberdar etmek, yakalanmalarına yardımcı olmak Yönetmelik maddesi olarak düzenlenmiş.
Yine başka bir “muhbir vatandaş” düzenlemesi de Terörle Mücadele Kanununda yapılan değişikliklerin bu yönetmeliğe aktarılması ile gerçekleştirilmiş. Örneğin yasadışı örgüt ve topluluklara ait amblem ve işaret taşınarak veya bu işaret ve amblemleri üzerinde bulunduran üniformayı andırır giysiler giyilerek veya kimliklerini gizlemek amacıyla yüzlerini tamamen veya kısmen bez vesair unsurlarla örterek toplantı ve gösteri yürüyüşlerine katılanların “ihbarı” isteniyor. Ayrıca kanunların suç saydığı nitelik taşıyan afiş, pankart, döviz, resim, levha, araç ve gereçler taşıyarak veya bu nitelikte sloganlar söyleyerek veya ses cihazları ile yayınlayarak, toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılmak isteyen kişileri önlemek amacıyla, “bu gibilerin varlığından güvenlik kuvvetlerini haberdar etmek, yakalanmalarına yardımcı olmak” gibi bir “muhbirlik” görevi de Yönetmeliğe girmiş durumda. “Halkı suç işlemeye özendirici konuşmaları önlemek” görevi yetkili kolluk amirinin. Düzenlemeye göre, belki de bu görev “vatandaşların” bile olabilir.
Yönetmelikte, “düzenleme kurulu” düzenlenmiş. Toplantının huzur ve sükûnunu bozanları, düzenleme kurulunun isteği üzerine toplantı yerinden uzaklaştırmak mümkün olacak.
Mahallin en büyük mülki amiri, yazılı veya acele hâllerde sonradan yazı ile teyit edilmek kaydıyla sözlü emirle, mahallin güvenlik amirlerini veya bunlardan birini görevlendirerek olay yerine göndermeye yetkilidir. Bu amir, topluluğa Kanuna uyularak dağılmalarını, dağılmazlarsa zor kullanılacağını ihtar eder. Topluluk dağılmazsa zor kullanılarak dağıtılır.
Kanuna uygun olarak başlayıp kanuna aykırı duruma dönüştüğü, - kim bu durumu ve nasıl tespit edecekse!- düzenleme kurulu aracılığı ile topluluğa ilan edilmesine rağmen dağılmayan topluluğa, kanuna uyarak dağılmalarını dağılmazlarsa zor kullanılacağını ihtar etmek ve topluluk dağılmazsa basınçlı ve/veya boyalı su veya diğer zor kullanma araçları ile zor kullanarak topluluğu belirlenen güzergâhtan dağıtmak; Yönetmeliğe göre meşru ve yasal oluyor. Güvenlik kuvvetlerine karşı fiili saldırı veya mukavemet veya korudukları yerlere ve kişilere karşı fiili saldırı hali mevcutsa, ihtara gerek olmaksızın zor kullanılır. Zor kullanma yöntemlerini saymıyorum ama Yönetmelikte sayılmış.
Yönetmelikteki diğer düzenlemeleri saymıyorum ama kısaca özü şudur kanımca. Bundan böyle toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı en büyük mülki amirlerin iki dudağı arasındadır. Bu hak varsa vardır, yoksa yoktur.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı vardır, yapabilirsiniz derse mahallin en büyük mülki amiri, hakkın kullanımına “izin vermiş” demektir ve toplantı ve gösteri yürüyüşü “yasaldır”. Ama yetmez, çünkü bu hakkın nasıl kullanılacağı yetkili kolluk amirinin vereceği kararlara da bağlıdır. Uygulamada yapılırken yetkili kolluk amirinin kararına bağlı olarak toplantı ve gösteri yürüyüşü o anda yasaldır ve o anda “yasadışı” sayılabilir.
Artık demokrasi ve hukuka bağlı devlet sistemi yerine hukuka aykırı kanunlar eliyle inşa edilmiş sistemin tercih edilmesi nedeniyle; Meclise ihtiyaç duymadan ve yönetmeliklerle devleti idare etmek isteyen yürütmenin gücünün yargı yoluyla denetlenmesi ve bu tek yanlı gücün hukuk yoluyla önlenmesi kuvvetler ayrılığı ilkesinin gereğidir.
Bu yüzdendir ki, hukuksuzluğun sona erdirilebilmesi için asıl olan Anayasa Mahkemesi gündeminde bulunan İç Güvenlik Kanunu olarak bilinen 6638 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu, Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun hakkında bir an önce ve acilen iptal kararı vermelidir. (Fİ/EKN)