* Bu yazı 16 Temmuz'da Çatlak Zemin'de yayınlandı.
Manşetlerde fiziksel şiddetin can yakmış görüntüleri, kadın cinayeti ya da ünlü figürlerin aldatma denklemi yok. Boşanma ile sona ermiş bir evliliğin arkasından devam eden, velayet kavgası, iki kadının eşcinsel ilişkisinin, boşanmayla arkada kalmış eski koca tarafından velayet, kamusal bir meşruiyet kazanma ile kadına ödediği nafakadan kurtulma çabası içinde “skandal” aracı haline getirilmesi var. Bitmedi; ısrarlı takip, özel hayatın gizliliğini ihlal, İntizar’ın iş ilişkisi içinde olduğu bir yapım şirketi tarafından uygulanan ayrımcılık da var. Çok katmanlı, birbiri içine geçmiş, içinden yeni hikayeler çıkaran şiddet, ayrımcılık sarmalının ortasında kalmış iki kadın, Sinem Gedik ve İntizar. Bu şiddet ve ayrımcılıktan bir kazanç elde etme gayesinde bir şiddet uygulayan, Mustafa Ceceli.
Neler olmuş?
Mustafa Ceceli ve Sinem Gedik bir süre önce boşanmışlar. Sinem Gedik, ortak çocuğun velayet hakkına sahip. Mustafa Ceceli, Sinem Gedik’e nafaka ödüyor. Bir süredir kendi cemiyetlerinde, Sinem Gedik ve İntizar’ın ilişkisi olduğu konuşuluyor. Mustafa Ceceli’nin açıklamalarına göre, Sinem Gedik’in evine kamera yerleştirip İntizar ile görüntülerini kaydeden bir kişi (Mustafa Ceceli’ye yapılan bu büyük iyiliğin nedeni ne olsa gerek?), görüntüleri Mustafa Ceceli’ye ulaştırıyor. Mustafa Ceceli, görüntüler ile, İntizar ile Sinem Gedik’in lezbiyen ilişkilerini gerekçe göstererek, Aile Mahkemesi’ne çocuğun velayet hakkı ve Sinem Gedik’e ödediği nafakanın kaldırılması talepleri ile başvuruda bulunuyor. Olaylar birden bütün medyanın manşetlerine düşüyor. Tam bu noktada, hikayenin homofobi baş sorumlusuna ihtiyaç var. Poll Production: “İntizar ile iş sözleşmemizi sona erdirdik” diye açıklama yapıyor.
Boşanma sonrası şiddet
Türkiye’de boşanma istatistiklerine baktığımızda, boşanmaların ciddi bir kısmı, şiddet nedeni ile oluyor fakat şiddet, boşanma/ayrılma ile sona ermiyor. Boşanma sonrası, türlü taktik ve stratejiler ile erkekler kadınlarla iletişim kurmaya devam ediyor. Bu kimi zaman, nafaka, velayet gibi davalar yoluyla (kadın ile mahkemede karşılıklı olma, hukuk kanalı ile haberleşme, iletişim kurma) kimi zaman da dijital araçlar veya fiziksel, mekansal olarak ısrarlı takip kanalları ile oluyor.
Mor Çatı’ya 2017 yılında başvuruda bulunan 1001 kadından, 38’i boşandıktan sonra şiddet görürken, ayrılık sonrası 20 kadın özellikle ısrarlı takibe maruz kalmış. Evli olmayan, partnerinden ayrıldıktan sonra şiddet görmeye devam eden kadınların sayısı ise 52. Sadece Mor Çatı’ya yapılan başvurularda, boşanma/ayrılık sonra devam eden erkek şiddeti oranı %10.
Boşanma sonrası uygulanan şiddetin büyük bir kısmı, müşterek çocukların kullanılması aracılığı ile oluyor. Müşterek çocuğun velayeti veya nafaka kararı erkekler tarafından bir savaş alanı olarak ilan ediliyor. Evet erkekler tarafından. Savaş alanı ilan eden tarafı erkekler olarak işaret etmekte bir sakınca görmüyorum. Çünkü şiddet cinsiyetlidir. Boşandıktan sonra yıllarca nafaka ve velayeti konu ederek hukuk aracılığıyla ve/veya özel alanda kadınların peşini bırakmayan, iletişim ve ilişkiyi, doğal olarak da şiddeti bu araçlar ile sürdüren erkeklerin sayısı çok fazla. Bu şiddet iletişiminin merkezinde çoğu zaman müşterek çocuk var. O kadar ki, son dönemde, “boşanmış baba” adı altında bir statü oluştu. Bu isim altında örgütlenenler, kadınların on yıllara dayanan kazanımlarına göz diken örgütlenmeler var.
Erkekler şiddeti, biçimi ne olursa olsun, kadınların hayatları üzerinde denetim kurmak için uygular. Tıpkı Mustafa Ceceli’nin, basına servis ettiği görüntülerle, Sinem Gedik’in hayatını kontrol etme amacı gibi. İki gündür, izleyicisi olduğumuz şiddet hikayesinde, Sinem Gedik’in baş etmesi gereken bir hukuk süreci, kamusal alanda hayatının didik didik edilmesine maruz kalma, türlü sorulara, yargılamalara mecburiyet ve muhtemel ekonomik sonuçlar var. Bir kriz ile baş etmek, mümkün mertebe kendisi ve çocuğu için en az hasarla, şiddetten uzaklaşmak zorunda, boşanma/ayrılık sonrası şiddet gören binlerce kadın ve çocuk gibi.
