1-Milk (Süt)
Beni en fazla etkileyen ve kendimle yüzleşmemi sağlayan filmlerden. Ben de hem bu ve benzer filmleri izlemeden önce hem de LGBTİ+ alanında haber üretmeye başlamadan önce tam olarak homofobik olmasam da iflah olmaz önyargılarım vardı.
İşte bu önyargılarımı kıran filmlerden ilkidir, Milk. Biyografik –dram tarzındaki filmde, LGBTİ+ hakları savunucusu Amerikalı bir eşcinsel olan Harvey Milk'in hayatının son sekiz yılına odaklanıyor. Gus Van Sant'ın yönettiği 2008 yapımı filmde, Sean Penn başrolde. Penn’e ikinci Oscar’ını kazandıran filmi, izlemediyseniz, “şiddetle öneriyorum” değil ama şefkatle öneriyorum. Dikkatinize sunuyorum.
TIKLAYIN - "İnsanlık oldukça LGBTİ+ varoluşu da olacak"
2-Benim Çocuğum
Türkiye coğrafyasının en önemli filmlerinden. Belgeselde, çocukları LGBT (lezbiyen, gey, biseksüel, trans) olan Türkiyeli bir grup anne ve babaya odaklanılıyor ve bu cesur ve ilham veren ebeveynlerin hikâyeleri seyirciye ulaşıyor.
Boğaziçi Üniversitesi akademisyenlerinden Can Candan’ın yönetmenliğindeki film birçok festivalde de gösterildi.
TIKLAYIN - "Cinsiyet kimliği üreme organlarıyla belirlenmiyor"
3-Küçük Kız
Berlinale’den Teddy Ödülü kazanmış Sébastien Lifshitz, Bambi ve Wild Side gibi LGBTQ karakterleri odağına alan filmleriyle tanınan bir isim.
Lifshitz, hayli zorlu ve güncel bir meseleye çeviriyor kamerasını. Küçük Kız, 7 yaşındaki Sasha ve ailesini bir yıl boyunca gözlemliyor. Kendini hep bir kız olarak gören ve hisseden Sasha okulda erkek kıyafetleri giymek zorunda bırakılsa da ailesi durumun ve Sasha’nın ciddiyetinin farkında. Berlin Film Festivali’nde dünya prömiyerini yapan Küçük Kız Sasha’nın dilediği gibi olma ve özgürce yaşama mücadelesini, toplumun tepkilerini ve ailesinin tüm fobik saldırılara karşı dirayetli duruşunu içe işleyen bir sinema diliyle anlatıyor.
Özellikle LGBTİ+ çocukların yaşadıklarının daha doğrusu onlara yaşatılanları görmek adına önemli bir film. Filmin hikayesinin anlatıldığı bölümü, filmi Türkiyeli seyirci ile buluşturan İKSV’nin sayfasından aldım. 2020’de festivalde gösterilen filmin tekrar seyirci ile buluşması harika olurdu.
4-Carol
Film, öncelikli olarak kadın kadına ilişkiyi ve kadınlardan birinin erkek baskısıyla çocuğu ve hayatı arasında seçim yapmak zorunda bırakılmasını anlatıyor.
2015'te vizyona giren, filmi Todd Haynes yönetti, senaryosusunu ise Patricia Highsmith'in The Price of Salt (ayrıca Carol olarak da bilinir) kitabından Phyllis Nagy'in uyarladı.
Filmde Cate Blanchett, Rooney Mara, Sarah Paulson ve Kyle Chandler gibi isimler oynuyor. 1952'nin New York'unda geçen film fotoğrafçılığa hevesli genç bir kadının zor bir boşanma yoluna giden yaşlı bir kadınla ilişkisini anlatıyor.
5- Beni Adınla Çağır
beyazperde.com’da yer alan bir yazıda film şöyle anlatılıyor:
"Geçen sene Şubat ayında Sundance Film Festivali’nde gerçekleşen ilk gösteriminin hemen ardından başlayan ve yıl boyunca dinmek bilmeyen büyük bir heyecanı dalga dalga sürdürerek en sonunda Oscar adaylıklarına kadar ulaştı. En İyi Film dahil 4 adaylığı bulunan filmin, günümüzün gitgide muhafazakarlaşan ve bundan gurur duyar gözüken Türkiye’sinde vizyona girmesi planlanmıyordu.
"Filmekimi’nde gerçekleşen gösterimler ve hemen ardından Beyoğlu Sineması’nda Başka Sinema işbirliğiyle yapılan özel etkinlik, bu yüzden çok değerliydi, doldu taştı. Neyse ki Bir Film “Beni Adınla Çağır”ı perdede izleyemeyenlerin imdadına yetişti ve Oscar adaylıklarının peşisıra gösterime girmesini sağladı. Umudumuz filmin olabildiğince çok izlenebilmesi.
"Mısır doğumlu edebiyat tarihi profesörü André Aciman’ın romanından uyarlanan filmin senaryosu usta sinemacı James Ivory’ye ait."
Bonus: Coco Chanel’den Önce
Bu film aynı zamanda, kadınlara ve erkeklere ilham olacak türden. Filmin mesajı net: “Ne kadar marjinal olmakla suçlanırsan suçlan kendin olmaktan vazgeçme.”
Filmin konusuna gelirsek….Yetimhanede başlayıp, kabare şarkıcılığına uzanan daha sonra da dünyanın en önemli modacısı olma yolunda ilerleyen, masal gibi bir hayat.
Gerçek adı Gabriella Chanel olan Coco Chanel ’in Paris’e taşınmadan ve ünlü olmadan önceki yaşamından kesitleri sergileniyor.
Yönetmen koltuğunda Anne Fontaine’in oturduğu filmde Coco Chanel’i her defasında hayranı olduğum Audrey Tautou canlandırıyor.
Eğer sizin de kendinize göre hazırladığınız bir “gökkuşağı filmler” listeniz varsa, buyurun paylaşın, yayınlayalım…
Onur Ayı hoş geldi, neşeli geldi…LGBTİ+ haklarının insan hakları olduğunu bir kez daha hatırlatsın hepimize!
(EMK)