Ne kolay olur değil mi? Erdal Eren’i on yedi yaşında öldüren karanlığa dönersin yüzünü. Cinayeti cinayetle cezalandırır, idam edersin birkaç katili. Yürekleri yırtan bu acıdan rol çalıp, itaatkar topluma giden yollara başka acılar döşersin. Öldürülen kadınların asıl katilleri olan ataerkillik ve kapitalist sistemi ve cinayetlere yardım ve yataklık eden toplumun bütün bireylerini de temize çıkarırsın hem.
Cinayete ortak olanlar; öldürülen Özgecanların kanı ellerine bulaşmamış gibi ‘sağda ve solda’ konuşmaya, fikir beyan etmeye, ahkam kesmeye ve hiçbir şey olmamış gibi yaşamaya devam ederler böylece.
Size biyolojik cinsiyetinizle hitap etmeye benim dilim varmıyor artık baylar. Ataerkil zihniyetin koyu karanlık gölgelerinde bekleyerek ve kadınların çığlıklarıyla beslenerek yaşayanlar. Bakanı bakmayanı, sağcısı solcusu, evlisi bekarı, genci yaşlısı: Hepiniz Özgecan’ın katledildiği gün o minibüsün etrafındaydınız.
Görmezden duymazdan bilmezden geldiğiniz kadın katliamını yıllar yılı el birliğiyle normalleştirdiniz çünkü. Şimdi bulduğunuz tek çözüm idam. Kana kan, intikam. Ya siz? Ne kadar temiz, ne kadar lekesizsiniz, düşündünüz mü hiç? Birkaç caninin ölümüne alkış tutmaktan söz etmek yerine şapkayı önünüze koyarak susmayı ve kendi içinize bakmayı aklınızın kenarından bir kez olsun geçirdiniz mi?
Azmettirici iktidarla faillerin arasında kımıl kımıl kımıldanan kalabalıkta duran size söylüyorum: Kadınlar için gökyüzünün mavisini görünmez ve Özgecanların çığlığını duyulmaz kılacak kadar yükseltilen duvarlara bir tuğla koymayan, bir parça harç taşımayan var mı aranızda?
Size söylüyorum bayım. Kimse kendini masum görüp çekilmesin kenara.
Kadınla erkeği eşit görmeyenler, dekolte giyinenin tacizi hak ettiğini dillendirenler, annesinin diz kapağından tahrik olanlar, sekiz yaşında çocuklarla evlenmeyi normal görenler, tecavüzü hak edilen bir kavram olarak tarif edenler, kadının erkeğe hizmet etmek için var olduğunu sananlar, başı açık olanı fahişe ilan edenler; eşini, sevgilisini, kızını, boşandığı karısını dövme ve öldürme hakkını kendinde görenler; hacca giden kadını hacda, sendikada çalışan kadını sendikada taciz edenler.
Ya siz bayım?
Kadına ve erkeğe giydirilen toplumsal rollerin ve kurduğun cümlelerle karşı çıktığın ataerkilliğin bütün nimetlerinden faydalanmaya hiç itiraz etmiyorsun? Kadını bir türlü kendi eşitin olarak göremiyorsun?
İster sokakta, ister işte, ister evde; adına “aile” denilen kurum aracılığıyla mülkünü edinmişçesine, korunup kollanacak ve giyiminden gülüşüne her hareketine müdahale edilecek bir ilişkiler ağı içinde kendini mükemmel hissetmekten vazgeçmiyorsun?
Adil değilsiniz hiç biriniz!
Bu gezegen sadece sizlere ait değil baylar! Siz tahrik oluyorsunuz diye kadınları hayatın dışına itemezsiniz, dört duvar arasında yaşamaya razı edemezsiniz. Biz yaşamı var ederken siz insanları kadınlar ve erkekler olarak sınıflandırarak bölemezsiniz!
Ben insanım, sen insanoğlusun!* Normal olmayan sensin. Eğiteceksin kendini, dünyanın senin cinsel isteklerinin çevresinde dönmediğini öğreneceksin.
Öğreneceksin; parayla satın alarak ya da kaba kuvvete başvurarak aşk olmayacağını. Öğreneceksin; evrendeki her canlının eşit ve özgür yaşamaya hakkı olduğunu.
Sizlerle eşit değiliz, evet. Çünkü adil değilsiniz hiçbiriniz. Fiziksel, psikolojik, duygusal, maddi, manevi onlarca çeşit şiddet var gözlerinizde, ellerinizde, sözlerinizde; kendinize biçtiğiniz toplumsal rolün mayasında vıcık vıcık bir ikiyüzlülük fokurduyor.
Sizin olsun artık benim toplumsal rolüm. Siz kapanın dört duvar arasına. Çocuk büyütün, yemek pişirin, çamaşır bulaşık yıkayın, temizlik yapın, gözyaşlarınızı içinize atın. İkinci sınıf olduğunuzu etinizde kemiğinizde duyun. Çaresiz kalın. Korkarak yaşamayı öğrenin. Kolunuzu bacağınızı saçınızı kat kat örtüler altına saklayın. Bedeniniz üzerinde söz sahibi olmayın. Sokaklarda gönlünüzce dolaşamayın. Mavi otobüslere sığınarak yolculuk yapın. Varlığınızı ayıp, kendinizi günah sanın…
Ne çok yara, kesik, gözyaşı… Savaşlar, soykırımlar, vakitsiz ölümler, açlık, yoksulluk, cinayetler… Bunca yıldır yönettiğiniz dünyanın acıdan yarılışına bakın…
Bütün canlıların yaşam hakkına saygı isteğiyle attığımız çığlıkları duymak için susun artık.
Özgecan Aslan 20 yaşındaydı. Üniversite öğrencisiydi. Evine gitmek için bindiği minibüste ona saldırdılar. Bıçakladılar. Yaktılar. Yasta değil isyandayız artık! (Gİ/ÇT)
*Neşat Ertaş: “Kadınlar insandır. Biz erkekler ise; İnsanoğlu…”