Her sabah mutfak penceresinin önüne geliyor. Dişi mi yoksa erkek mi olduğunu bilmediğim kumruyla mutfak penceresinden kahvaltı hazırlıkları yaparken göz göze geliyoruz. Birazdan çifti de konuyor yanına. Eşim anlıyor hangisinin dişi olduğunu, "bak" diyor, "şu narin ve tüyleri yoluk olan dişisi. "Yemlerini koyduğumuz mermer pervazın üzerine kafacıklarını bir o yana bir bu yana çevirerek etrafı yoklarken biraz tedirgin, ama bizden bir kötülük gelmeyeceğine güvenen bir yakınlıkla yanımıza sokuluyorlar. Yemlerini tazelemek için balkondan uzattığım elimi yadırgamıyorlar çoktandır. Artık bizi tanıdıklarından ve kendilerini burada güvende hissettiklerinden eminiz. Bu karşıklı duygu onların da hoşuna gidiyor olmalı.
Dün eşim denizden dönerken çöp kutusunun yanına bırakılan bayat ekmek torbasını onlar için eve getirdi. Biraz ıslatıp ufaladıktan sonra önlerine koydum. Bulgur yerine ekmeği daha çok sevdiklerini böylece anladım. Tabii bazen pencere önündeki bu sofraya gelen bir serçemiz de var. Ayakları arasına girip taneleri miğdeciğine indirir o da. Ama çok ürkektir. Biraz yaklaşsam kumruların tersine hemen uçup kaçar, bilmediğim bir yere konar, sonra yine gelir, ürkek haliyle bakına bakına yemeğe koyulur.
Gündüzleri sabah saatlerinde hep onları seyrederim. Balkonda eşimle kahvaltımızı yaparken ikimizin de gözü onlardadır. Eğer henüz gelmemişlerse merak ederiz, gelirlerse seviniriz. Bu canlılar arasında kurulan basit bir ilişkidir. Onlarla beraber duygulanıp seviniriz, meraklanırız, hatta bazen üzülürüz de.
Üç gün önce sabah kötü bir şey oldu. Eşim bahçe çiçeklerini sulamak için aşağıya indiğinde sulama hortumu arasında kırılmış bir yumurta sarısı gördüğünü söyledi. Sonra ertesi sabah ikinci bir yumurtanın da aynı şekilde rüzgarın savurmasıyla yuvadan düştüğünü fark ettik. Kırılmış yumurtalar daha çok yeniydi, etrafa dağılmış kabukların yanında sapsarı duruyordu içleri. Günlerdir sert esen rüzgar bununla yetinmemiş, kumru çiftinin bahçeden topladıkları çalılarla bin bir zahmetle kurmayı başardıkları yuvalarını bozmuş, hem yuvasız hem yavrusuz kalmışlardı. Hep birlikte üzüntü içindeydik. Günlerdir başımızı dışarı çıkartmayan sert rüzgardan bıkıp usanmıştık. Ama asıl üzüldüğümüz şey şimdi yumurtaların düşüp parçalanmasıydı.
Ama yine geldiler. Gelmeye devam edecekler herhalde. Önce yuvalarını daha güvenli bir yere kurmayı deneyecekler. Tabii bu ne kadar olursa. Çünkü bu konuda pek başarılı sayılmazlar. Kumrular şehir ve insan birlikteliğini severek tıpkı güvercinler ve diğer kuşlar, hatta evcil diğer hayvanlar gibi doğadan bizim yanımıza sığınarak yaşamayı asırlardır başarmış yaratıklardandır. Ama ben kumruları yine de ayrı yere koyarım.
Zaten anlatmak istediğim hikaye de bununla ilgili.
Kumrular tek eşli hayvanlardır bildiğiniz gibi. Belki doğada başka benzerleri olabilir, onu bilmiyorum, fakat yuvalarını yaparken ve yumurtaların üzerinde kuluçkaya yatarlarken izlediğim gibi hep eşleri ile birlikte yaşıyorlar, her konuda dayanışma içindeler. Ne güzel değil mi? Belki bu yüzden insanların gözünde kumruların başka bir yeri var. Kumru yuvası bu nedenle aile bağı ve sadakatle ilişkilendiriliyor. Kuş yuvası ise bereketi ve yeni bir hayatı temsil ediyor. Kumruların balkona veya pencere üstlerine, saçak altlarında yuva yapmasına "hayırlı ve müjdeli olayların habercisi" olarak bakılıyor. Ama içimize yer eden bu güzel huyları değer bilmiş insanlar kadar onları haşin ve saldırgan bir anroposen tavırla başlarından def etmeye çalışanlar da var ne yazık ki. Yakınlarına kumrular yuva yapmasın diye içlerinde vahşi yöntemlere başvuranları yok mu?
İnternette dolaşırken okudum. Kumruların çatıda yuva yapmalarını engellemek için bu işi meslek edinmiş bir kuş düşmanı, sattığı plastik kuş kovucu dikeni kullanılmasını tavsiye ediyor:
"28 dikenli bu ürün 50 cm uzunluğunda, 15 cm genişliğindedir. Yüksekliği 11.5 cm'dir. Diken sayısı 28 adettir. Genellikle bina çatılarında, pencere önlerinde, balkonlarda ve su oluklarında kullanılmaktadır. Diken sayısını en düşük adete sahip olması nedeni ile ev, işyeri kullanımına daha uygun bir üründür. Siyah ve Şeffaf renklerde üretilmektedir."
Şu günlerde Ayvalık'da Barbaros Caddesi 4. Sokakta sergilenen "Fotograflı Antroposen Hikayeler" fotoğraf sergisini izlemenizi tavsiye ederim. İnsanlığın doğaya karşı acımasızlığını yüzlere vuran, dünyamızı toplumsal örüntülerle birlikte yaşanır yer olmaktan çıkaran insan merkezli "modern" yaşamın bütün canlılara karşı nasıl bir tehdit oluşturduğunu anlamanızı istiyorum çünkü. Unutmayın ki, deniz diplerinde oksijen yetersizliği nedeniyle artık kıyılara vuran köpek balıkları bile bizden daha akıllı!
(AG)







