Başbakan Erdoğan kendisine karşı çıkanların seçkinci olduğunu her gün haykırıyor. Salı günü grup toplantısında yinelemiş:
“Bütün toplumla kucaklaşmamızın, Türkiye ile birlikte büyümemizi birileri anlamak istemiyor... Anlamamakta direniyorlar. Biz de onları anlamakta hakikaten zorlanıyoruz. Halkıyla bu denli kucaklaşmış olan bir AK Parti ile, bazı seçkinci zümrelerin barışık olamayışını biz de anlamakta zorlanıyoruz. Herkesin de bizi kabullenme mecburiyeti yok. Fakat biz onların bu tavrına yine saygı duymaya devam ediyoruz. Bu konuda da sabırla hareket ediyoruz ve buna da devam edeceğiz.”
İç okuma uzmanı acar muhabirler ele geçirdi
Erdoğan bu sözleri söyledikten sonra başka sözler de söylemiş ama mikrofonlara söylememiş, içinden söylemiş (veya içinden geçirmiş). İçinden söylediği için de kameralar kaydedememiş. Ancak bu sözler, Ankara’nın dudak ve iç okuma uzmanı acar muhabirlerinin gözünden kaçmamış. Bu iç konuşmaları ele geçirmişler. Bize aktardılar. Biz de siz bianet okurlarını bu sözlerden mahrum bırakmadık. İşte Erdoğan’ın sözlerinin içinden devam eden bölümü sevgili okurlar:
“Evet, Tekel işçileri de direniyormuş. Demek ki onlar da seçkinci. Verdik üstlerine buz gibi suyu gece vakti anladılar ne demekmiş seçkinci olmak. Bu Tekel işçileri, Davutpaşa'da ölen sendikasız sigortasız ve kayıtsız, adı bile olmayan işçilere benzemiyorlar. Tekel işçileri sendikalılar. Hükümete karşı çıkıyorlar. Yani seçkinciler.
"AKP’nin toplumla bütünleşmesinin dışında kalıyorlar. Tekel satılmasın diye direniyorlar. Öyleyse bizi anlamamakta direniyorlar. Eh ben de onları anlamakta hakikaten zorlanıyorum. Sabrettim ama yeter artık, bu seçkinci Tekel işçilerinin üzerine ver coşkuyu ver coşkuyu. Buuz gibi bir su banyosu yaptırırsın eksi 5 derecede, işte o zaman anlarlar seçkinci olmanın ne demek olduğunu. Ne demekmiş hükümetin politikalarına karşı gelmek.
“Bize direnen başka seçkinciler de var ama onları şimdilik ıslatamıyoruz. Biraz daha güçlerince, halkımızla biraz daha bütünleşince hiç merak etmeyin onları da o biçim ıslatacağız banim vatandaşlarım. Beş yıl sabrettik, daha da sabrediyoruz merak etmeyin.
“Bakın, Davutpaşa’daki patlamada ölenler gıklarını çıkardılar mı? O işçiler seçkinci değildi. Onlar tam işte AKP hükümetinin istediği, kucakladığı türden sesi sedası çıkmayan çalışanlardı. Günün birinde refaha ereceklerdi öyle 100 yıl kadar daha çalışsalar ama ne yazık ki ömürleri vefa etmedi. Allah rahmet eylesin. Yattıkları yer cennet olsun.
“Gelelim Tuzla tersanelerinde ölenlere. Onların da fazla sesi çıkıyor bu sıralarda. Onlar da seçkinci. Dünyanın en seçkin insanlarına yatlar ve koca gemiler yapıyorlar. Onlar seçkinci değil de kim seçkinci allasen? Bizden iyi mi bileceksiniz? Biz halkımızı kucaklamışız. Halkımız da bizi kucaklamış. Karşı çıkanları, öyle direnenleri, ölenleri filan anlamıyorum. Seçkinciler işimize taş koymasınlar. Onları anlamakta zorlanıyorum.
“Bazıları da diyorlarmış ki, ‘Başbakan kendisine karşı çıkanlara seçkinci diyor ama halkını kucakladığını iddia eden hükümetin bakanlarının bürokratlarının başörtülü eşleri dünyanın en seçkin kadınlarının alabildiği, 2 milyar liralık Louis Vuitton çantaları kapışıyorlar. Bunlar seçkinci değil mi?’
“Siz bunları söyleyen provokatörlere kanmayın sevgili vatandaşlarım. Halkıyla bu derece kaynaşmış bir iktidarın kadınları da elbette o pahalı çantaları kullanacaklardır. Neden? Çünkü o çantaları da imal edenler kazanacak değil mi ama? Biz üretime karşı mı çıkalım. Hayıırr, biz üretmekten yanayız. Üretenin hakkını vermekten yanayız. İşte onun için iyi mal üretenin malını alırız. Kötü mal üreten Tekel’i de satarız gitsin. Seçkinci Tekel işçilerini de ıslatırız meydanlarda. Diğer seçkincilere de örnek olsun. Onlar da fazla direnmesinler, sırası gelince onları da ıslatacağız. Şimdilik sabrediyoruz. İşte bu kadar!
“Benim yüzde 47 oyum var. Demek ki en doğru yönetim benim yönetimin. Ben en büyüküm. Ben en akıllıyım. Beni bu millet seçti. Neden seçti? Demek ki bu halkı iyi kavradım da ondan seçti. Benden iyisi benden yücesi var mı?
“İşte bu kadar… Hadi bakalım şimdi ananızı alın da gidin* sizi gidi seçkinci Tekel işçileri…” (FÖ/TK)
* Başbakan Erdoğan, 11 Şubat 2006'da Mersin'e yaptığı gezisinde "Çiftçi kan ağlıyor. Ne yüzle geldiniz?" diye bağırarak kendisini protesto eden çiftçi Mustafa Kemal Öncel'i konuşmak için yanına çağırdığı çiftçiyi herkesin gözleri önünde "Lan" diye azarlamış ve "Ananı da al git" demişti.