Ülkemizde yaygın basın kadar yerel basında çalışan gazetecilerin de işi zor. Yerel basında çalışan birçok gazeteci, gazete çoğu zaman sesini kendi bölgesi dışına çıkaramaz.
Yaptığı haberler çıkar çevreleriyle, yereldeki güç odakları ile karşı karşıya geldiğinde gazete binası baskına uğrar, gazeteciye saldırılır. Gazetecinin kendisini ifade ettiği gazetesinde ise en ufak bir yorum, hakaret “eleştiri ile hakaret ince bir çizgide dikkat edeceksin” diyen hakimlerin verdiği kararlarla hapis cezası ile değerlendirilmekte.
Yerel gazete, yerel gazeteci nasıl sesini duyuracak? İşte burada karşımıza sevgili Erol Önderoğlu çıkıyor.
Kendisiyle, yaptığımız haberlerden, yazdığımız masallardan, aldığımız hapis cezaları sonrası tanışma fırsatı bulduk. Bu tanışıklık 10 yılı aştı, zaman zaman İstanbul’da buluştuk, sohbet ettik, uzak kaldığımızda bir birimizi aradık, hatır sorduk.
Geçen yıl ciddi bir beyin ameliyatı geçirdiğimde yine arayıp geçmiş olsun dileklerinde bulunarak dostluğun güzel bir örneğini sergilemişti.
Sevgili dostumuz “Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler (RFS) Türkiye Temsilciliği görevi ile yaygın ve yerel basında hangi gazete, gazeteci olursa olsun, “sınır” koymadan yanında oldu, desteğini gösterdi, başlarına gelenleri kamuoyuna duyurdu, istatistikler içerisinde yer almasını sağladı.
İyi bir insan, iyi bir gazeteci olan Erol Önderoğlu’nun hakkında fezleke düzenleyen savcı, tutuklama kararı veren hakim, onu gerçekten tanısa, bir günlük genel yayın yönetmenliğinin sadece bir dayanışma olduğunu ve Voltaire'e atfedilen “Düşüncelerinize katılmıyorum ama senin düşüncelerini savunma hakkını sonuna kadar destekleyeceğim” ifadesindeki gibi yapmış olabileceğini de düşünebilirdi.
Elleri kalem ve klavye tutmaktan başka işi olmayan Erol Önderoğlu’na o kelepçeleri takmazlardı. Sevgili dostumuz bir katil gibi ellerine kelepçe vurulmuş, kaçma şüphesi varmış düşüncesiyle tutuklanarak cezaevine gönderilmiştir. Sevgili Erol, nereye kaçacak? O kaçarsa Medya Raporlarını kim hazırlayacak, kim gazeteci meslektaşlarının başına gelenleri, davalarını takip edecek?
Üzülüyoruz... Basının özgür olmadığı bir coğrafyada hiçbir zaman adalet tam olarak gerçekleşmez, demokrasi işlemez.
Sevgili dostumuz Erol gibi, Fikret İlkiz de davalarımızla ilgilenir. Son yazısında Fikret İlkiz, şöyle demiş “Eğer bugün susarsanız; bir gün savunacak basın ve ifade özgürlüğümüz kalmadığında yaratılan suskun, yılgın, umutsuz ve hiç sesi çıkmayan, sessiz ve itaatkâr ve boynu bükük toplum hepimizin ortak eseri ve utanç veren suçu olacaktır.”
Yerel basının bir temsilcisi olarak susmuyorum, susmamalıyız..Türkiye İnsan Hakları Vakfı Başkanı Şebnem Korur Fincancı, Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) temsilcisi gazeteci Erol Önderoğlu ve gazeteci/yazar Ahmet Aziz Nesin’in bir an önce özgürlüğüne kavuşmasını bekliyoruz.
Bugün her kim köşesinde sinerse, bir gün sindiği o köşeden gelir seni de bulurlar. Sesin çıktığında, duyuracak artık kimsen kalmamıştır. (YÖ/NV)