Arsa sahibi olarak 1993 yılında zemin+ üç kat üzerine bir bina inşa ettiriyorsunuz. Zemin ve birinci katta işyerleri var. 1994 yılında birinci kat için nargile salonu ruhsatı alıyorsunuz. İkinci katı da önce mescide çeviriyorsunuz kısa süre sonra da binanın çatısına minare ve kubbe yaptırıp, cami gibi kullandırtmaya başlayıp "İbadullah Camii" adını veriyorsunuz.
Fakat belediye ruhsatı bulunmadığı için binanın ve dolayısıyla caminin kullanılamayacağını ve yıkılacağını size bildirince, dış cepheye mozaikle "Atatürk Kocatepe'de" panosunu resmettiriyorsunuz.
Bu arada Belediye Meclisi, binayı kamulaştırarak yeşil alana dönüştürme kararı alıyor. Siz de meclis kararının iptali için İdare Mahkemesi'ne dava açıyorsunuz. Üç yıl süren dava sonucunda, mahkeme kamulaştırma kararını yerinde bulunca, Belediye kamulaştırma bedelini -165 bin lira- hesabınıza yatırıp, yıkım tebligatında bulunuyor.
Boşaltılan ve kapı-pencereleri sökülen binanın dış cephesi brandayla kapatıldıktan sonra havanın karardığı saatlerde yıkım yapılıyor.
Bina sahibi olarak yıkıma tepki gösterip "Burası ibadethane olarak hizmet veriyordu. Burası ruhsatlıdır. Ancak ruhsat cami değil, nargile salonu üzerinden alınmıştır. Temyize gidemeden yıkım yapıldı" diyebiliyorsunuz.
Bu bir haber... Nerede geçiyor? Elbette aziz yurdumun bir yerinde? Bina sahibi kim? Aziz yurdumun aziz insanlarından biri elbette.
Bu olayda şaşırılacak bir şey yok ama gazete haber yapmış; insanın köpeği ısırması kabilinde değerlendirip.
Oysa olay insanın köpeği ısırması kadar sıradan. Her şeyin çöktüğü, ahlakın iyice dibe vurduğu, değerlerin cem'an yok olduğu aziz yurdumda, aziz insanlardan biri "mer'i ahlak" üzerinden harekete geçip; hukuksuz olarak diktiği binayı -can, malın yongası ya- kurtarmak için her türlü çareye(!) başvurmuş, dine de, Atatürk'e de sığınmış. Nihai sonucu değiştirtemese de, mücadelesi 17 yıl sürse de, üstüne para alsa da temyiz hakkını kullanamadığı için kahırlanıyor.
Aziz yurdum ve aziz yurdumun bu aziz insanı için çok şey söylenecek çok şey olabilir ama ben kolaya kaçıp Ernest Hemingway'e sığınacağım: "Bir şeyi yaptıktan sonra, kendini iyi hissediyorsan o ahlakidir; eğer kendini kötü hissediyorsan o gayri ahlakidir."
Ha ben bir de atalarımızın "su bulduğu yoldan gider" lafını pek bir severim ve bu olaya da pek bir uygun düşüyor.
Eyyy; iş bu habere -ve yazıya- konu olan aziz yurdumun aziz insanı!
Yaptığın işi ahlaki bulduğun çok net. Su arkının yönünü çıkarların doğrultusunda değiştirtmeye devam et.
Tüm arkların suları sana ve senin gibilere helal olsun... (ŞD/TK)