Yasayı değerlendiren Mimarlar Odası Başkanı Eyüp Muhçu, konunun gecekondu yapanlara ceza verilmesi olarak gündeme getirilmesini eleştirerek, kaçak yapılaşmanın ormanlık arazilere villa yapanlar ve kaçak sanayi yapılarını kapsar şekilde anlaşılması gerektiğini söyledi.
Mimarlar Odası'ndan Mücella Yapıcı ise TCK'daki değişikliklerin, SİT alanlarına yapılan Gökkafes binası ve Ömerli'deki Formula 1 pistine de uygulandığında anlam kazanacağını savunuyor.
Her iki mimar da yasanın kapsamının belirsizliğine değinerek, yasa tarihinden önce yapılan binaların imar affına uğraması korkularını dile getiriyor. İstanbul'daki kaçak yapılaşma sorununun çözülmesi için, ceza vermeye yönelik yaptırımlardan çok, vatandaşların konut sorununun devlet desteğiyle çözülebilmesi, meslek odalarının da içinde olduğu yapı üretim ve denetim sisteminin başlatılması gereğini vurguluyor.
TCK'nın "İmar kirliliğine neden olma" başlıklı 185. maddesine Başbakanın isteği ile giren "İmar kirliliğine neden olma cezası", ruhsatı olmadan başlatılan inşaatlar ve kurulan şantiyelere elektrik, su veya telefon bağlantısı yapan ya da bu hizmetlerden yararlanmasına izin veren kişilerin de cezalandırılmasını öngörüyor.
Gecekondu mahallerindeki yapıyı bozmayan çözüm
"Toplumsal Mücadeleler ve Kent: Ümraniye Mustafa Kemal Mahallesi" adlı doktora tezi önümüzdeki ay İletişim Yayınları'nca kitaplaştırılacak olan Şükrü Aslan gecekonduları da kapsayacak yasa maddesine farklı bir yönden yaklaşıyor.
Mustafa Kemal Mahallesinin yanı sıra Karanfilköy ve Gülsuyu gibi gecekondu mahallelerinde yaşayanların yönetim süreçlerine katılımını ve kendi ihtiyaçlarını karşılayacak yapılarına dikkat çekiyor.
"İmar affı ya da gecekondu yapanların ve izin verenlerin cezalandırılması konut ihtiyacı olanların sağlıklı binalarda ve çevrede barınma ihtiyaçlarını çözmüyor. Bu insanların yaşadıkları yerlerle bağının da göz önüne alındığı, devlet, yerel yönetimler ve ihtiyaç sahiplerinin de katılımıyla konut ihtiyacını karşılayacak düzenlemeler yapılmalı."
bianet'e TCK'daki imar kirliliği ile değişiklikleri değerlendiren mimarlar Muhçu ve Yapıcı'nın görüşleri şöyle:
Muhçu: Değişiklik imar affının habercisi mi?
* Hükümetin Doğal SİT alanlarını ve 2-B orman arazilerini imara açmaya çalışması; bodrum hariç iki kat ve 200 metrekareyi geçmeyen binaların denetim dışına alınmasına ilişkin düzenlemeler TCK'daki değişikliklerle çelişiyor.
* Yasak ve yaptırımlarla kaçak yapılaşmanın önüne geçilmesi hayaldir. İstanbul'daki binaların yüzde 70'nin kaçak olduğunu göz önüne aldığımızda yasanın geçmiş dönemlerde yapılmış olanları kapsayıp kapsamadığı da belli değil. Bu da yasanının çıkmasından önce yapılan yapılara af getirilmesi, yeni bir imar affını akıllara getiriyor. Gecekondulaşmada devrim olarak sunulan düzenleme aslında bir imar affının gerekçesi gibi sunulmaktadır.
"Kaçak yapılaşma özendiriliyor"
* Günümüzde kaçak yapılar dar gelirli tabir edilen kesimlerin barınma ihtiyacını karşılayan ve gecekondu olarak tabir edilen yapılar değildir. Genellikle yüksek maliyetli ve belli kesimlere rant sağlayan yapılardır ve organize şekilde yürütülüyorlar.
