Türkiye’deki mevcut baskı dönemi gün gelip de sonlandığında araştırmacılar bugünlerin resmini çizmek için dönüp medya taraması yapacak elbette. Kitaplar yazılacak, belgeseller çekilecek, tanıklarla görüşülecek. Araştırmacıların esas başvuru kaynağı elbette görsel ve yazılı basına yansıyan veya yansımayan olaylar olacak.
Ama polis nezaretinde basılan televizyon kanallarının canlı yayın kayıtları, ömürlerini verdikleri mesleklerinden edilen gazetecilerin mağduriyetleri kadar adliye koridorlarından yükselen “özgür basın susmayacak” sloganları, gazetecilerin mahkeme savunmaları, haklarındaki gülünç iddianameler de bugünlere dair belgesellerin, araştırmaların konusu olacak.
AKP hükümetine 2013’teki Gezi protestolarıyla başlayan toplumsal itirazı basına yönelik korkunç boyutlardaki baskılar, sansür ve otosansür politikaları izledi. İlk başlarda patronlar üzerinden yürütülen “eleme” çabaları 2016 itibariyle Kanun Hükmünde Kararnameler veya basın kuruluşlarına kayyım atamalarıyla kitlesel işsiz bırakma operasyonları gerçekleştirildi.
İşsiz bırakılan bazı gazeteciler tüm zorluklara karşın yeni mecralar oluşturarak mesleklerini sürdürmeye çalışırken sayıları henüz belli olmayan bir kısım gazeteci de iktidarın baskısı yüzünden sürgüne gitmek zorunda kaldı. Geri kalan ve sayıları 10 bini bulan büyük çoğunluk ise mesleklerinden en azından şimdilik koparılmış görünüyor.
Mesleklerine dönmeyi bekliyorlar
İşsiz bırakılan gazetecilerin büyük çoğunluğu artık basın sektöründe iş aramazken az sayıda gazeteci de farklı mesleklerde hayatlarını idame ettirmeye çalışıyor. Ama hemen hepsi ağır siyasi baskıların sonlanmasını ve tekrar mesleklerine dönmeyi bekliyor.
Serpil Savumlu, 15 yıllık gazeteci ve şu an işsiz. Aslında yakın zamana kadar bir işi vardı. Fakat memleketi Bandırma’da açtığı kuru gıda dükkânını kapatmak zorunda kaldı. İş arıyor.
Gökhan Kazbek, 27 yıllık gazeteci. Neyse ki şu an bir işi var: Marangozluk.
Semra Pelek, 18 yıllık gazeteci. Savumlu ve Kazbek’ten bir yıl önce çalıştığı Milliyet gazetesinden “yukarıdan gelen emirle” atıldı. Bir yıllık işsizlikten sonra nihayet dokuz ay önce bir halkla ilişkiler şirketinde metin yazarlığı işi buldu.
Denizcan Abay, dört yıllık gazeteci. 4 Ekim 2016’dan beri işsiz. Aynı gün, çalıştığı radyo istasyonu kapatılan annesi de işsiz kaldı. Gazeteci babası ise aldığı hapis cezasından dolayı 2012’den beri mülteci statüsünde, Almanya’da yaşıyor. Denizcan Abay’ın bir cafe açma hayali gerçekleşirse yeni bir işi olacak.
İhsan Çağrı Boyacı gazeteciliğe başlayalı birkaç yıl olmuştu. Gerçi yakın zamana kadar bir işi vardı. Ankara’daki bir barda garsonluk yapıyordu. Fakat patronla anlaşamayınca oradan ayrılmak zorunda kaldı. Şu an iş arıyor.
Ahmet Gülmez ise kendi işini kurdu: Diyarbakır’da açtığı sahaf-cafe şimdilik iyi gidiyor.
Kameraman Dedeoğlu
Bir olay olduğunda haber kameramanları en iyi görüntüyü alabilmek için sürekli itiş-kakış halinde olur. Zaman zaman aralarında kavgaya varan mücadeleler de yaşanır. Ankaralı gazetecilerin “dede” diye hitap ettiği 31 yıllık kameraman Turgut Dedeoğlu ise meslektaşları arasında saygınlığı tartışılmaz bir isim.
