Daha önce de birtakım bombalama eylemini üstlenen, İHD gibi kuruluşlara tehdit mektupları gönderen, Akın Birdal'ı vuran, TİT ve derin devletle flört halinde olduğu sanılan uzantılarının ortaya çıkarılıp çıkarılmayacağını kestirmek güç değil. Şemdinli'deki büyük patlama öncesinde, Hakkâri ve ilçelerinde yaşanan olayların faillerinin devlet birimleri tarafından ne kadar irdelendiğini biliyoruz. Halkın ele geçirdiği iki zanlı askerin, nasıl bir alicengiz oyunuyla kurtarılmaya çalışıldığını, bütün ağları gün gibi ortaya seren belgelerin nasıl tahrif edilmek istendiğini, muhalefet sıfatını birtakım komplo teorileriyle kotarma peşinde olan CHP'nin, Şemdinli'deki olayların tanığı olan mensubu milletvekili Esat Canan'a karşı nasıl bir tutum sergilediğini unutmadık.
Sürekli "Kürt ırkçılığı" tabiriyle, ülke sathına yayılan şiddet olaylarını mantıki kılıflara sokmaya çalışan büyük medyanın, şiddetin ve çatışmaların son bulması için gösterdiği çabanın kaç santim olduğunu da unutmadık. Büyük medyanın bunu unutturması mümkün değil zaten. Ülkedeki çalkantının sürekliliğinden nemalanırcasına, PKK'nin ateşkes ilan etmeye hazırlandığı haberlerini görülemeyecek ufaklıkta sütunlara taşıyan "büyük gazete", birtakım kalemşörlere yazdırdığı komplo teorileriyle barış çabalarını "oyun" olarak lanse etmeye girişirken, Diyarbakır'da Türk ırkçısı olduğunu ayan beyan ortaya koyan TİT'in Web sitesi aracılığıyla üstlendiği kanlı saldırıyı da "bölücü terör örgütü"ne yükleme telaşında. TİT'in, Diyarbakır'da 10 sivilin öldürüldüğü olayı üstlendiği açıklamasına, İnternet sitesinde tüm gerçeği ortaya koyan bomba hazırlık sürecinin yayınlandığına yer dahi vermeyen "büyük gazete" ve köşeağası, milliyetçi, ayrılıkçı ve bölücü dilinde ısrar ediyor; çocukları askerde yaşamını yitiren annelerin barış feryatlarını "oyunun parçası" kılma çabasını sürdürüyor. TİT'in (her ne kadar uyduruk, basit bir Web sitesinden açıklama yapmışsa da) bombalama eylemini üstlenmesine, PKK'nin böyle bir olayla hiçbir ilgisinin olmadığını açıklamasına karşın, "büyük gazete", İçişleri Bakanlığı ve emniyet birimlerine "dayanarak", TİT'i ihtimal dışı bırakmaya çalışıyor adeta. "Büyük gazetenin" başköşeağası ise PKK'nin terör eylemlerinin, Türklerin Kürtlerden nefret etmesine neden olmadığıyla övünüp, TİT benzeri ırkçı örgütlerin varlığına maske çekiyor.
Kontrgerilla, namı diğer TİT, İnternet sitesinde yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullanıyor: "Yüce TÜRK Halkına. Son dönemlerde Yurdumuzun birçok yerinde eli kanlı PKK Terör Örgütü hain pusularla ve hain baskınlarla ülkemizin birçok yerinde kanlı eylemler gerçekleştirip bir çok Askerimizi, Polisimizi, gencimizi şehit etmektedir. Biz Türk İntikam Tugayı olarak PKK'nın batıda şehit ettiği her bir TÜRK için Diyarbakır'da 10 Kürdü öldüreceğimize şehit kanıyla oluşmuş bayrağımız üzerine and içeriz. Hiç bir türk evladının kanı yerde kalmayacaktır. En iyi Kürt, ölü Kürttür." (imlasına dokunmadık. İ.A)
Yazının hemen altında gösterilen bomba yapım süreci fotoğrafları, ciddi bir kanıta işaret etmesine karşın, İçişleri Bakanlığı ve emniyet, hangi bilgi ve kanıta dayandıklarını belirtmeden, bunu ciddiye almadıklarını açıklıyor. "Büyük gazete"nin köşeağası da buna dayanarak, "Türkler Kürtlerden nefret etmedi" diyor. Özetle, Kürt karşıtı -silahlı- ırkçı akımın varlığı veya böyle bir ihtimal, görmezden geliniyor.
Umut Kitabevi'ne yönelik bombalı saldırının hemen öncesinde, Hakkari'de beş askerin öldürülmesi olayından sonra, Şemdinli'de "en iyi Kürt ölü Kürttür" lafıyla biten bildiriye imza atan TİT, şimdi de Diyarbakır'da patlayan kanlı bir bombalama olayını üstleniyor ve İnternet sitesinde yayınladığı bomba yapım süreci fotoğraflarının hemen altına, "en iyi Kürt, ölü Kürttür" lafını tekrarlıyor.
Şemdinli'de dağıtılan bildiriden bir müddet sonra ortaya çıkan tabloyu biliyoruz. İçinde askerlerin de olduğu yasadışı bir ekip, bölge halkını galeyana getirmek için kuşatmış, "oraya buraya" bomba atmıştı. Kısa bir süre sonra da Altay Tokat, emekli olmadan önce bölgede, kamu görevlilerinin selameti için birkaç bomba attırdığını itiraf etti... Ancak buna karşın ilgili kuruluşlar, tüm bu olup bitenleri görmezden geldi. Gece yarısı kuş uçurtulmayan Şemdinli'de "birileri" Kürt karşıtı ırkçı söylemi yansıtan bildiriler dağıttığı halde, hiçbir izlerine rastlanmadı...
Diyarbakır'daki patlama, barış yanlısı herkesin kani olduğu üzere, ateşkes ihtimalini ortadan kaldırma ve hazır çok yaygın hale gelmişken Kürt-Türk karşıtlığına yeni bir ivme kazandırma çabasının sonucudur. Türk İntikam Tugayı kimlerden oluşur, nasıl bir ideolojinin ve kuruluşun uzantısıdır, bilinmez. Ancak eğer devlet, bütün kuruluşlarıyla, barışın tesisinde fayda görüyor ve TİT'in üstlendiği bu vahşi eylemin benzerinin bir daha yaşanmamasını istiyorsa, pek yakında bu örgütün uzantılarına ulaşabilir veya bu yönde yoğun çaba sarf edebilir. TİT ismindeki "tugay" sıfatının ordu içine çöreklenmiş bir terör örgütü olduğunu akla getirmesi bilinçli bir taktik olabilir. Ancak ordunun da, sırf bu ima ve adı geçen terör örgütünün bu taktiği yüzünden, sırf "tugay" lafının bu tür ırkçı terör eylemlerinde kullanılıyor olmasından dolayı bile, bütün birimleriyle, bu örgütü ortaya çıkarması ve gereken yanıtı vermesi gerekiyor. Çünkü "büyük gazete"nin yayınının aksine asıl TİT'in ilk 'T'si tuzak, ikinci 'T'si ise tehlikeye işaret ediyor. "Büyük gazete" ne zaman bu tehlike ve tuzağa dikkat çekmeyi uygun bulacak, onu da hep birlikte göreceğiz. (İA/TK)