* Seçim dönemleri sonrası çıkarılan imar aflarıyla vatandaşlar yasaları bir şekilde delebileceklerini düşündü. Bu tür aflar yurttaşlar arasındaki adalet ve eşitlik duygusunu zedeliyor. TCK'de değişiklik yapılsa bile bu yapılaşmadan rant sağlayan organize örgütlerin işine yarayacaktır.
* Hazine arazilerinin satışı gibi ekonomiye devingenlik sağlama amacıyla çoğu SİT alanı olan yerler yapılaşmaya açılıyor. Bu uygulama da bir anlamda kaçak yapılaşmayı özendirme anlamına geliyor.
* Konut ihtiyacı olan yurttaşların uygun koşullarda ve ekonomik yollarda barınma ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri politikalar oluşturulmalıdır. Kaçak yapının oluşmasına neden olan siyasal tercihlerin temelden değiştirilmesi gerekir.
* İmar yasasında kaçak yapılaşmayı önlemeye yönelik cezalar zaten var. Ancak bu yapı üretim ve denetimini bir bütün olarak denetlendiği bir sistem olmadığı için, kaçak yapılaşma sürüyor. Ceza hukukunda yapılan düzenlemelerden çok parlamentonun gündemine şehircilik ve imar yasasındaki düzenlemeler gelmelidir.
Yapıcı: Önce Gökkafes yıkılsın
Mimar Mücella Yapıcı, Yargıtay'ın doğal SİT alanı üzerine yapılan ve Yargıtay'ın kaçak ve ruhsatsız olduğuna hükmettiği Dolmabahçe'deki Gökkafes olarak bilinen Ritz Carlton oteli binasının yıkılmadığına değinerek "Ruhsatsız yapıları önlemeyi planlıyorsanız önce Gökkafes yıkılmalıdır" diyor.
* Barınma hakkı insanlık hakkıysa, güvenli, temiz ve insana yaraşır binaların yapılması amaçlanıyorsa, kaçak yapıların yasaklanması Anayasaya da girmelidir, bu amaçla bütün yasal mevzuatın değiştirilmesi gerekir.
* TCK'daki düzenlemelere, depremde yıkılan binaları yapanların ve yaptıranların taammüden adam öldürmekten ceza almasına ilişkin bir madde eklenmelidir.
* 17 Ağustos depreminde ruhsatlı ya da ruhsatsız binaların yıkılmasıyla binlerce kişinin öldüğünü ve Ömerli havzasında, koruma yasaları hiçe sayılarak yapılan Formula 1 pistini düşündüğümüzde, kaçak yapı yapmanın TCK'daki cezalara karşın mümkün olabileceği akla geliyor. TCK'daki düzenlemeler bu örnekteki kaçak yapıları yapanlara ve malzeme sağlayanlara uygulanırsa düzenleme bir anlam kazanacaktır.
* Deprem bahanesiyle, plansız olarak bir sürü toplu konut alanı açılıyor. Yapılması gereken yeni binalar yapmak değil, varolanların iyileştirilmesidir.
* Gecekonduya yönelik yapılaşma, bir devlet politikası olarak ortaya çıktı. İç göç başladığında gecekondu bölgesinde oturanlar hem sermayenin ucuz işgücü ihtiyacını karşıladılar, hem de işverenlerin çözmesi gereken konut ihtiyaçlarını gecekondu yaparak kendileri sağladılar.
* Toplu konut ve gayrimenkul yatırım ortaklıklarıyla kent sermayesi gayrimenkul şirketlerinin kullanımına veriliyor. Bunlar İstanbul'a göçü de çağırıyor. Buna bağlı olarak yeni yollar köprüler de yapılıyor. Tersine göç, tarım politikalarının desteklenmesiyle hayata geçebilir. (ÖG/YS)