Anayasa Mahkemesi'nin Ayşe Çelik kararı ifade özgürlüğüne dair çok önemli bir karardır ve "basın ve yayın yolu ile terör örgütü propagandası yapmak” suçundan açılmış olan ceza davalarına emsal teşkil edecektir, etmelidir.
Önce ilk derece mahkemesi olan Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesinin nasıl bir karar verdiğine bakmakta yarar var. Mahkeme kararında düşünceyi açıklama özgürlüğünün sınırları olduğunu ama toplumun ilerlemesi, bireylerin gelişimi için temel koşullardan birisi olarak kabul ediyor. Nasıl sınırlandırılabileceğine dair AİHS'nin 10/2 maddesindeki ölçütlere atıf yapıyor. Mahkeme ifade özgürlüğüne getirilen sınırlamalardan birinin de 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 7/2. Maddesi olduğunu terör örgütünün propagandasını yapmanın suç sayıldığına ve bu nedenle ifade özgürlüğünün koruma alanı dışında kaldığına değiniyor…
Sonra neden mahkûmiyet kararı verdiğini sırasıyla gerekçelendiriyor…
Mahkeme önce konuşmayı aynen kararına aktarıyor: “Somut olayda, 08.01.2016 tarihinde ulusal bazda yayın yapmakta olan Kanal D isimli televizyon kanalında yayınlanan, sunuculuğunu Beyazıt Öztürk'ün yaptığı Beyaz Show isimli programın seyri esnasında, programın 00:25:48 saati itibariyle başlayıp ve 00:29:09 saatine kadar süren konuşma içeriğinde sanık Ayşe Çelik'in: "Türkiye'nin doğusunda, güneydoğusunda neler olup bittiğinin farkında mısınız? Burda doğmamış çocuklar, anneler insanlar öldürülüyor. Sanatçı olarak, insan olarak bir şekilde sizde yaşananlara sessiz kalmamalısınız ve bir şekilde dur demelisiniz. Ayrıca bir şey daha söylemek istiyorum, ölen çocuklara sevinen zavallı insanlar var. Ben o insanlara daha doğrusu biz o insanlara hiçbir şey söyleyemiyoruz, yazıklar olsun demekten başka. ...Bir şey daha demek istiyorum, kusura bakmayın. Ben öğretmenim, öğrencilerini terk eden öğretmenlere seslenmek istiyorum. Bir daha oralara nasıl dönecekler, o güzel, masum, tertemiz yürekli çocukların yüzüne, gözlerinin içine nasıl bakacaklar. Ben konuşamıyorum, gerçekten burda yaşananları ekranlarda, medyada her şey çok farklı aktarılıyor, yani gerçekten konuşamıyorum, sessiz kalmayın insan olarak biraz daha hassasiyetle yaklaşın, görün, duyun artık bizi, el verin. Yazık insanlar ölmesin, çocuklar ölmesin, anneler ağlamasın söyleyeceklerim bu kadar. ...Bomba seslerinden, kurşun seslerinden, insanlar susuzlukla açlıkla mücadele ediyor. Özellikle yani bebekler, çocuklar. Lütfen siz de duyarlı olun sessiz kalmayın rica ediyorum, lütfen. ...Bir nebze de olsa sesimizi buradan duyurabildiysek ne mutlu bize..." şeklinde konuşma yaptığı tüm dosya kapsamı ve tutanaklar ile sabittir.”
Mahkeme bu alıntıdan sonra gerekçeli kararında “PKK/KONGRA-GEL/KCK silahlı terör örgütü”nün şiddet eylemlerine ve 2015 yılı ikinci yarısı içerisinde Doğu ve Güneydoğu olaylarına değinmiştir. Mahkeme gerekçesinde Ayşe Çelik’in Kanal D isimli televizyon kanalında yayınlanan yukarıdaki konuşmasında kullandığı ifadeleri şöyle değerlendirmiştir:
“….şeklinde ifadeler kullanmak suretiyle PKK/KCK terör örgütünün 2015 yılı ikinci yarısında Doğu ve Güneydoğu bölgesindeki belirli ilçe merkezlerine sızdırdığı terör örgütü militanlarınca yollara bombalı tuzaklarla barikatlar kurup, içerisine patlayıcılar yerleştirip hendekler kazarak, sözde öz yönetim adı altında gerçekleştirdikleri bu işgal eylemlerini bir terör eylemi olarak değil de, işgal eylemlerini sona erdirmek amacıyla devletin güvenlik güçlerinin yasaların verdiği yetki ve sorumluluk çerçevesinde sivillerin zarar görmemesi için azami gayret göstermek suretiyle yaptığı operasyonları, güvenlik güçlerinin sivil vatandaşlara karşı sebepsiz öldürme eylemi olarak kamuoyunda algı oluşturulmasına çalıştığı, PKK terör örgütünün ve yandaşlarının Türkiye ve dünya kamuoyuna, devlet güvenlik güçlerinin terörist faaliyetlere karşı yaptığı operasyonların salt sivillere karşı yapıldığı ve bu şekilde bebek ve çocuk ölümlerine sebebiyet verildiği şeklinde ifade edildiği, bu itibarla her ne kadar sanık Ayşe Çelik savunmalarında genel olarak söylediklerinin düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini savunmakta ve sanığın sarf ettiği sözler tekdüze ve doğrudan cebir ve şiddet içermeyen nitelikte olsa dahi söylenen bu sözler ile PKK/KCK terör örgütünün şiddet içeren yöntemlerinin meşru gösterildiği ve kişilerde örgüte sempati duyulmasını sağlayacak nitelikte oldukları, örgütün faaliyetlerine yakınlık sağlayacak duyguların yaratıldığı, özellikle "Yazık insanlar ölmesin, çocuklar ölmesin, anneler ağlamasın söyleyeceklerim bu kadar. ...Bomba seslerinden, kurşun seslerinden, insanlar susuzlukla açlıkla mücadele ediyor. Özellikle yani bebekler, çocuklar. Lütfen