Toplumsal olaylarda kameramanlar birbirleriyle itişirken, “dedeye” her zaman en iyi yer açılır. Daha doğrusu açılırdı. Zira her ne kadar 2011'de kameramanlıktan emekli olsa da üniversitede okuyan çocuklarına bakmak için mesleğini yakın zamana kadar sürdürüyordu.
O da Ekim 2016'dan beri işsiz ve bu usta kameramana basın alanında herhangi bir yer açılmış değil.
Serpil Savumlu: Sunuculuktan esnaflığa
En son İMC TV’de çalışan 15 yıllık gazeteci Serpil Savumlu’nun da esnaflık macerası da bildik aslında: Bandırma’da iş yapamayan küçük bir kuru gıda dükkânı. Gazeteciliğe 2002 yılında Evrensel gazetesinde başlayan Savumlu iki yıl Ankara büroda çalıştıktan sonra İstanbul’da DGM muhabirliğine geçmiş.
Daha sonra Hayat TV’de 2009 yılına kadar gece haberlerini sunmuş. 2012’de İMC TV’ye geçen Savumlu, burada hem editörlük hem de kadın haberlerinin aktarıldığı Mor Bülten programının sunuculuğunu yapmış : “Özgeçmişim gazetecilikten ibaret ama şimdi araya esnaflık da girdi. Tabii kısa sürdü.”
29 Eylül 2016’da yayınlanan 668 Sayılı KHK’yla hakkında yayın durdurma kararı alınan 12 TV ve 11 radyonun içinde İMC TV de vardı. Kararnamenin çıkarılmasından birkaç gün sonra, 4 Ekim günü İMC TV polis tarafından basıldı.
İMC, polis baskınını canlı yayında naklederken çalışanlar bu baskını protesto etti. Aynı kararnamede ismi bulunan Hayatın Sesi TV, Denge TV, Jiyan TV, Zarok TV, Van TV teker teker kapatıldı ve kapılarına mühür vuruldu.
Savumlu, televizyonun polis tarafından basıldığı haberini ölüm döşeğindeki kayınvalidesinin başında almış.
"Televizyon kapatılacak, polis geldi gelecek haberleri arasında hastanedeydim. Bir taraftan kanalın kapatılışı diğer yandan kayınvalidemin ölümü… Hepsi üst üste geldi. Sonrasında iş aramaya bile mecalim kalmadı. Zaten iş bulma umudum da yoktu. Çalışabileceğim her yer kapatıldı. Bunun üzerine memleketim Bandırma’ya dönmek zorunda kaldım.
"Burada doğal ürünler sattığım bir dükkân açtım. Fakat kafam ticarete hiç basmıyor. Sorun sadece benden kaynaklanmıyordu tabii. İnsanlar nohut alırken bile gram gram tartıyor. Feci bir yoksulluk var. Ama aynı zamanda feci bir ırkçılık da var. Bandırma küçük bir yer.
"İnsanlar kısa sürede daha önce İMC TV’de çalıştığımı ve kanalın KHK ile kapatıldığını öğrendi. Keza bir Kürtle evli olduğumu da. Oğlumun adı Deniz Jiyan ama burada ona Deniz diye hitap etmek zorunda kaldım. Tüm bunlar üst üste gelince dükkân işini de sürdüremez oldum ve kapattım.”
Gökhan Kazbek: Editörlükten marangozluğa
Bu sefer İstanbul-Okmeydanı’ndaki bir marangozluk atölyesine uzanıyoruz. Burada 27 yıllık bir gazeteci çalışıyor.
Gökhan Kazbek gazeteciliğe 1989'da Sabah gazetesinde başladı; Hürriyet, Turkish News, Star TV, Kanal 6, Ata TV ve TRT’de çalıştı. Gezi protestoları sırasında attığı tweetler gerekçe gösterilerek Ekim 2013’te TRT’den atıldı.
