Doğuran sensin yitiren sen
Sen ey yüreği yangın kadın
Her savaşta barış olursun
Şu canıma cansın kadın
Ne güzel şeydir aslında kadın olmak. Nasıl da paha biçilmezdir yaşama yeni can katmak, katılan canlara yoldaş, ana, bacı, kardaş, arkadaş ve yar olmak.
Bir kadın ki ana gibi yar, Bağdat gibi diyar ve Munzur gibi yaşamın içinde hür akar. Dokunduğu her şeyi değiştirir, dönüştürür, baştan sona iyi ve güzel yapar. Bir kadın ki o sensin! Ama yok senin adın! Duyulmadı hiçbir yerde sanın!
Çünkü kahramanlar hep erkekti, bilim insanları, sanatçılar hep erkek… Yüzyıllarca bastırıldın sen! İtildin, ezildin, horlandın. Yeri geldi bir avuç paraya pazarlarda uluorta cariye diye, köle diye satıldın. Ve kız isteme bahanesiyle kendi evinden “eş” diye hiç tanımadığın adamlara verildin.
Ama satılan yalnızca etindi senin. Sen ruhunu hiç kimselere satmadın. Çok yara aldın, çok cefa çektin, çok kanadın, çok ağladın. Acı çektin yüzyıllarca, zulüm gördün. Onca zulme, yok sayılmaya, sömürülmeye ve işkenceye rağmen sen yine de ayakta kalmayı başardın.
Rosalardan, Sakinelere kendin olmaya, kendin kalmaya çalıştın. Ve nereden, nasıl bulduğunu bilmediğim o özgüveninle yoluna devam etmeyi başardın geldin bu güne.
Kocaman bir yürek var sende, hani derler ya mangal gibi yürek diye... Ama bu nasıl bir mangaldır ki ne bu güne dek söndü ne de yarın sönecek. Ve o mangal gibi yürek hep ısıttı içimizi, ışık oldu karanlık yollarımıza, aydınlattı büyütürken benliğimizi.
Hayranım sana kadın. Her haline, tavrına, tarzına, özgürlüğünü kazandığında kendini ifade edişine hayranım.
Birçok yüzün var senin. Birçok kimliğin. Ama asla kişiliksiz değilsin. Ana, eş, dost, kardeş hepsinde ayrı güzel, muvaffak ve muzaffer ama asla kibirsiz… Samimi, içten, mütevazı ve hoş gören birisin.
Bazen pamuklara sarıp sarmaladın bizi, bazen önüne kattın kovaladın. Bazen övdün yere göğe sığdıramadın, bazen yerdin yer yarılsa da içine girsek dedirttin.
Bazen sustun, bir köşeden izledin olup biteni, bazen çıkardın başındaki eşarbı köy meydanına fırlattın, ede besse kanı durdurun dedin. Senin bir adın da barış olsun ey kadın!
Sen hep bizi destekledin hiç kösteklemedin. Sen hep verdin ve hiç almayı beklemedin. Kendin için değildi yalvarışın. Sen ya evlatlarına, ya kocana, ya atana, komşuna kıyamadın.
Kendin için istediğin tek şey bir yudum sevgi, anlayış, saygı ve bir çift güzel laftı... Onu bile çok mu gördü kader sana, onu bile öteledi mi hep geriye?
Varsın öyle olsun, sen yine de üzülme. Herkesler kıysa da sana, ben varım! Biz varız! Herkesler incitse de seni, ben senin yaralarını sararım. Biz sararız yaralarınızı sizin.
Sen orada yalnız ve çaresiz gözyaşı dökerken senin acıların kor olur düşer yüreğimin içine. Alev alev yakar, dağlar benliğimi. Issız ve kavruk bir çöle döner yüreğim.
Senin yüzüne keder düşünce içimde tüm çiçekler solar, kuşlar uzak diyarlara uçar, sen susup sessizce kendi içine çekilince. Sessiz ve seyirci kalmadım hiç, kalamam senin acılarına. Katlanamadım, katlanamam zalimlerin zulmedişine, ''vurun kahpeye'' deyip seni katledilişine.
Sazımı şarkılarımı de alır koşarım sana. Sazım, sözüm ve bedenimle set olurum önünde, ezdirmem, öldürtmem seni. Seslen bana nerede, nasıl olursam olayım seni duyarım.
Sesine ses olur dağları ovaları aşar, yoluna serilen, seni gerileten tüm barikatları tek tek yıkarım. Yarına bir nefessin sen, yarına bir ses. Gelecek senin yetiştirdiğin kuşaklarla şekillenecek.
Kadirini kıymetini bilene bulunmaz bir nimetsin sen, bir servet. Kimseler bilmese de kıymetini, kimseler anlamasa da değerini ben bilir, ben anlar, ben yedi telli şu sazımla diyar diyar dolaşır âlem-i cihana anlatırım seni, sevdanı, kavganı ve adını.
Bugüne dek ezildin, ötekileştirildin, itildin. Kimse vermedi haklarını sana. Ne hakkın varsa kendi direnişinle zaman içinde parça parça kazandın. Yine öyle yap, yine dayan, yine diren, yine kazan.
Bugün 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü! Ve ben iliklerime dek biliyorum ki bugün değil, her gün senin! Bugün değil yarın da senin!
Barışa ve kardeşliğe dair bu sessiz direnişi eninde sonunda kazanacaksın. İşte o gün kendi eserinle, yaratma ve şekillendirme gücünle gurur duyacaksın.
Dağlarına bahar gelecek memleketimin, dağlardan inerek eşikten içeri girecek sevdiklerimiz. Ana diye, yar diye, bacı diye, kızım diye sarılacak. Ve işte o gün senin ve tüm insanlığın yüzünün güldüğü, cennetin yeryüzüne indiği ve cehennemin kapılarının bir daha açılmamak üzere kilitlendiği güzel bir efsane olacaksın.
Ben inanıyorum sana, sevdaya ve insana.
Ve biliyorum hayat beni yanıltmayacak. Varsın şimdilik olmasın senin bir adın.
Farz etki sen bu dünyada hiç yaşamadın.
Doğuran sensin, yitiren sen.
Her savaşta yüreği yangın yerine dönen feryat eden, yanan, ağlayan ve kanayan yine sen.
Ah! Elleri öpülesi, saçları sevilesi, yere göğe konulmayası, canıma can kadın.
Sen anlattın ben ağladım. Ey insanlık neredesin diye tüm gücümle haykırdım. Bil ki, ben tüm şarkılarımı sana adadım. Tüm şarkılarım senin, adın barış olsun, huzur olsun, umut ve aşk olsun senin!
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar gününde tüm ezilen, sömürülen ama yine de umutla, inançla ve aşkla yılmadan, yorulmadan, bıkıp usanmadan insan olma yolunda yürümeye devam edenlere, bin selam olsun! (FT/HK)