Sağlık Bakanı: "Yeterli özen gösterilmeden yapılan sağlık haberlerinin halk sağlığına zarar verebilir."
Bizim Gazete'de 8 yıl süren "sağlık-medya" sayfası düzenlemenin ardından bana önerilen köşede yine aynı konuda yazı yazmaya başlamamın üzerinden de altı yıl geçti. "Sağlık için Medya, Medya İçin Sağlık" başlıklı bu köşede yayınlanan ilk yazımın tarihi "4 Kasım 2004".
O günden bu güne tam 299 yazı yazmışım, bu "300." yazı. TGC'ye, Bizim Gazete çalışanlarına ve okurlarına bu nedenle özellikle teşekkür ediyorum.
"Sağlık medya" ilişkisi herkesin yaşamı ve sağlığı için çok önemli olduğundan bir ömür boyu yazılsa bitmez. Bu köşede konuyu ele alırken, bilebildiğimce ve elimden geldiği kadarıyla, öncelikle sorumluların sorumluluklarını ortaya koymaya çalışıp, "yaptıklarını ve yapmadıklarını" ifade ediyor, sonra da neler yapılması gerektiğini anlatmaya çalışıyorum.
Bu temelde "sağlık hakkının gerekleri" ve buna yönelik olarak "toplumun gereksinimleri" ve bu doğrultuda "doğruların ve gerçekleri" ortaya koymayı hedefliyorum.
Durduğum nokta ise tıbbın, sağlık hizmetinin ve medyanın kesiştiği nokta. Burada yalnız ve yalnız "toplumdan yana ve hak temelli" bir bakışı ortaya koyabilmek ise en önemli amacım.
Tabip Odaları başta olmak üzere konunun "sağlıkçı" tarafı sürekli olarak "sağlık haberciliği ve medyası" konusunda değerlendirme ve yakınmalarını sık sık ortaya koyuyorlar. "Sağlık habercileri" de benzer biçimde eksikleri sürekli söylüyorlar.
Hastalar ve hizmet alanlar ise hemen her gün hem hizmet sırasındaki eksiklerden, hem de onların dile getirilmemesinden yakınıyorlar. Sağlık Bakanı Recep Akdağ da bunu yapmış ve Ankara'da yeni kurulan "Sağlık Muhabirleri Derneği (SMD)"nin Yönetim Kurulu üyelerini kabul ederken konuya değinmiş ve aynı konuya değinerek sağlık haberciliğinin öneminden ve eksiklerinden söz etmiş. (1)
Gerçekten de "doğru bilgilere dayanmayan sağlık haberleri tüm toplumu olumsuz etkileyebilir", gerçekten de "sağlık muhabirlerinin sorumlulukları büyüktür", gerçekten de "yeterli özen gösterilmeden yapılan sağlık haberlerinin halk sağlığına zarar verebilir." Tüm bunlar doğru ama onun sözleri de "uygulama ve hizmetin organizasyondan sorumlu kişi" ve nihayet "bir hekim" olarak yani "taraf" olduğu için dikkâte alınmalı.
Hepsinin olduğu gibi, başka bir çok konuda olduğu gibi onların da bu konuda da "yapmadıkları" ya da "yapamadıkları" var. Bunları o görüşme sırasında söz konusu derneğin yöneticilerin de dile getirdiğini umuyorum. Kanımca bu noktaları da açık ve içtenlikle ortaya koymak ve tamamlamak gerekir.
* * *
Kamu görevlilerinin yetkili ve sorumlularının birer haber kaynağı olarak, yaşanan olaylarla ve yapılanlarla ilgili olarak, gereken bilgileri medya temsilcileri aracılığıyla toplumla paylaşmaları, olan biteni doğru bir şekilde, gerçekleri dile getirerek, içtenlikle ve açıklıkla, üstelik zamanında ve tümüyle ortaya koymalarıdır.
İkincisi sağlık hizmet organizasyonunun her düzeyinde "toplumun gerçeklere dayanacak şekilde ve doğru bilgilendirecek" bir şeffaflığın yani "görünürlüğün" sağlanıp sağlanmadığıdır.
Üçüncüsü de kamu görevlilerinin önemli sorumluluklarından birisi olan "medya aracılığıyla ve doğrudan" toplumla ilişki kurma konusunda "yeterince bilgilendirilmeleri ve bu konuda eğitilmeleri"dir.
Özellikle yönetsel konumlarda olanların bu konuda gerçekten donanımlı ve yetkin olmalıdırlar. Birçok başka eksikliğin yanında "yakınılan konuyla ilgili dördüncü bir nokta da "habercilerin sağlık haberciliği konusundaki uzmanlaşma süreçlerine" yönelik olarak kurumsal "katkı, katılım ve üzerine düşeni yerine getirip getirmedikleri" gerçeğidir.
Tabii bir de doğrudan görevleri vardır bakanlığın: Bakanın bu görüşmedeki "tıbbi açıdan hiçbir geçerliliği olmayan yöntemlerin halka tedavi olarak tanıtılmasına" yönelik televizyonlardaki programları eleştirisi ve tepkisi, "Adamın mesleği şarlatanlık. Mesleği şarlatanlık olanla mücadele edemezsin. ''Bunun verdiği acı sudan babam iyi oldu' diyor. Tıpta alternatif tedavilerin de delile dayandırılması gerekir. Tabip örgütlerine de bu konuda büyük görev düşüyor" şeklindeki sözleri dikkâtle değerlendirilmeli ve sorgulanmalıdır.
Hekimin hangi ilacı ne kadar ve nasıl yazabileceğine bile "müdahil" olabilen, muayenehanesinin nasıl düzenleneceğini belirleyen bir "düzenleyici olarak" yetkili konumdaki bakanlık bu konuda da bir şeyler yapmış olmalıdır. Ama yaptıklarına dair bilgiyi vermemesi, onun yerine "tabip odaları"nı sorgulaması, bu konudaki iletişim ve ilişkinin "tek yanlı", "taraflı" ve "eksik" olduğunun somut bir kanıtıdır.
Herkesin söylemesi ve gereğini yapması gereken doğru cümle şudur: "Daha iyi, doğru ve sağlıklı bir 'sağlık medyası' için ben ne yapmalıyım?" Bunu söylediğimiz gün daha sağlıklı bir "sağlık medyamız" olacaktır. (MS/EÖ)
(1) http://www.saglikaktuel.com/haber/bakan-akdag-saglik-muhabirleri-deneyimli-olmali-13866.htm