Elbette Gezi’den itibaren iktidarın doğrudan veya dolaylı etkisiyle işinden atılan tüm gazetecilere yapıldığı gibi 27 yıllık gazeteci Kazbek’e de merkez medyanın tüm kapıları kapandı.
Bir buçuk yıllık işsizlikten sonra nihayet İMC TV’de editörlüğe başladı. Bu, marangozluktan önceki son gazetecilik deneyimi oldu. İMC TV kapatıldıktan sonra yaptığı iş başvurularının bazılarına olumsuz yanıt aldı.
Bazı kuruluşlar ise yanıt bile vermedi. Kazbek artık gazetecilik yapabileceği bir alan olmadığına ikna olunca TRT’de kameramanlığını yapmış olan Mevlüt Aydoğan’la marangozluk işine girdi.
Aydoğan, Gezi protestolarından sonra TRT’den atılınca bir süre Ulusal Kanal’da çalışmış, Dokuz ay boyunca maaşını alamayınca oradan ayrılıp Cihan Haber Ajansı’da işe girmişti. Ajans 15 Temmuz’dan sonra çıkarılan ilk KHK ile kapatılınca da ortada kalmıştı.
Sonrasını şöyle anlatıyor Kazbek:
“Mevlüt marangozluğu hobinin birkaç aşama üste çıkartmış. İMC kapatılınca onunla tekrar görüştük ve bu işi beraber yapmaya karar verdik. Ben işin hem imalat hem pazarlama kısmındayım.
"O sadece imalat kısmında. Başka bir çekirdekten yetişmiş marangoz arkadaş daha var. Zaman zaman ona da başvuruyoruz. Atölyemiz var. Masadan yatak odası takımına kadar her şeyi yapabilecek kabiliyetteyiz.”
Kabiliyetleri olsa da marangozluktan kazandıkları para, bırakın üniversitede okuyan çocuklarına bakmaya, ev kiralarını ödemeye bile yetmiyor tabii.
“İMC kapatıldıktan sonraki ilk bir ay sudan çıkmış balık gibi olduk” diyen Kazbek’i bir akşam işsiz kalmış dört beş gazeteci arkadaşı arayıp Kadıköy’deki bir cafeye çağırıyorlar.
Görüşmeye giden Kazbek, arkadaşlarının müşterilere bira tattırıp anket yaptırarak para kazanmaya çalıştıklarını öğreniyor:
“Hepsi gazeteciydi… E-ticaret yapan, kadın giysisi satmaya çalışan bir arkadaş vardı mesela. Birkaç arkadaş düzenli iş de buldu. Ama hâlâ herhangi bir iş bulamamış çok sayıda arkadaş var.
"1990’lardaki OHAL dönemini de gördüm, gazeteci olarak ama şimdiki gibi bir döneme hiç tanık olmadım. Ben 51 yaşındayım 27 sene bu meslekte çalıştım. Şu an geldiğim durum sıfır. Evim yok, arabam yok, hiçbir şeyim yok.”
Semra Pelek: İsimleriniz yukarıdan geldi
12 Eylül darbesinden sonra işsiz kalan çok sayıda gazetecinin o dönem reklam yazarlığı işine girdiği söylenir. Semra Pelek de Ağustos 2015’te politika editörlüğü yaptığı Milliyet gazetesinden onu aşkın arkadaşıyla birlikte atıldıktan sonra böyle bir işe girmiş, tabii bir yıllık işsizlikten sonra.
Yeni bir mesleğe geçmek elbette kolay olmamış ama Pelek işsiz kalan arkadaşlarının durumuna bakınca kendini şanslı hissediyor:
“Gazeteciliği çok severek, tutkuyla yapıyordum ama bu sektöre o kadar ısındım mı, emin değilim. 1996’da İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’ne girdim. İkinci yıldan itibaren Milliyet gazetesinde muhabirliğe başladım. 2003 yılına kadar DGM muhabiri olarak çalışmıştım. Sonra farklı yerlerde çalıştım. Son süreçte yine Milliyet’e döndüm. 7 Haziran seçimlerinden sonra, Eylül 2015’te Milliyet’ten toplu işten çıkarmalar oldu. Bize gerekçe olarak ‘yukarıdan isimleriniz geldi’ dediler. Ama yukarısı neresi, bilmiyoruz.”
