Türkiye siyasal yelpazesi Mart 2014 itibariyle yeni bir yerel seçimin arifesinde. Her zaman olduğu gibi aday adaylarını allayıp pullayıp seçmenin önüne sunuyorlar. Tuzu kuru aday adayları da benzer yöntemlerle arzı endam ediyorlar. Bu yazımda sistemin partilerine dair kelam etmeye niyetim yok. Hoş kelam etsem de kıymeti harbiyesinin ol(a)mayacağını bilecek kadar had sahibiyim. Bu sebeple daha çok Kürdistan’daki yerel seçimlerde Kürt siyaseti üzerinden aday adayı olan/olmaya yeltenenlere dair dilim döndüğünce birkaç kelam etmek niyetindeyim.
Kürt Siyasal Hareketi çok haklı olarak aday adaylığı kriterlerini belirleyerek, aday olarak seçmenden oy istenecek şahsiyetlerin hangi sınavlar ve merhalelerden geçmeleri gerektiğini açıkladı.
Yurtsever ve demokrat olmak. Demokratik ve Özerk Kürdistan felsefesine inanmak. Kadının özgürlüğü mücadelesi için çalışmak. Gayrı ahlaki çirkinliklere bulaşmamış ve temiz olmak. Kürt sorununun barış ve demokratik çözüm yolu ile başta anadili olmak üzere mantığına ve mücadelesine inanmak. Yoksullukla mücadele için alternatif ekonomik programları hayata geçirmek v.b. gibi…
Bu başlıklarla genel olarak Kürt kamuoyunda kabul gören ve uğruna her daim mücadele edilen mantığa “evet, aynen böyle olmalı” demek, demokrat olan her seçmenin boynunun borcu ve inancı olmalı.
Ama bu yeter mi?
Bence yetmez!
Kürt özgürlük ve siyasal mücadelesi; otuz yıldan fazla zamandır, yoksul ve emekçi Kürt halk çocuklarının özgürlük ve emek mücadelesi olarak boyut kazandı, ses getirdi. Dağın ardının devasa gücüyle Kürt halkı büyük kazanımlar elde etti. Dünya yüzünde Kürdün varlığının ve haklılığının ispatı vücudu bile tek başına büyük bir kazanım olarak ajandalara yazıldı.
Bilinmeli ki; Kürt özgürlük mücadelesi aynı zamanda bir sınıf eksenli mücadeleydi/mücadeledir. Bu mücadeleyi Kürt halk çocukları şehir merkezlerinde yerel iktidar olmanın rantiyesinden beslenen kimilerinin çok rahat ve çok lüks koşullarda yaşayıp da halkla aralarına mesafe koysunlar diye vermedi. Aksine ortada siyasal, kültürel, entelektüel ve ekonomik birtakım kazanımlar var ise! Ki var. Bu kazanımları, zenginlikleri; halkın refahı, mutluluğu, barışı, inancı için kullansın/kullandırsınlar diye verdi.
Cinsiyetçi kotaya, daha da ileri gidip pozitif ayrımcılık yaparak yani kadınların erkeklerden daha çok iktidar organlarında yer almasına bin defa evet. Ama cinsiyet meselesiyle birlikte emek ve sınıf meselesinin tercih sebebi olarak kullanılması gerektiğine de bin defa evet demek istiyor, hatta diyorum.
Kürt yoksulluğuna dair bir örgütlenmenin kadim Amed şehrindeki kongresine, villasından çıkıp altındaki son model jipiyle taşınıp yüksek siyasetin erdemlerini anlatmaya yeltenen siyasetçi tipi, kanımca bu mücadelenin ruhunu anlamamıştır. Anlamadığı için de Kürt siyasetinin temsili aktörü olmayı hak etmez, etmemiştir.
Bugüne kadarki okumalarımdan ve öğrendiklerimden bildiğim kadarıyla Kürt siyasetinin iki hassasiyeti, olmazsa olmazı vardır. Biri, Kürt değerlerine sarsılmaz saygıdır. Kürdün mücadelesinde saygın yeri olan önderlerine ve değerlerine saygısızlık edeni Kürt halkı da Kürt siyaseti de asla affetmez ve hoş görmez, bu bir. İkincisi ise Kürt özgürlük mücadelesinin kanıyla canıyla yarattığı, kazandığı ekonomik gücün; kimilerinin bireysel ya da ailesel refahı, abartılı varlıklı yaşam biçimi için heba edilmesine göz yummaz.
