Benim çevrem çoğunlukla hukukçulardan oluşuyor ve biz hukukçuların en önemli özelliklerinden birisi, temkinli olmak. Hukukçu olmasa da, risk almayı sevmeyen, yatırım yapmaya isteksiz epey bir arkadaşım var benim. Kimisi de yatırımla ilgili, ama ne yazık ki platonik bir ilişki sürdürüyor. E hal böyle olunca, ekonomi çevrelerinde bir yıldız gibi parlayan “Bitcoin”i, saç dökülmesine karşı şampuan ya da zayıflama ilacı sanan nezih ve güzide bir arkadaş grubunun ortasında mutlu, mesut bir hayat yaşadığımı tahmin edebilirsiniz.
Hukukun bir düzenleme yapması için, öncelikle o şeyin var olması ve hatta o şey ekseninde bazı sorunların yaşanması gerekiyor. Fiilen Bitcoin var, üretiliyor, alınıp satılıyor, azımsanmayacak sayıda insan tarafından güvenilip kabul görüyor ve bir değişim aracı olarak kullanılıyor. Bu nedenle Bitcoin, evet fiilen bir paradır ve bu tartışmasızdır. Ancak dijital kripto para birimlerinin içinde en çok bilinen Bitcoin’in ne olduğuna dair tartışmaların, ekonomik olduğu kadar, hukuksal bir boyutu da var. Çünkü yapılan her niteleme ve tanım, kendi içinde bazı hukuki soruları ve sorunları barındırıyor. Biz Bitcoin’i mevcut ekonomik ve hukuki düzenimiz içine almaya ve düzen içinde kurallara bağlamaya çalıştıkça, başka sorunlar çıkabiliyor. Çünkü Bitcoin, mevcut düzenin dışında kalmak üzere kurulmuş, merkezi olmayan bir finansal sistem. İnsanlar tarafından ve insanlar için dizayn edilmiş ve teorik olarak herkesin eşit güce sahip olduğu bir sistem bu. Satoshi Nakamoto tarafından yazılıp geliştirilen bir bilgisayar programına dayanan bu sistemde, evet bir bakıma “Hepimiz Satoshiyiz”.
Kripto para konusunda ilk girişimler 1998’de başlasa da, ilk kullanım, 2009 yılında Bitcoin ile oluyor. Bugün itibariyle yaklaşık 1400 tane farklı dijital kripto para birimi var ve bunların en yaygın kullanılanı ve değerlisi Bitcoin. Bugün itibariyle kripto paraların toplam piyasa hacmi 628 milyar dolara ulaşmış durumda. Euro, dolar ya da TL gibi tedavüldeki mevcut para birimlerinin değerini belirleyen şey, parayı basan devletin ekonomik gücü ve siyasi itibarıdır. Basılan paraların, devletlerin kasalarında tuttukları altın gibi, herhangi bir karşılığı da yoktur. Yani devletler, karşılıksız para basabilirler. Bu açıdan bakıldığında, Bitcoin gibi blok zincir veri tabanına güvenmek ile kafasına göre para basabilen bir merkez bankasına güvenmek arasında çok büyük bir fark olmasa gerek. Hatta üretilebileceği maksimum sayının belli olması nedeniyle Bitcoin’de ciddi bir enflasyon riski de yok, çünkü sistem sadece 21 milyon üretilebilecek şekilde programlanmış. Spekülasyonlara ve dalgalanmalara açık mı? Evet, hem de fazlasıyla. Şifrelenmiş ve paranın kişiler bazında izinin sürülmesinin imkânsız olması nedeniyle uyuşturucu ticareti, terörün finansmanı ya da kara para aklama gibi yasadışı pek çok işte kullanıyor mu? Ona da evet.
Mevcut durumda, Bitcoin’in merkezi otoriteyi pas geçerek anonimlik sağlama özelliği nedeniyle, liberter özelliğine vurgu yapılsa da, aslında blok zincir teknolojisinin merkezi olmayan şeffaflığı ve denetlenebilirliği nedeniyle sosyalist bir modeli destekleyebileceğini savunanlar da var. Blok zincir sisteminin özgün ve müşterek özelliğine vurgu yaparak, sosyalist toplumları destelemek için ideal bir teknoloji olduğunu düşünenlere göre, bu teknoloji sadece liberter bir araç olarak değil, sosyalist bir yönetim biçimi olarak da geliştirilebilir.
Bizde yeni yeni üzerinde düşünülmeye ve yazılıp çizilmeye başlansa da, ABD ve Avrupa’da sanal para konusu uzun zamandır gündemde. Avrupa Merkez Bankası, sanal para birimleri konusunda, 2012 ve 2015’de iki rapor hazırlamış ve konuyu bu raporlarda etraflıca tartışmış. Hatta Avrupa Adalet Divanı’nın verdiği, Bitcoin’i para kabul eden bir karar dahi var. Konu Adalet Divanı önüne, İsveç vatandaşı David Hadqvist tarafından getirilmiş ve 2015 tarihli kararda, Bitcoin üzerinden alınacak vergi konusu tartışılmış. Adalet Divanı Bitcoin’in bir emtia değil, bir sanal para olduğuna hükmetmiş ve bu nedenle KDV’den muaf olduğunu söylemiş. Hatta Bitcoin satışı esnasında edinilen değer artışından KDV alınamayacağını da bu kararda belirtmiş. Bu karar, Avrupa Birliği ülkeleri için bağlayıcı nitelikte. Oysa Kanada gibi ülkeler, Bitcoin’i para değil emtia kabul ediyor ve vergiye tabi tutuyor.