Peki “yukarıdakiler” listelerini neye göre yapıyorlar? Pelek’in yanıtı şu:
“Son 10-15 yıldır AKP’nin siyasi müdahalelerinin yanısıra 1990’lara kadar dayanan bir dönüşüm var medyada. Deneyimli gazetecileri atıp daha ucuza çalıştırabilecekleri gençleri alıyorlardı. Özellikle 7 Haziran sonrasında ise gazetelerde muhalif bırakmamaya yöneldiler. İlkelerle gazetecilik yapılacak anaakım medyada bir ortam kalmadı. Gazetecilerden birebir taraf olmaları isteniyor.
"Bu da gazeteciliğin özüne aykırı. Milliyet’teyken taraf olmam için direkt bir dayatma yoktu. Ama politika editörü olduğum için haliyle çok fazla baskı oluyordu. ‘Onu neden bu boyutta kullandın, neden o başlığı attın’ gibi sorular arttı. Anamuhalefet partisinin sayfa manşetinde 15 cm. girmesi bile sorun oluyordu. Bu da zamanla insanı gazeteciliğini sorgulatır hale getiriyor.
"Bir haberin değeri neyse o kadar yer vermeye çalışırken araya başka dinamikler giriyor. Bu da inandığın veya bu zamana kadar çalışma ilkelerine aykırı olmaya başlıyor. Sen de çalışamaz duruma geliyorsun. Bu nedenle Milliyet’ten atıldıktan sonra başka bir gazeteye başvurmadım bile. Alternatif medyada ise zaten ekonomik sorunlar istihdamı imkânsızlaştırıyor.”
Denizcan Abay: İşsiz gazeteciler ailesi
Denizcan Abay, Türkiyeli gazetecilerin yaşadığı baskıları gazeteci babası Necati Abay’ın maruz kaldığı cezalarla deneyimlemiş. Yaptığı haberlerden dolayı hapis cezasına çarptırılan baba Abay, 2012 yılında Almanya’ya iltica etmiş.
Denizcan Abay daha lise yıllarında, Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu sözcüsü olan babasının hapisteki gazeteciler çetelesini tutmasında yardım etmeye başlamış. Bu sırada da eleştirel gazeteciliğin bedelini çok daha yakından gözlemlemiş.
Anne ve babasının mesleğini sürdürmek için iletişim fakültesinden mezun olduktan sonra Özgür Radyo’da gazeteciliğe başlamış. İkinci ve son işi ise İMC TV olmuş. 4 Ekim günü İMC ile birlikte Özgür Radyo da kapatılmış ve radyonun yöneticisi olan annesi Leyla Abay gözaltına alınmış.
Sonrasını Abay’dan dinleyelim:
“Babam da 2003 yılında çalıştığı Atılım gazetesinde gözaltına alındı ve tutuklandı. Altı ay tutuklu kaldı, davalar sürdü. Bu sürede Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu’nun sözcülüğünü yaptı. Benim lise ve üniversite yıllarım babama tutuklu gazetecilerin listesini yapmada yardımcı olmakla geçti.”
Abay ailesinin geldiği nokta şu: Anne işsiz, baba mülteci ve Denizcan dört yıllık gazetecilikten sonra şimdi bir cafe açmayı hayal ediyor. Tabii kendi ifadesiyle “henüz niyet aşamasında.” Ama esas niyeti, henüz başlarında olduğu gazeteciliğe “devran döner dönmez” geri dönmek.
Faruk Balıkçı: Kapı kapatılınca bacadan girdik
29 Eylül 2016’da yayınlanan 668 Sayılı KHK ile Azadi TV, Jiyan TV, Zarok TV, Gün TV, Dicle Haber Ajansı gibi Diyarbakır merkezli basın kuruluşlarının kapatılmasına gazeteciler 10 Ekim 2016 tarihinde üç günlük oturma eylemiyle tepki göstermişti.