siz de duyarlı olun sessiz kalmayın rica ediyorum, lütfen." gibi kelimelerinin seçilerek kullanılması nedeniyle örgüte karşı duyulan düşmanlığın ortadan kaldırılması sonucunu doğuran sözler oldukları, örgütün faaliyetlerinin iyi ve meşru olarak gösterildikleri, kamu düzenini korumak amacıyla güvenlik güçlerince başlatılan operasyonların masum, sivil halka yönelik operasyonlar olduğu, sadece masum, bebek, sivil ve hamile annelerin öldüğü ve öldürüldüğü algısının yaratıldığı ve bu şekilde amaçlarına ulaşmak için şiddet içeren eylemleri örgüt politikası olarak benimseyen ve bu politikasına devam eden terör örgütlerinin propagandasının yapılmasının ise düşüncenin açıklanması kapsamında değerlendirilemeyeceği, bu türdeki fiillerin demokratik sistemi ortadan kaldırmaya yönelik ve şiddet içeren terör eylemlerini meşru gösteren fiiller olduğu ve sanığın bu konuşma içeriğini terör örgütünün yöntemlerini meşru gösterme temelinde yaptığı vicdani kanısına tereddütsüz olarak varılmış; bu nedenlerle de sanığın suçtan kurtulmaya yönelik soyut inkara dayalı savunmalarına itibar edilmemiş ve böylece sanık Ayşe Çelik'in ulusal bazda yayın yapan Kanal D isimli televizyon kanalında Beyaz Show isimli programın seyri esnasında programa telefon ile bağlanarak Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde bazı ilçelerdeki terör örgütü eylemlerine karşı devletin güvenlik güçlerinin yaptığı operasyonları sivillere karşı yapılan operasyonlar olarak gösterip bu yönde algı oluşturup yasadışı PKK terör örgütünün şiddet içeren yöntemlerinin meşru gösterir mahiyetteki, suça konu konuşmayı ulusal bazda yayın yapan televizyon kanalında yapmak şeklinde gerçekleşen eyleminin silahlı terör örgütü PKK'nın propagandası mahiyetinde olduğu; sanığın propagandasını yaptığı terör örgütünün amacı, bu amacı gerçekleştirmek için yaptıkları eylemlerin cebir, tehdit ve yoğun şiddet içeren niteliği göz önüne alındığında, eylemin silahlı terör örgütü PKK'nın cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek nitelikte olduğu; bu açıklamalar ve yasal mevzuat karşısında sanığın yukarıda ayrıntılı bir şekilde açıklanan konuşmasındaki sözlerinin fikir ve düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesinin mümkün olmadığı vicdani kanaatine varılmış; ….” ve Ayşe Çelik hakkında 3713 Sayılı TMK. nun 7/2. maddesi gereğince 1 yıl 3 ay hapis cezası verilmiştir (Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi 2016/139 Esas, Karar No: 2017/150. 26.04.2017).
İstanbul BAM 2. Ceza Dairesi 29.07.2017 tarihli kararı ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiş ve hüküm kesinleşmiştir. (Esas No: 2017/1472, Karar No: 2017/1424)
Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümü ise 9 Mayıs 2019 tarihinde, Ayşe Çelik (B. No: 2017/36722) başvurusu hakkındaki kararında Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi kararı ile Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermiştir.
AYM kararında Başvurucunun; “…esas itibarıyla sebebi her ne olursa olsun çatışmaların durdurulması için kamuoyu oluşturulması çağrısında bulunmaktadır. Söz konusu konuşmanın kamu yararına ilişkin sorunlara yönelik olduğu konusunda hiçbir tereddüt bulunmamaktadır. O nedenle bu sözler terörün övülmesi, terörizme destek gösterisi, şiddet kullanımına veya silahlı direnişe ya da başkaldırıya doğrudan veya dolaylı teşvik olarak nitelendirmemiştir.”
AYM; “Başvurucunun konuşmasının bir terör örgütünün siyasi veya sosyal etkinliğini artırmak, sesinin kitlelere duyurulmasını sağlamak, örgütün başa çıkılması imkânsız bir güç olduğu ve amacına ulaşabileceği kanaatini toplum üzerinde oluşturmak, örgütün mücadelesine karşı olan kişi ve kuruluşları ortadan kaldırmak, sindirmek, halkın örgüte sempatisini artırmak ve giderek aktif desteğini sağlamak amacıyla yapıldığı kabul” etmemiş ve bu nedenle müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
AYM, Başvurucunun düşüncelerini açıkladığı bağlam ve olayların arka planı ele alındığında Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesinin mahkûmiyet kararını hak ifade özgürlüğü hakkının ihlali olarak görmüştür. Bitirmek gerekiyor ama AYM kararının gerekçeleri ayrı bir yazının konusudur. Bu kararda emeği geçenlerin hukukuna sağlık…
Az biraz daha cesaretli, açık ve net kararlar vererek bu ülkenin basın özgürlüğü alanının çok daha genişletilmesine katkısı beklenen AYM’nin Ayşe Çelik kararı ifade özgürlüğü açısından çok önemlidir ve ilk derece mahkemelerin öncelikle dikkate alması gereken fevkalade ciddi bir kararlarından birisidir. Değerini bilmek, bilemeyeceklere anlatmak gerekiyor.
Görüş ve düşünce açıklamalarının her hali; terör örgütü propagandası değildir. (Fİ/HK)