Türkiye’de en zor dönemlerden geçen sektörlerden biri de sinema; pandemi ile sinema salonlarının kapanmasına yoğunlaşan sansür uygulamalarının da eklenmesiyle sektör darbe yemeye devam ediyor.
"Birçok farklı sesin sansüre karşı iyi örgütlenmiş bir tavırla yükselmesini sağlayarak bugüne kadar ayrımcılık yapılmış bütün grupları kendi özgürlükleri için ses çıkarmaları konusunda cesaretlendirmek, örgütlemek, farkındalık yaratmak" amacıyla Punto24 Bağımsız Gazetecilik Platformu (P24) altında, 1 Eylül 2016’da kurulan Susma Platformu’nu, sansür uygulamalarını platformdan Sumru Tamer ve Sonay Ban ile konuştuk.
P24 ifade özgürlüğü alanında çalışan, özgür ve bağımsız medyayı desteklemek ve geliştirmek amacıyla kurulmuş bir dernek. P24’ün zaman içerisinde çalıştığı alanların genişlemesi ve faaliyetlerinin çeşitlenmesiyle beraber, ifade özgürlüğü ihlallerinin bir çeşidi olan sansür ve otosansür üzerine spesifik olarak çalışma fikrinin de doğduğunu belirten Sonay Ban ve Sumru Tamer bunun sonucunda da medyada ve kültür-sanatta sansür ve otosansüre karşı ifade özgürlüğünü savunan Susma Platformu’nun çalışmalarına başladığını söylüyor.Çalışmalarını genel olarak insan hakları ve özellikle de ifade özgürlüğü ile ilgili destek sunan kurumlardan ve fon kuruluşlarından destek alarak devam ediyorlar.
Aktörleri bir araya getiren bir ağ
Susma Platformu’nun; kültür, sanat ve medya alanlarında yaşanan sansür ve otosansür vakaları hakkında farkındalık yaratmak, sansür vakalarını arşivlemek, sansürü uygulayan aktörleri ve mekanizmaları ortaya çıkarmak, sansür ile mücadele etmek amacıyla kurulduğunu söyleyen Sumru Tamer ve Sonay Ban, "Bu doğrultuda kişilerin, kurumların veya oluşumların otosansür yapmasına yol açan koşulları açığa çıkarmak, tartışmak ve sansür mekanizmalarını tespit etmek ve en önemlisi de; sansür ve otosansüre karşı mücadele edebilmek adına Türkiye ve Türkiye dışından aktörleri bir araya getiren bir ağ oluşturmaya başladık. Bu ağın şu anda 120’den fazla katılımcısı var. Katılımcılarımız arasında kültür, sanat ve medya alanlarında faaliyet gösteren oluşumlar, yayınevleri, tiyatro toplulukları, sivil toplum kuruluşları, gazeteler, kültür merkezleri, film festivalleri gibi farklı alanlarda iş yapan pek çok kurum ve oluşum var" diyor.
Sansür, yasak, engelleme vakaları
Platformun katılımcılarına baktığınızda çok farklı alanlarda işler yapan oluşumlar göreceksiniz. Susma Platformu’nu farklı kılanı Tamer ve Ban şöyle açıklıyor:
"Bu oluşumları ortak bir ihlal çeşidinin etrafında, yani sansür ve otosansür etrafında bir araya getirebilmek, farklı alanlardaki bilgi ve deneyimlerin sansür çerçevesinden tartışılabilmesini sağlamak ve herhangi bir sansür vakası yaşandığında platformun tüm katılımcılarının harekete geçmesini sağlayabilmek."
Susma Platformu’nun temel işlerini ise şu şekilde sıralıyorlar: "Günlük olarak medyada ve kültür-sanat alanında yaşanan sansür, yasak, engelleme gibi vakaları tarıyor ve yine günlük olarak bu vakaları sitemizde ve sosyal medya hesaplarımızda paylaşıyoruz."
Bunun STK dili ile bir "monitoring" olduğunu söyleyen Tamer ve Ban, şöyle devam ediyor:
"Monitoring yani odaklandığımız alanda yaşanan sansür olaylarını birer “vaka” olarak ele almak, bu vakaları birer analiz malzemesi haline getirebilmek, bu şekilde yine bir STK olarak bu analizler üzerinden uygulamalara, yasalara vb. dair çeşitli öneriler sunmak ve eleştiriler geliştirmek yani savunuculuk faaliyeti yapabilmek.
Sansürlenmiş işlere alan açmak
"Ayrıca sansüre dair oluşturduğumuz bu arşiv hem farklı sivil toplum oluşumları, insan hakları mekanizmaları, sanatçılar, avukatlar ve araştırmacıların da yararlanabilecekleri derli toplu bir kaynak olarak da görülebilir. Yıllık raporlarımıza sitemizden ulaşabilirsiniz."
Platformun en önemli amaçlarından biri de, sansürlenen veya engellenen işlere alan açabilmek. Bu gösterim yapması engellenen film festivallerine, sergi açması engellenen sanatçılara fiziki alan açmaktan, yayınlanmamış, sansürlenmiş köşe yazılarını yayınlamaya, farklı ihtiyaçlara göre şekillenen bir çaba.