Oturma eylemine katılan gazetecilerden Faruk Balıkçı, “sırf Diyarbakır’dan 70’i aşkın gazeteci olarak bir gecede işsiz kaldık," diyor.
"İMC TV’de çalışıyordum. Açıkçası herhangi bir hukuki başvuruda bulunmadım, tazminat da almadım. Biz önceleri oturma eylemimizi açlık greviyle devam ettirmek istedik. Fakat çevreden gelen değerlendirmeler, bu eylemin sonuçsuz kalabileceği yönündeydi, o yüzden vazgeçtik.
"İşsiz kalan gazeteci arkadaşların çoğu hâlâ iş bulabilmiş değil. Çoğu farklı alanlarda iş arıyor. Ben şahsen Özgürüz isimli haber sitesinde iş buldum ama bu kadar işsiz arkadaşım varken, doğrusu insanın içinden gazetecilik yapmak gelmiyor. Eskisi gibi mesleğimizi hevesle yaptığımızı söyleyemem. Ama sonuçta bize kapıyı kapattılar, bacadan girdik. O bacadan giremeyen çok sayıda arkadaşımız var.”
"Gülen Cemaati" Medyası
Siyasi baskılar neticesinde işsiz bırakılan gazeteciler içinde Fethullah Gülen cemaatine yakın medya kuruluşlarında çalışanların sayısı önemli bir yer tutuyor. Basın örgütlerine göre bu sayı 2500-3000 civarında.
Bu kapatmalar kanun hükmünde kararnamelerde "Milli güvenliğe tehdit oluşturduğu tespit edilen Fethullahçı Terör Örgütüne (FETÖ/PDY), terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulu’nca devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara aidiyeti, iltisakı veya bunlarla irtibatı” olmakla gerekçelendirildi.
Ancak Gülen Cemaati medyasının kapatılması üzerine işsiz kalanlar “darbecilikle ilişkilendirilme korkusuyla” kimseye konuşmak istemiyor. Daha önce Gülen Cemaatinde çalışıp da ulaşabildiğimiz gazeteciler, geçmişlerini sır gibi saklıyor. Öyle ki, isimlerinin verilmemesi kaydıyla kendileriyle röportaj yapma talebimize bile bilaistisna olumsuz yanıt aldık.
Zaman gazetesinin 21'i tutuklu 30 gazeteci ve yazar çalışanı hakkında "darbeye teşebbüs" suçundan üçer kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ve "silahı terör örgütüne üye olmak"tan 15'er yıla kadar hapis cezası istemiyle iddianame düzenlenmesi bu durumu açıklıyor.
Konuşmuyorlar
Örneğin bir fabrikaya işçi olarak giren eski bir muhabir şimdiki işini kaybetmemek için görüşmeye yanaşmadı. Bir başkası; (kameraman) “zaten başımıza gelmeyen kalmadı, bir tek hapse atılmadığımız kaldı. O yüzden hiç bu olaylara girmeyelim” diyerek görüşme talebimizi reddetti. Çalışmaya başladığımzda önce konuşmak isteyip ama bir süre düşündükten sonra vazgeçenler oldu.
Cemaat medyasındaki gazeteciler nerede?
Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Başkanı Gökhan Durmuş Gülen Cemaati Medyasına yönelik operasyonlardan sonra TGS üyelerine bile ulaşamadıklarını söylüyor.
“Cemaate yönelik operasyonlarda işsiz kalan gazeteci sayısı iki bin civarında. Bu insanlar her an FETÖ’yle suçlanma kaygısıyla gizlendiler. O çok net. Büyük çoğunluğunun hiçbir alakası yok. Sadece ekmek parası için çalışan insanlardı.
"Ama çıkıp bununla ilgili açıklama yaptıkları zaman suçlanacaklarını düşünüyorlar. Zaten 80 civarında FETÖ’den tutuklu gazeteci var. O yüzden daha çekingen davranıyorlar. Piyasada olmamalarının, iş aramamalarının nedeni bu.