ABD’deki duruma baktığımızda, Bitcoin’in uzun zamandır bir gündem olduğunu söyleyebiliriz. ABD’de şu anda ATM’lerden Bitcoin almak mümkün ve bu ATM’lerin sayısı gittikçe artıyor. Bitcoin’in yükselişini 2013’de internetin en büyük uyuşturucu pazarı olan “Silk Road”un kapatılması ve bu satışlarda Bitcoin kullanılması bile durduramadı. Bitcoin işlem borsası olan BitInstant kurucusunun, Sil Road skandalı sonrası ABD’de tutuklanması, Japonya merkezi Bitcoin borsası olan Mt.Gox’un hacklenip Bitcoinlerin yok olması ve sahibinin tutuklanması gibi olaylar, o dönem Bitcoin’in değerinin düşmesine sebep olduysa da, tüm bu gelişmeler 2018’e girerken değeri 15000 USD olan bir Bitcoin görmemize engel olamadı. Hatta yasaklanması bir yana dursun, Silk Road operasyonunda ele geçirilen Bitcoinler FBI tarafından açık artırma ile satıldı.
Peki, Türkiye’de hukuki durum ne? Geçtiğimiz günlerde Diyanet’in caiz olmadığına dair fetva vermesine bakılırsa, Bitcoin gibi kripto paralar, öyle ya da böyle herkes için gittikçe popüler hale gelecek gibi. Tamam, caiz değilmiş öğrendik; ama Bitcoin alıp satmak yasal mı?
Bitcoin’i yabancı borsalardan alabileceğiniz gibi, Türkiye’de kurulu Paribu, BTCTurk gibi borsa işlevi gören şirketler aracılığıyla da satın alabilirsiniz. Türk hukukuna göre, Bitcoin para mıdır, herhangi bir güvencesi var mıdır diye merak ediyor olabilirsiniz. Bu konuda Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu 2013 yılında bir basın bildirisi yayınlamış ve Bitcoin’in herhangi bir resmi ya da özel kuruluş tarafından ihraç edilmeyen ve karşılığı için güvence verilmeyen bir sanal para birimi olduğunu söylemiş.
Türkiye’de dolaşımda olan paraların yasal zeminini oluşturan, “Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun” ve “Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında Bakanlar Kurulu’nun 32 Sayılı Kararı” kapsamında para, döviz ya da bir menkul kıymet vasfında değil Bitcoin. Elektronik para da değil. Bu nedenle Türkiye’de elektronik para ve elektronik para kuruluşlarını düzenleyen “6493 sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun” çerçevesinde herhangi bir denetimi de mümkün değil. Bitcoin banka ya da devlet gibi hiçbir aracıya ihtiyaç duyulmaksızın, kişiler arasında transfer edilebildiği için yurtdışına çıkarılan ya da yurtdışından gelen Bitcoin’den Hazine’nin ya da MASAK’ın haberdar olması ya da herhangi bir kimlik tespiti yapılabilmesi şimdilik olanaklı değil.
Bu yasal boşluk durumu, daha ne kadar bu şekilde devam eder bilinmez. Ancak bildiğim bir şey var ki, artık kripto paralar var ve bundan böyle de kullanımda olacak. Bu Bitcoin de olabilir ya da süreç içinde Bitcoin’in balonu söner, yeni sanal paralar peşinde koşulur; ama blok zincir sistemi, kanımca geleceğin para teknolojisidir.
Hukuki bir düzenleme olmasa da, Bitcoin, yargıyı meşgul etmeye başlamış ve bence gittikçe daha çok edecek. “İlk Bitcoin cinayeti” diye gazetelerimizin üçüncü sayfalarda çoktan yerini almış kripto paraların, yakın bir gelecekte miras yoluyla intikalinin mümkün olup olmadığını, haczedilip edilemeyeceğini tartışacağız ve sözleşmelerde bir para birimi olarak muhtemelen karşımıza çıkacaklar. Akbank, uluslararası para transferinde, bir diğer kripto para birimi olan Ripple ile anlaştığını açıkladı geçtiğimiz haftalarda. İstesek de istemesek de, bu sistemle bir şekilde tanışacağız ve bu sistemin bir parçası olacağız diye düşünüyorum.
Bundan 15 yıl önce, hakimlere ve avukatlara “Sizin imzalarınız elektronik olacak, artık kalemle imza atmayacaksınız, bu önünüzdeki pembe karton dosyalarınız yavaş yavaş tarihe karışacak” deseniz, eminim insanlar gülüp geçerdi. Oysa şimdi Türkiye’deki koca yargı sistemi, elektronik imza ile çalışıyor ve bir bilgisayar programı temelinde yürütülüyor. Bir avukatı çevirip “Elektronik para kullanıyor musun?” diye sorsanız, hayır yanıtını almanız yüksek olasılık. Ancak aynı “temkinli” avukat, adliye kapısını açmaya yarayan Barokart’ına farkında olmadan yüklediği elektronik parasıyla, birazdan icra dosyasına tebligat parası yatıracak olabilir.
Bu kısacık hayatı yaşarken paranın, doğanın, havanın, suyun sanki bizim için var olduğunu varsayıyor ve faniliğimizi bir türlü kabul etmek istemiyoruz. Oysaki bu topraklar, kim bilir birbirinden değerli ne paralar, ne altın ve gümüş sikkeler gördü. Paha biçilemeyen nice mal, mülk ve o değerli sikkeler yine bu topraklara gömüldü ve adları bile anılmaz oldu. İşte o an gelip, tüm bu tartışmalar anlamsızlaştığında; Bitcoin’i gömmek için tarihte ve internet denen bir garip mucizede illa ki bir yer bulunur, değil mi? (ÖA/EA)