28 Aralık 2011 tarihini yazın bir kenara. Ve unutmayın hiçbir zaman, unutamayın... 34 insanın Türk Silahlı Kuvvetleri uçaklarının bombardımanıyla katledildiği tarihdir bu.
1943 yılında 33 Kürt köylüsü hayvan kaçakçılığı yaptıkları gerekçesiyle "yargılanmış" ve kurşuna dizilmişti. O gün 20 yaşında olan bir genç bugün 89 yaşına geldi.
33 Kürt köylüsünün öldürülme emrini veren Orgeneral Mustafa Muğlalı'nın ismi Van'ın Özalp ilçesinde bulunan jandarma sınır taburuna verilmişti.
Dün Başbakan Erdoğan, Pakistan'da yaptığı konuşmada Roboski'de insanları katleden TSK için "Görevini samimi bir şekilde yapmıştır" dedi. Operasyon kararının kendisinin vermediğini de ekledi.
O zaman faili öğrenmek için bir kışlaya bir komutan ismi verilmesini mi beklemeliyiz?
Çünkü bugüne kadar kaç kişi hakkında bir soruşturma açıldı ve açığa alındı, bu katliama dair?
Hiç kişiye...
Ne gerek vardı ki buna aslında "devlet baba" hem sever hem döverdi. Sonra "dövünce" isyan etmesin diye insanlar, para verirdi.
"Tazminatı da açıkladık... Allah aşkına tazminatsa tazminat... Bizim resmi tazminatımız ötesinde yaptık" cümlelerinde olduğu gibi...
"Resmi tazminatın ötesinde para verildiği" için teşekkür mü bekleniyor?
Öldürülen insanların için "30-40 kişilik grup, katırlar, insanlar var. O yükseklikten bu Ahmet midir? Mehmet midir? Bilmek mümkün değil" diyor.
Böyle bir savunma olabilir mi? Bilmek mümkün değilse madem, neden bomba yağdırılıyor? Öldürme kararı bu kadar basit mi veriliyor?
O halde bu ülkenin "ileri demokrasisi" 34 insanı katleden sorumluları sahiplenmek, Genel Kurmay Başkanı'na teşekkür etmek, öldürülenlerin yakınlarından bir özür dahi dilememektir. Üstüne üstlük yakınlarını kaybeden insanları, cezaevleri atmaktır...
Bakın ne yazıyordu twitter'da yakınlarını yitiren Ferhat Encü: "Biz Roboskililerin ne uçağı, ne topu, ne de tankı var. Bizim sadece onurumuz var Başbakan."
Konu katledilen 34 insan olduğunda "Ahmet midir? Mehmet midir? Nereden bilelim?" diyen Erdoğan, bakın aynı konuşmada TSK için hangi ifadeleri kullanıyor:
"Biz güvenlik güçlerimize askerimize veririz, polisimize yetkiyi veririz... Eğer biz TSK'mıza, polisimize güvenmiyorsak, terörle mücadeleyi kimle yapacağız?"
Haber yapmak için gittiğim bir eylemde 34 temsili tabutla Başbakanlık önüne yürümek istiyordu. Tabutlar omuza alınmış, bir hareketlilik yaşanmıştı. Polisin ikaz anonsu duyulmuş, "Hareket ederseniz müdahale edeceğiz" diyordu. O an Ferhat Encü kulaklarımdan yankısı hiçbir zaman silinmeyecek şu cümleyi söylüyordu: "Yürüyün Roboski'ye adalet için yürüyün".
Roboski'ye adalet için bu katliamın takipçisi olalım. Yoksa tarih bizi de sorumlular safında yazacaktır... (SK/HK)