“En azından medya sektöründe iş aramadıklarını biliyorum. KHK’larla kapatılan yerlerden yaklaşık 3 bin kişi işsiz kaldı. Bunların gideceği yerler eleman almadığı gibi, daralmaya da gidiyor. Buralarda da işten çıkartmalar yaşanıyor. Sürekli üç kişi-beş kişi atılıyor, büyük medya kuruluşlarından. Dolayısıyla işsiz bırakılan gazeteciler iş arasalar bile bulabilecekleri bir alan kalmadı.”
TGS Başakanı Durmuş Sol ve Kürt medyasısna yönelik operasyonlarda işsiz kalan gazetecilerin aşağı yukarı hangi alanlara yöneldikleri bilinirken, cemaat medyasında çalışanların büyük çoğunluğuyla ilgili bilgi bulunmadığını söylüyor. (İA-EG/NU/HK)
Gazeteciliğe 2000 yılında Bianet’te başladı. Sırasıyla Express, BirGün, Nokta, Yeni Aktüel, Newsweek Türkiye, Birikim, Radikal ve birdirbir.org ile zete.com web sitelerinde muhabirlik, editörlük veya yazarlık...
Gazeteciliğe 2000 yılında Bianet’te başladı. Sırasıyla Express, BirGün, Nokta, Yeni Aktüel, Newsweek Türkiye, Birikim, Radikal ve birdirbir.org ile zete.com web sitelerinde muhabirlik, editörlük veya yazarlık yaptı. Bir süre İMC TV Ankara Temsilciliği’ni yürüttü. "Nazê/Bir Göçüş Öyküsü" ile "Zehir ve Panzehir: Kürt Sorunu" isimli kitapların yazarı. Halen Express, Al Monitor ve Duvar'da yazıyor.
Ankara Üniversitesi, İletişim Fakültesi mezunu. Üniversite son sınıfta İMC TV Ankara büroda gazetecilik mesleğine başladı. 4 sene İMC TV’de kameraman olarak çalıştı. 2015 tarihinden sonra...
Ankara Üniversitesi, İletişim Fakültesi mezunu. Üniversite son sınıfta İMC TV Ankara büroda gazetecilik mesleğine başladı. 4 sene İMC TV’de kameraman olarak çalıştı. 2015 tarihinden sonra İMC TV'den ayrılıp freelance olarak kameramanlık yapmaya başladı. Çeşitli Televizyon kanallarına programlar çekti. Şu anda da serbest kameramanlık görevine devam ediyor.
Cumhuriyet Halk Partisi’nin Cumhurbaşkanı adayı ve görevden alınan İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yönelik operasyon sonrası, ülke genelinde protestolar başladı.
Bu protestoların ardından binlerce kişi gözaltına alınırken, yüzlerce kişi tutuklandı. Polis müdahalelerinin sertliği, hem görüntülere hem de ifade tutanaklarına yansıdı.
Gözaltı ve tutuklamalara tepki gösteren isimlerden biri oyuncu Beren Saat’ti.
Saat, paylaşımı şöyle:
"Kapılarda ağlayan anneleri gördükçe içim parçalanıyor; Türkiye’nin en iyi üniversitelerinin öğrencilerinin aileleri onlar. Eğer ülkemiz gelecekte ilerleyecekse, bu gençler sayesinde olacak. Lütfen canlarını yakmayın, taleplerini dinleyin, serbest kalsınlar."
İletişim Başkanı Fahrettin Altun, CHP Genel Başkanı’nın bugünkü açık hava toplantısında medya kuruluşlarına yönelik sözlerine dair X'te paylaşım yaptı.
Altun, açıklamasında CHP liderinin sözlerinin partisinin “ideolojik saplantılarını yansıttığını ve siyasal acziyetini gözler önüne serdiğini” belirtti.
CHP’nin, Batılı medya kuruluşları karşısında ilgi arayışı içinde olduğunu savunan Altun, buna karşın “binlerce emekçinin alın teriyle faaliyet gösteren yerli ve millî medya kuruluşlarına karşı kin güttüğünü” ifade etti.
