*2012 yapımı Amour filminden bir sahne.
"Önce sev, sonra doğur beni" demişti ya Cemal Süreya!
Şimdilerde bizleri bunca sevdiğini, sevdiklerini söyleyeni / söyleyenleri görüp duyunca; "önce sevip sonra öldürüyorsunuz" diyesi geliyor insanın.
Sevgileri yalan, külliyen yalan. Riya kokuyor. Çoktan tükettiler sevgi sözlerini.
Ah, o çatal dillleri yok mu? Hani o ağızları her açıldığında, kelimeler söze her dönüştüğünde; zehir akıtan zehir zemberek ağulu çatal dilleri...
Öfke ve nefret kusan çatlak ses tonlu dilleri. Sade beni değil, kendilerinden başka hiçkimseyi; yol, dava arkadaşlarını bile sevmediklerinin kanıtı misali dilleri!
Ne olur sevmeyin! Hatta sevme/sevgi sözcüğünü iyisi mi lügatınızdan çıkarın, silip atın! Çünkü sevmeyi unutalı, lügatınızdan çıkaralı hayli oldu. İyi biliyorum, çünkü tanığıyım.
Yakışmıyor zaten sevgiden söz etmek dilinize.
Cemal Süreya yine diyor ya:
"Sesinde ne var biliyor musun,
Söyleyemediğin sözcükler var."
Aynen öyle diliniz sevgiden söz etse de! Kalbiniz kin ve nefretle dolu farkındayız.
Hem şaşkınım da, bilesiniz!
Bunca kin ve nefretle yükünü almış bir kalp ve ruhla nasıl yaşıyorsunuz sahi! Nasıl insan içine çıkıyorsunuz? Hadi yaşamanızı, insanlarla yüzyüze gelmenizi bir yana bıraktık, vaz geçtik. Dünyanızın, kin ve nefretle, yok etmek üzerine kurulu olduğu ayan beyan orta yerde duruyorken nasıl bu denli sevgiden söz edebiliyorsunuz?
Biz, yani insan soyundan gelenler sevgi sözcüklerini ciğerlerimizi patlatırcasına bağırarak derin kuyulara bağırdık. O sözler her gün bize yeni günle birlikte geri dönüyor. Kuyunun dünyaya bakan ağzından. Sevgi ile hayata tutunmamızı yeniden herbirimize hatırlatıyor.
Siz ise; kem sözlerinizle, nefret söyleminizle, insanı ötekileştiren kibriyanızla her gün biraz daha küçülüyorsunuz.
Sevgimiz bize, nefretiniz, kibriniz size kalsın.
29 Mart 2019 Diyarbekir