Yazacaklarımın çoğunu okuduğunuzda "zaten ben bunları biliyorum" diyeceğinizden adım gibi eminim. Bildiğimden emin olduğum bir şey daha var, başımız ülke olarak ve “partiler üstü” anlamda belada! Demokrasinin son kırıntıları da "hadi bununla oyalan biraz" dercesine önümüze serpiştirilmek isteniyor!
Bata çıka yürüdüğümüz demokrasi yolunda çok şey yaşanmış, çok hatalar yapılmış olsa da sandık önüne geldiğinde hiç yüksünmeden koşar, görevini yapar bu halk. Doğrudan içine girip mücadele eden pek olmasa da, yönetime girmek, siyaset yapmak haddimi aşar dese de eleştirmekten asla geri kalmaz, kendine yakın partiye sözünü geçirmek için bir yol bulur.
Beğenmesek de durum budur ama hiç yoktan iyidir. Seçimli bir yönetim tarzına demokrasi diyebilmek için bu yeterli sayılmasa da partinin kulağı hep seçmeninde olur, tabanından gelecek tepkiyi bekler, dinler.
Darbe dönemlerinde bile darbeciler seçmen tavrını dikkate almışlardır, hatırlayın. Darbeciler seçim vaat ederler mutlaka! Bizde dolaylı yoldan da olsa, kamusal bir ağırlık siyasete bir şekilde sesini duyurmak ister.
Şimdi yapılmak istenenlere bakın!
Başımızdaki yönetim "ali kıran baş keser" olmuş. Kapatmak istedikleri partileri felç edecek şekilde bir süreç yönetmek, muhalefet etmeyi bölünmüş kabul etmek, karşısında ne varsa "süpürülecek" nesne yerine koymak nasıl bir gaflettir?
Artık partiyi kapatmak yerine içinden çökertmek daha pratik bir çözüm olmaya başladı. Liderlerini ağaç silkeler gibi tutuklayıp, sudan bahanelerle sözde hukuksal dayanaklar yaratarak iddianame bile hazır olmadan itibarsızaştırma yöntemleri uygulamak, ilk defa yaşanıyor bu ülkede. Seçim sandığında hesaplaşmak, normal siyasi yollara başvurmak yerine seçimi kaybedeceğini anladığında karşındakine iftira at, suçla, tutukla!
Eğer ülkede muhalefet adına siyaset yapmak bu gerçekle baş edebilmek sayılıyor ve bunu göze alabilmeyi gerektiriyorsa vay halimize!
Ülkedeki siyaset geleneğinde toplumcu katılımın güçlü olmadığını varsayanlar şimdi korkutma ve yıldırma yollarını kullanarak halkın derdini ifade etme kanallarını kapatmaya koyuldular.
Siyasetçilere bu yapılanlar daha önce de demokratik hak mücadelesi ve sesini duyurma eylemlerine de uygulanmamış mıydı? Grev yapan sendikalara, toprağına sahip çıkan köylülere, doğa katliamına dur diyen çevrecilere de yapılmamış mıydı?
İyi tarafından bakarsak, böylece halkın yıllardır tek başına kaldığı hak mücadelesinde tutuklanan siyasetçi ile aynı çizgide bir buluşma yaşanmış oldu. Demem o ki, görmeye alışık olmadığımız şekilde CHP'deki geleneksel siyasetin de artık toplumsal beklentileri daha yükseğe çıkartan demokratik bir eksende kalma sorumluluğu ortaya çıktı.
Bu nedenle CHP'nin içini karıştırıp partiyi felç etme çabaları fayda etmeyecek, siyasi mücadele alanında mızıkçılık edenlere, "oyunu oynamak istiyorsan kurallara uyacaksın" deme cesareti giderek baskın gelecek. Bu muhalefetin etkin demokratik yolları kullanmasında etkinliğinin artması demek.
Bir daha seçilemeyeceklerini anlayıp bu sonucu hukuk dışı yollarla ertelemeye çalışanlar hata yapmaya devam ederlerse, sonunda toplumun ferasetine çarparak yenilmekten kurtulmayacaklar. Muhalefeti susturmak için her yolu deneseler bile sonuç değişmeyecek.
Sıra televizyonları kapatmaya gelecek belki. Daha ileri gidip gazetecilere yeni engeller de gelecek ama başaramayacaklar.
Bu ülke bir hukuk devleti içinde özgürce yaşamayı hak eden, onurlu insanların yaşadığı bir yerdir. Tarihsel tecrübeler göstermiştir ki, bu topraklarda kadim gelenekler üzerinde her defasında birlikte olmayı becerebilmiş halklar olarak, bu toplum zor günleri aşacak yetenektedir. Önemli olan bütün muhalefetin önce demokrasiden yana böyle bir sağduyu etrafında toplanmasıdır.
(AG/HA)







