İkinci Dünya savaşının geride bıraktığı acılardan sonra kurulan Birleşmiş Milletler'in amacı savaşların önlenmesi ve insanların barış içinde bir arada yaşamasının sağlanmasıdır. Aynı amaçlarla 1949 yılından itibaren insan haklarını ve hukukun üstünlüğünü ve çoğulcu demokrasiyi korumak için Avrupa Konseyi çalışmalarını sürdürmektedir.
Terör, bu üç temel değeri reddeder.
11 Eylül 2001 saldırısından sonra uluslararası örgüt olan Birleşmiş Milletler ve bölgesel bir teşkilat olarak faaliyet gösteren Avrupa Konseyi terörün önlenmesi konusundaki çalışmalarını artırmıştır. Avrupa Konseyi terörle mücadele konusunda yöntemlerin ne olacağını tartışmak ve fikir alışverişi sağlayan ortamları geliştirmek, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 1373(2001) sayılı Kararının uygulanması yaygınlaştırmak amacıyla birçok tavsiye kararı almıştır.
Bu kararların ortak paydası, terörle mücadele alanında hukuki çalışmaları güçlendirmek, temel değerleri koruma altına almak ve terörün sebeplerine yönelmektir. Bu nedenle Terörün Önlenmesine Dair Avrupa Sözleşmesini günümüze uyarlamak ve Avrupa Konseyi'nin terörle mücadelede önceliklerini tespit etmekle ilgili çalışmalarını sürdürdüğü sırada 14 Kasım 2015 Paris saldırısı sonrasında terörün önlenmesi, sadece Avrupa’nın değil tüm dünyanın temel sorununa dönüştü.
2003 yılında Avrupa Konseyi’nin kurduğu Uluslararası Çok Yönlü Terörle Mücadele Grubu’nun yerini alan Terör Uzmanları Komitesi (CODEXTER) “faaliyetleri koordine etmek amacıyla” öncelikli alanları tespit etmeye çalıştı. Avrupa Adalet Bakanları 2001’de Moskova ve 2003 yılında Sofya’da yaptıkları toplantılarda yeni çalışma alanları ve öncelikleri belirlediler. Böylece terörün bastırılması, terörün önlenmesi ile kara para aklanması ve terörün finansmanı konusunda üç anlaşmanın temeli atılmış oldu. Bakanlar Komitesinin üye devletlere yönelik özel soruşturma usulleri içeren (Rec (2005) 7 sayılı) ve suç mağdurlarına yardım (2006) 8 sayılı Tavsiye Kararları ile bir dizi uluslar arası işbirliğini içeren uluslar arası hukuki metinlerin ortaya çıkması da sağlanmıştır.
Hatta bütün bu çalışmalar Bakanlar Komitesi tarafından insan hakları ve terörle mücadele konusunda “rehber ilkeler” haline dönüştürülmüştür. Bu ilkeler arasında Terörle Mücadele Sırasında Irkçılığın Önlenmesine Dair Yaklaşım Tavsiyesi (2004) ile İfade Hürriyeti ve Terörle Mücadele Alanında Basın Haberleri Beyannamesi (2005) sayılabilir.
1977 tarihli Terörün Bastırılmasına Dair Avrupa Sözleşmesi terörün önlenmesinde uluslar arası önemli kilometre taşlarından birisidir. Türkiye tarafından 27.10.1980 tarihli ve 2327 sayılı Kanun ile onaylanması uygun bulunan “Terörizmin Bastırılmasına (Önlenmesine) Dair Avrupa Sözleşmesi” Bakanlar Kurulunca 24.02.1981 tarihinde kararlaştırılmış ve Sözleşme metni 26.3.1981 tarihli ve 17291 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Onay belgelerinin Avrupa Konseyi’ne verilmesinden sonra 19.5.1981 tarihi itibarıyla Sözleşme onaylanmış ve böylece 20.08.1981 tarihi itibarıyla Türkiye açısından yürürlüğe girmiştir. Sözleşmeyi değiştiren ve 15 Mayıs 2003 tarihinde imzaya açılan Protokol, Türkiye tarafından onaylanmıştır.
Daha sonra Avrupa Konseyi Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesi (CETS No.196) 16 Mayıs 2005 tarihinde Varşova'da yapılan Avrupa Konseyi Devlet ve Hükümet Başkanları III. Zirve Toplantısı'nda imzaya açılmıştır. Anılan tarihte dördü Avrupa Konseyi üyesi olmak üzere altı ülkenin onayından sonra 1 Haziran 2007 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Türkiye, Sözleşmeyi 19 Ocak 2006 tarihinde imzalamıştır. 23.02.2011 kabul tarihli ve 6135 sayılı Kanunla onaylanan bu Sözleşme (R.G.12.3,2011, Sayı:27872) Türkiye bakımından 01.07.2012 tarihi itibarıyla yürürlüğe girmiştir.
“Avrupa Konseyi Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesi” iç hukukumuzda kanun olarak yürürlüktedir. Bağımsız Uluslar arası Uzmanlar ve CODEXTER tarafından tespit edilen uluslar arası hukuktaki bir takım mevzuat boşluklarını doldurmayı ve bu konulardaki “önlem eksikliğini” gidermeyi hedefleyen bu Sözleşmenin amacı şudur:
Ulusal düzeyde ve uluslar arası işbirliği aracılığıyla yapılması gerekenler ve alınacak tedbirlerle terörün önlenmesi,
Terör suçlarına yol açacak hareketlerin neler olduğu ve bu hareketlerin suç olarak tespitinin sağlanması,
Üye devletlerin iç hukukundaki ulusal düzeyde terörün önlenmesi politikalarında ve uluslar arası hukuk bakımından yürürlükte bulunan iade ve karşılıklı yardımlaşma antlaşmalarının yenilenmesi ve değiştirilmesi ve bu sayede terörün önlenmesinde işbirliğinin güçlendirilmesi,
Terör mağdurlarının korunması ve zararların tazmin edilmesinin sağlanması.
Ayrıca bu Sözleşme; yeni suç tiplerinin tanımlamak suretiyle insan haklarının ve temel hürriyetlerin korunmasını amaçlayan hükümler içermektedir.
Kısaca ve özetle ifade etmemiz gerekirse, Avrupa Konseyinin terörle mücadele alanındaki hukuki çalışmaları güçlendirme çabalarının temelinde; terörle mücadele edilirken insan haklarına, temel hürriyetlere ve hukukun üstünlüğüne saygı göstermenin mümkün ve hatta gerekli olduğu temel ilkesi yatmaktadır.
İnsan haklarını, hukukun üstünlüğünü ve çoğulcu demokrasiyi korumak adına terörle mücadele ederken; insan haklarını, demokrasiyi ve çoğulculuğu ortadan kaldırmaya elverişli sonuçlar yaratacağı açıkça belli olan siyasal kararların alınması hukuk yoluyla önlenmelidir.
Devletin terörü önleme gücü, hukuka uygun kullanılmalıdır. Bu güç devletin korunmakla yükümlü olduğu temel insan hak ve özgürlüklerini ortadan kaldırmamalıdır. Terör, devlet terörü ile önlenemez. Çünkü devletlerin ölçülülük ve orantılılık içinde davranması hukukun gereğidir ve emredici kuraldır.
Terörün önlenmesinde temel ilke; insan hakları, hukukun üstünlüğü ve çoğulcu demokrasinin korunmasıdır. (Fİ/HK)