Aynı amaç, başka platformlar
Susma Platformu ile aynı amaca sahip başka platformlar olup olmadığını sorduğum Tamer ve Ban, şöyle devam ediyor:
"Özellikle sansür ve otosansüre odaklanan, ayrıca kültür ve sanat alanındaki ifade özgürlüğü ihlallerine ağırlık veren, bu ihlalleri kültür ve sanatın her alanını araştırarak bütüncül olarak değerlendiren bir başka platformun şu anda var olduğunu söyleyemeyiz. Fakat kültür ve sanat alanında sansür, medyada karşılaşılan ihlaller gibi konularda ayrı ayrı yapılan çok değerli çalışmalar var. Bazılarından bahsetmek gerekirse; Oyuncular Sendikası geçtiğimiz sene "Türkiye’de Görsel, İşitsel ve Sahne Sanatları Alanında Sansürün Takibi ve Önlenmesi" adlı bir proje yürüttü. Bunun yanı sıra, Altyazı Fasikül sinema alanında ifade özgürlüğü ihlallerine, sansür ve otosansür vakalarına odaklanan harika işler yapıyor. Zaten bu iki oluşum ile sıkı ilişkilerimiz de var, birbirimizi besliyoruz. Documentarist, belgesel sinemada sıklıkla karşılaşılan sansüre dair etkinlikler ve film gösterimleri düzenlemişti.Temmuz ayında Documentarist ile beraber benzer bir etkinlik düzenleyerek geçtiğimiz 20 yılda gösterimi engellenmiş, festivallerde sansürlenmiş, yönetmenlerine davalar açılmış belgesel filmleri izleyerek, yönetmenleriyle, yapımcılarıyla ve izleyicileri ile beraber konuştuk.
İfade özgürlüğü ihlalleri, sansürün bir parçası
"P24 altında faaliyet yürüten bir diğer proje de Expression Interrupted (ExInt). ExInt ifade özgürlüğünü kullandığı için hakkında soruşturma açılan ve kovuşturmaya uğrayan gazeteciler ve akademisyenler hakkındaki yasal süreçleri takip ediyor. Susma Platformu olarak ifade özgürlüğüne yönelik yargı süreçlerinin de sansüre ve otosansüre yol açtığını, sansür mekanizmasının bir parçası olduğunu ve bu nedenle takip edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu anlamda ExInt’in çalışmalarının bizim için tamamlayıcı olduğunu söyleyebiliriz.
"Bununla birlikte, doğrudan sansür ve otosansür üzerine çalışmayan başka oluşumların çalışmalarını yakından takip ederek ve iletişimde kalarak, kesiştiğimiz alanlarda ortak işler yapıyoruz. Örneğin Kaos GL, LGBTİ+’ların uğradığı birçok hak ihlalinin yanı sıra LGBTİ+ içerikli kitapların yasaklanması ya da etkinliklerin engellenmesi gibi ihlaller üzerine de içerikler üretiyor ve çalışıyor. Susma Platformu olarak bizim de raporladığımız birçok sansür vakasının, "toplumsal değerlere aykırılık, genel ahlaka aykırılık" vb. gibi son derece homofobik gerekçeler ve LGBTİ+’ları hedef gösteren bahaneler üzerinden gerçekleştirildiğini görüyoruz. Bu yüzden geçtiğimiz aylarda Kaos GL işbirliği ile "LGBTİ+’ların ifade özgürlüğü ve sansür" konferansını düzenledik."
Sansür: Çok katmanlı bir ihlal
Tamer ve Ban, platformun sansür konusundaki temel odağını ise şöyle açıklıyor:
"Platform olarak kültür, sanat ve medya alanında iş üreten kişi ve oluşumların işlerini üretmesine engel olan bütün süreç ve olayları sansür olarak kabul ediyoruz. Yani bir tiyatro oyununa sahne verilmemesi, film gösterimi yapılacak bir mekânın polis tarafından kapatılmakla tehdit edilmesi, gazetecilere yaptıkları haberler dolayısıyla dava açılması, gazetecilere yapılan fiili saldırılar ve cezasızlık, sanatçıların sosyal medya paylaşımları ya da eserleri nedeniyle hedef gösterilmesi ve yargılanması, cezaevlerine basılı yayınların giriş çıkışının engellenmesi, RTÜK’ün kanallara verdiği cezalar, LGBTİ+ içerikli kitapların muzır ilan edilmesi gibi birbirinden farklı yöntemlerle ve birbirinden farklı aktörler tarafından uygulanan yaptırımları ve eylemleri sansür kavramı altında inceliyoruz. Yani sansür, ilk bakışta içeriği son derece dar ve basit bir kavram olarak görülebilir. Fakat aslında çok katmanlı; çok farklı kurumların dahil olduğu, farklı yasalara ya da çeşitli gerekçelere atıfta bulunarak gerçekleştirilebilen, böylelikle hukuksuzluğa giden eylemlerle ve işleyişlerle ortaya çıkabilen bir ihlal biçimi sansür."
(AİA/SO)