Bilge Karasu Narla İncire Gazel kitabında; "Nar kentinde bir incir buldum. Narı da inciri de, övmek isterim. Anam her kışın en karanlık noktasında, eve girerken bir nar atardı yere, bütün gücüyle; parçalanıp iyice dağılsın diye. Evin beti bereketi niyetine... Ardından hızla süpürüp silerdi ortalığı. Bir iki gün sonra, narın patladığı yerden çok uzakta incecik bir çıtırtı duyduğum olurdu ayağımın altında. Ne kadar dağılmışsa nar taneleri, o kadar iyiydi. Topladıktan sonra söylerdim anneme, sevinsin diye" diyor.
Sonbahar bir yanıyla sonraki bahara yeniden demlenip hazırlanmaya çalışan doğanın mevsimi ise, bir başka yanıyla da sene boyunca özlemi duyulan meyvelerin seyri sefa mevsimidir. Ol sebepten ötürü inciri de, narı da, hatta üzümü de, ayvayı anmak, ihmal etmemek gerek!
Bedri Rahmi Eyyüboğlu "Gülen ayva, ağlayan nar" deyip üzümle inciri unutsa da, eklemekte yarar var.
Neden mi anımsadım. Paylaşayım.
Bizim evde çarşı-pazar işlerini genellikle eşim yapar. Arada bir benim aceleyle, çoğu kez iş olsun diye yaptığım pazar alışverişlerinde aldıklarım da çoğu kez beğenilmez haklı olarak. Ben üç sağlam domatesi poşete atarken, pazarcı da bir o kadar çürüğünü kaşla göz arasında sallayıverir poşete.
Baktım seyyar satıcı bir dolu mevsim meyve ve sebzelerini usulünce dizmiş tezgâha! En çok da iri iri narlar kıskandırırcasına bana bakıyorlardı. Hem de gayet ucuz, kilosu en fazla iki liraya.
Sordum pazarcıya; "Nerenin bunlar!" Yanıtladı; "Zivzik narı abê, Antep'in!" deyiverdi.
Belki Antep'i görmüştü de gariban "Gördüğüm Antep yediğim pekmez" kabilinden anlaşılıyordu ki Zivzik'in sadece adını duymuştu gariban! Ama biliyordu demek ki, Zivzik’in narının meşhur olduğunu…
"Yahu" dedim. "Mal xirabo, Zivzik nere, Antep nere. Zivzik Siirt'in Şirvan İlçesinin narıyla ünlü bir köyü!" "Abê ne bileyim. Êle diyiler işte!" deyiverdi.
Güzelim Zivzik narı, küçüktür. Pek gösterişli değildir. Ama suyuna, tadına lezzetine doyum olmaz. Eskiden gazeteci dostum, ağabeyim Cumhur Kılıççıoğlu arada bir tadını unutmayalım kabilinden yollardı. Eminim şimdi Siirt çarşısında Zivzik Narının bir de Pervari Balının tam zamanıdır.
Zamanı biraz geçmekle birlikte; Çermik'in "Bardak inciri", Derik'in siyah inciri, bir de Diyarbekir'in "Şire üzümü".
Aslında bütün hepsi bir yana! Nedendir bilmem! Nar ve İncir bende de birlikte anılmak güzelliğine sahip. Sanki Narın darmadağın taneleri, incirin kabuğundan içeri girip öylece şekerlenip kendini yaymış, hapsetmiş gibi gelir bana.
Biri diğerinin varlık nedeni, olmazsa olmazı gibi. Tamamlayıcısı gibi. Şimdi tam zamanı narla incire, güzelleme vaktidir.
Belki de sonrası bir Diyarbekir şarkısının sözleridir.
"Vardım yarın bahçesine,
Bir nar aldım yemeğe.
Meramın nar yemek değil,
Gittim yâri görmeye.
Yâre bir çift sözüm vardır,
Utanırım demeye."
Yere hoyratça çakılmış ve darmadağın olmuş narın taneleri misali belki uzun yıllar sonra incir çekirdeğini doldurmayacak hikâyeler üzerinden çekilen büyük acıların tuhaf zamanlarının yaşandığı bir çağ yangınında hadi şimdi gel de Bilge Karasu’nun adına Gazel dizdiği Nar’dan ve İncir’den tat al…
Zor mu zor iş vesselam…(ŞD/NV)
Bilge Karasu, Nar ve İncire Gazel, Metis Yayınevi, İstanbul, 144 sayfa.