Ömrünü insanlığa; eşit, özgür, sömürüsüz ve savaşsız bir dünya mücadelesine adamış bir güzel insanı, katıksız bir komünisti, Vedat Türkali’yi yitirdik. Asla eğilip bükülmeyen, yaşamının son anına kadar inancını yitirmeyen, tabulara karşı düşüncelerini açık, dolaysızca net bir şekilde söylemekten çekinmeyen yiğit bir enternasyonalisti yitirdik. O artık yeni bir şey yazmayacak. Ama yazdıkları, onun düşünceleri hayat hakkı bulana dek geçerliliğini sürdürmeye devam edecek. Türkiye ve bütün dünyanın ezilen halkları, emekçileri, mazlumları, yoksulları ve tüm ötekileri, artık onun yazdıklarını tekrar tekrar okuyup, ışığından yararlanmaya, yolunda yürümeye devam edecek.
Gelecek güzel günlere olan inancını hiç yitirmeden sürdürdüğün devrimci yaşamında, bizlere de sonsuz umut aşıladın. “Komünist” deki: “Sosyalist Sovyetler Birliği’nin yıkılması her şeyin bitmesi değildir; soluklanmak için bir “ara verme”dir belki de!
Yitirdiklerinin bilincine varmaya başlayan emekçi yığınlarının aymalarıyla daha görkemli bir yapıyı, en demokratik biçimde daha temelli kurma dönemine geçmeleri, tarihsel akışın en doğal yoludur.(…) Bu bunalım yarın daha da artacaktır.
“Kapitalist, kendisinin asılacağı ipi satan adamdır” sözü boşuna söylenmemiş! Gönüllü gönülsüz, satmak zorundadır o ipi. Bütün bu olgular, içten içe birikimlerle emekçilerin özgür dünyası için gerçek demokratik sıçramalara doğru giden, uzun aşamalı bir “ dünya devrimi” sürecinde yaşadığımızın belirtileri değilse, nedir? İnsanlığın sonu mu geldi?!” analizin, yolumuzu aydınlatmaya devam edecek!
Yıldırım Türker ne güzel söylemiş: “Vedat Türkali’siz bir Türkiye’nin, onsuz bir Türkçenin boynu bükük olurdu. Evet, muktedirler daha huzurlu olurda Türkali olmasa. Kendinin ulaşamayacağı hedef, göremeyeceği güzel günler için mücadele edenlerin bahçeleri daha erken solardı.”
Namuslu bir yaşamın en hakikisini yaşarken yazdın “950’den notlar” da:
(…)
Biliyorum bir gün karanlıkta
Kesecekler yolumuzu
Ya siz çocuklar
Nasıl anlatmalı sizlere olup bitecekleri
Çocuklar bizim dediğimiz
Yüzümüze utanç duymadan bakmaktır
Mal değil mülk değil istediğimiz
Size namuslu bir dünya bırakmaktır.
Son yıllarında tanışma fırsatı bulduğum ve kızlarımı da tanıştırabildiğim için şanslı sayılabilirim. Hatta yurtdışında yaşamak zorunda kaldığı yıllarda, oğlu gibi sevdiği ve evinde kaldığı Türkiyeli bir devrimciden anılarını dinleme fırsatı bulduğum için de; ‘bir gün tek başına’ kaldığında üşümesin diye ona hediye ettiği paltosunu bir kış günü Paris’te giydiğim için de şanslı sayılabilirim. Ama artık yazdıklarıyla yetinecek olmamızın verdiği hüznü; acaba ne yazacak diye sabırsızca beklerken duyduğumuz heyecanın bittiğini düşünmenin tarifsiz kederini, benim gibi milyonlarca insanla paylaştığımı bilmek hafifletecek ancak.
Onu en iyi anlatacak olan yazdıklarıdır elbette. Bizler bir teşekkür yazısı yazabiliriz ancak. Gençlik yıllarımızdan bu yana bizi aydınlatan, her okuduğumuzda bizi karanlıktan çıkarıp ışıkla buluşturan; baskıya, zulme ve ayrımcılığa uğrayan halkların dünyalarına sokup ortaklaştıran düşüncelerin için teşekkürler Vedat Türkali! Teşekkürler bize öğrettiklerin için, teşekkürler söylediklerini yaşama geçirmede gösterdiğin pratikler için, teşekkürler emeğin için! Türkiye Halkları seni unutmayacak!
Tam bitirirken, kızım Ekin mesaj attı; "Baba eğer yazarsan" demiş: “Bir gün tek başına da olsa, mavi bir karanlığa gömecekti bu tek kişilik ölüm; kayıp bırakacaktı romanları…” diye de yaz.
Vedat Türkali ne güzel yazmış “cezaevinde barış türküsünde”:
Kalkın kardeşler ışıklar görünmeye başladı
Eski duvarlar değil bu duvarlar
Bir ak kuş gelip kondu kara çatıya
Dünyayı böylesine sardı mı kollar
Ne etsin kelepçe neylesin zincir
Kaç kez gösterdi tarih aldatmayacak bizi
Bu denizli kuşlu dünyada
Bir tek acılar mıdır payımıza düşen
Dökülsün yollara beş kıtada
Ekmek de özgürlük de barışın gülleridir
Yumuk elli bebekler pencerelerde bekliyor
Dünyayı çepeçevre kuşatan barış kervanlarını
Çelik canavarlar gibi tanklar değil
Caddelere yakışan özgürlük ekmek türküleridir
Limanlar barışla çalkalanmış
Çöller dağlar stepler denizler barış fırtınasında
Resimler gördük cezaevlerine yakışmayan
Kitaplar dergiler gazeteler dolusu
Siz bir meydan dolusu gülen esmer kardeşlerim
Kara güller gibi açılmıştınız bir sabah aydınlığında
Asya barış diyor Afrika barış diyor
Elde silah barış diyor
Seren direğinde ufuklara bakan gemici
Avrupalı çıkmış toplama kampından
Ekmek barış türküleri bekliyor
Bombardıman uçakları değil
Karşısına dikilmiş ölüm tüccarlarının
Dünya barış diyor
Sevmek yaratmak yaşamak nedir
Görelim milyara yakın korkusuz cıvıl cıvıl
Görelim Kore'den Çekoslavakya'ya kadar
Düşlerimiz ellerimiz sizinledir
Barış sizinledir
Bu taş duvarlar bu demir parmaklık kardeş
Van Gölünden Ağrıdan Ergene Irmağına
Çürüyüp dökülmüş karanlıkta kökleri
Mapusane bahçesinde el kadar mavilik
Bir zaman gerili dursun başımızda
Gardiyanlar dolaşsın daha bir zaman
Parmaklık hükmünü yürütsün
Çiçeklerle donatacak kollarını bahar dalları gibi
Karanlıkta barış kervanlarını bekleyen
Çileden çileye batmış senin emekçi halkındır
Yirmisinde bir delikanlı gibi dalıp maviliklere
Yirmisinde bir delikanlı gibi
Dudaklarından öpeceğim gün
Masmavi özgürlüğün
İnan ki yakındır
Şİ/HK)