Yani yoksul Kürt halkının yaşam biçimini adeta hiçe sayarcasına steril korunaklı villalardaki son model araçların kapı önlerinde park ettiği yaşamı Kürt halkı doğal karşılamaz. Çünkü siyasal, ekonomik, toplumsal ve kültürel Kürdi kazanımlar halkın mücadelesiyle kazanılmış değerlerdir. Dolayısıyla harcanan/harcanacak her kuruşta kan vardır, emek vardır. O kanın markalı kıyafet meraklısı ve siyaseti sadece kendilerine tahsisli addeden “siyasetmedar”ların üstüne her an sıçramasının söz konusu olacağını bilmeliler.
Dolaysıyla hadi diyelim ki, yediyüzelli TL’den başlayıp onbin TL’ye kadar meclis üyeliği ya da başkanlık; tercih edilen göreve göre parayı ve istenen belgeleri kimileri teslim edip aday adayı olma cesaretini gösterdi. Ama adaylar belirlenirken kesinlikle halkın karşısına çıkarılacak muhtemel seçilecek şahsiyetlerin bu değerlere yüzde yüz ve olanca kararlılıklarıyla saygılı, hatta o da yetmez, yaşam biçimlerini buna göre planlamış şahsiyetlerden oluşmasında ısrarcı ve kararlı olmak çok önemli.
Son birkaç aydır yazar ve entelektüel kimliğimle çok sayıda ve her düzeyde insanla gündelik sohbetin akışı içinde konuştum. Halkta sahiden böyle bir hassasiyet var, bu dikkate alınmak zorunda. Ayrıca ülke dışındaki seyahatlerimde, diasporalarda yaşayan onlarca siyasal Kürt şahsiyeti ile de konuştum. Ülkede, Kürt topraklarında neler olup bittiğini çok yakından takip ettiklerini defalarca ifade ettiler, ediyorlar ve yazıyor, konuşuyorlar. Sürgün diyarlardaki o mücadele şahsiyetlerinin de hassasiyetlerini dikkate almak gerek.
Hem illa ki; adaylık kriterlerini belirledik, hadi gelin başvurun anlayışından da kurtulunmalı. Kürt siyasetinin bilgi kaynakları çok güçlü, kimi görevlere; bu belediye başkanlığı da, belediye meclis üyeliği de olabilir, siyasal irade kendisi de birebir görüşmelerle davet yapmalı, yapabilmeli. Bu erdemdir ve değerbilirliktir.
Velhasıl çok önemli; barış, mütareke, müzakere, özür, telafi gibi ileri derecede diplomatik ve masabaşında çözülecek işlerin çok yoğun yaşanma ihtimali hayli yüksek bir dönemsel sürece girmenin kapı ağzındayız. Bu sürece uygun; ufku geniş, ilişki ağı yaygın ve her şeyden önemlisi yaşam biçimi ve ürettikleriyle kendini kanıtlamış, Kürt halkının ve siyasetinin iradesine sadık, düzgün şahsiyetlerden oluşmuş yerel seçilmişlere çok ihtiyaç var.
Unutulmasın ki, belediye meclisleri yerel kabinelerdir. Her meclis üyesi kendi alanında belediye başkanını ve belediyenin politikalarını belirlemede alanında uzman bir bakan gibi olmalı, çalışmalıdır. Belediye başkanları da seçildiği beldesinin temsili önderi, lideri, şehremini, Kürtçe tabiriyle Şaredarı’dır. Eğer böyle bir bakış açısı ile aday belirleme seçimi yapılmaz ise, sonrasında işlemeyen, sadece olağan meclis toplantılarına katılıp belediye başkanının meclise sunduğu kararlara “evet” diyen meclisler ile belediye bürokratlarının insafına kalmış belediyelerle yetinmek zorunda kalabiliriz, benden söylemesi. Bunu da Kürt halkının mücadelesi kaldırmaz/kaldıramaz/kabullenmez! Bir daha benden söylemesi…
Çünkü Kürt halkı, siyasal varoluşuyla, bütün kurumlarıyla kendi dilince, kendi kavlince dedi ki; “Evîya ne çîroke, dîroke dîrok.” O halde bu iradeye sadık olunmalı… (ŞD/YY)