*CHP’nin bugün (29 Mart 2025 Cumartesi) Maltepe’de düzenlediği “Ekrem İmamoğlu’na özgürlük” mitingini NTV, Habertürk gibi kurumlar yayınlamadı. Daha önce de CHP’nin benzer mitingi ve halk buluşmalarını yayınlamamışlardı.
Altun, CHP liderinin “ideolojik kumpanyasına katılmayan her medya kuruluşunu ve yerli firmayı hedef aldığına”dikkat çekerek, bu tutumun toplumu kutuplaştırmaya yönelik bir girişim olduğunu vurguladı. Açıklamasında “Bu çabanın aziz milletimiz nazarında bir hükmü yoktur” diyen Altun, siyaset kurumunun birleştirici olması gerektiğini belirtti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sık sık vurguladığı “siyaset ayrıştırma değil, birleştirme sanatıdır” sözünü hatırlatan Altun, Ramazan Bayramı arifesinde toplumun huzur ve birlik içinde olması gerektiğinin altını çizdi.
CHP'nin Boykot Çağrısı: Medya ve Markalara Tepki
İstanbul Maltepe’de düzenlenen destek mitinginde CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınması ve ardından tutuklanması sürecinde, ana akım medya kuruluşlarının ve bazı markaların tutumunu sert bir dille eleştirdi. Özel, bu süreçte eylemlerini görmezden gelen medya organlarına ve belirli firmalara yönelik boykot çağrısını genişletti.
Özel ve CHP yönetimi, 24 Mart’ta boykot edilecek markaların listesini paylaşmış, ardından 25 Mart’ta boykotyap.comadlı bir internet sitesi üzerinden bu listeyi duyurmuştu. Ancak siteye mahkeme kararıyla erişim engeli getirildi. Bugünkü mitingde konuşan Özel, boykot listesinin genişletildiğini ve yeni markaların eklendiğini açıkladı.
Özel, şu sözlerle medya ve reklamverenlere çağrıda bulundu:
"TRT’yi bir daha asla açmıyoruz. CNN Türk, TGRT, A Haber, Beyaz TV, Demirören ve Turkuvaz Medya’yı asla ve asla açmıyoruz. Bir sözüm de reklam verenlere: Eğer biz TRT, CNN Türk, A Haber, Beyaz TV, Türkiye, Akşam ve Yeni Şafak’ta reklamınızı görürsek o ürünü almayacağız."
Espressolab yetkililerinin kendisine ulaştığını belirten Özel, marka yetkililerinin kendileriyle görüşmek istediklerini ifade ederek şunları söyledi:
"Vakıf üniversitelerinde küçük kafeleri ele geçirip pahalıya satanlar var. Boykot deyince gençler bu ismi bağırdı. Yetkililer bize ulaşmaya çalıştı. Dedikleri şu: 'Görüşelim, ne yapmamız gerekiyorsa anlaşalım.' Eğer üniversite kampüslerinde gençlerin gönlünü yaparsa, oradan çekilirse, Espressolab’leri öğrencilere kantin olarak bırakırsa, öğrenciler de 'biz bunları affettik' derse, o zaman yanıma gelirsin dedim."
Medyaya yönelik boykot listesine yeni eklemeler yapan Özel, şu açıklamalarda bulundu:
"Habertürk ve NTV yayında yoktu. Habertürk yayına geçti ama NTV hâlâ yayın yapmıyor. Bu dakikadan itibaren, NTV düzelip de boykot listemizden çıkana kadar NTV’yi izlemiyoruz. NTV’nin yanında Star TV, Doğuş Grubu, Kral FM… Günaydın Restoran’a gidilmiyor, Nusret’in kapısından geçilmiyor. Ayrıca, Doğuş Grubu'nun sattığı arabaları da almayacağız. Volkswagen, Almanya’da sendikanın güçlü olduğu bir firma. Ama bundan sonra bu bayilik NTV’de durdukça, NTV bize böyle davrandıkça Doğuş Grubu’nun sattığı arabaları almayacağız."