Erkekler şiddet uyguladığında, sadece kadınların hayatları üzerinde denetim kurmazlar, aynı zamanda bundan bir kazanç elde ederler. Söz söyleme haklarının olduğu bir konfor alanına sahip olurlar. Kazanç, hikayenin dinamiklerine göre değişir. Mustafa Ceceli, kuşkusuz geçen hafta olduğundan çok daha ünlü. Sosyal medyadan takip edebildiğimiz bir kesim, İntizar ve Sinem Gedik’e koşulsuz destek gösterirken, haberdar olmadığımız çok büyük bir topluluk Mustafa Ceceli’yi mağdur buluyor ve çocuğunun velayetini, Türk gelenek ve ahlakına uygun ve makbul bir kadın olmayan Sinem Gedik’ten almalı diye düşünüyor büyük olasılıkla. Mustafa Ceceli’nin bir kadına ve kendi çocuğuna geri dönüşü zor zararlar veren şiddetin uygulayıcısı olduğu bu kesimin akıllarına bile gelmeyecek.
Mustafa Ceceli’nin başvurduğu hukuk ne yapmalı?
Oysa Mustafa Ceceli, şiddet alanında çalışan ve şiddete maruz kalan kadınların kilometrelerce uzaktan tanıdığı bir şiddet uygulayan. Bu profil için boşanmak ona yetmez. Kadın ile iletişimini sürdürmeye devam etmeli, varlığını ve varlığının neden olduğu potansiyel tehdidi her an kadına hissettirmeye devam etmelidir. Boşandıktan sonra birçok erkek için iletişim kurmaya devam etmenin en makul “usule uygun” aracı müşterek çocuktur. Bu profil, çocuk için değil ama kadını rahatsız etmek, tehlike oluşturmak için velayet davasının peşine düşer. Velayet davası açmadıysa, çocuk ziyaretlerini kadın için bir ıstıraba dönüştürür. Çocuk, çoğu kez, boşanma sonrası, erkeklerin, kadınların hayatını takip etmek için de bir haber aracı olur. Böylece çocuk da, olayların oluşuna göre, şiddetin doğrudan veya dolaylı mağduru olur.
Hukuk ne yapmalı sorusuna cevap vermek için eylemleri doğru tanımlayalım;
Mustafa Ceceli’nin çocuğun velayetini almak talebi ile açtığı ve dava dosyasına eklediği ve basına servis ettiği görüntüler, Sinem Gedik’e karşı doğrudan ayrılma/boşanma sonrası şiddettir. Görüntülerin nasıl elde edildiği şaibeli. Şiddet uygulayan ünlü, kendisine ulaştırıldığını söylese de, bu hikayeye çok da uygun görünmüyor. Mustafa Ceceli, Sinem Gedik’e ısrarlı takipte bulunuyor. Kadın ve ilişkisi hakkında bilgi almak için dijital şiddet, kamera görüntülerinin elde edilmesi ve kamusallaştırılması tezgahlanmış görünen o ki.
Birçok şiddet hikayesinde, erkekler ödemekle yükümlü oldukları nafakayı ödemeyerek veya sonradan açtıkları nafakanın kaldırılması davaları ile ekonomik şiddet uygulamaya devam eder. Mustafa Ceceli de, şiddet uygulayan profiline son derece uygun şekilde, boşanma sonrası bu şiddetin maddi kazancını elde etmek istiyor ve velayet talebinin yanı sıra, bir de araya nafakanın kaldırılmasını sıkıştırıveriyor; ayrılma sonrası nafaka aracılığı ile ekonomik şiddet.
Mustafa Ceceli’nin şiddet eylemi, İntizar’ın özel hayatının gizliliğini ihlali. Görüntüleri yayınlayan medya da Mustafa Ceceli kadar sorumlu. Üstelik öyle bir ihlal ve sorumluluk ki, hiçbir medya, bu olayda, ünlü kişilerin özel hayatlarının kamusal nitelik taşıdığını iddia edemez. Zira, en son Anayasa Mahkemesi, verdiği bir kararda, ünlü kişilerin mahremiyet hakkı ile basın özgürlüğü arasında bir denge olması gerektiğine karar verdi. Karara göre, “özel hayata saygı ile ifade özgürlüğü arasında makul denge kurulurken haberin konusu ve bilgi edinildiği yöntem ve doğruluğu ile resim ve görüntünün çekildiği koşullar ve yayının içeriği şekli, ve sonuçları göz önünde bulundurulur”. Bu olayda, görüntülerin, kamusal olarak habercilerin izleyicisi olabilecekleri bir mekandan değil, hukuka aykırı bir şekilde eve yerleştirilen kamera ile elde edilen görüntüler olması, bu görüntülerin basına verilmesinin amacının ünlü kişinin hayatı ile ilgili magazinel/kamusal nitelik taşımaktan ziyade, bir erkeğin bir kadına şiddet uygulama amacının olması, bir çocuğun da doğrudan şiddete maruz kalan hale gelmesi söz konusu. Bu nedenle İntizar, hem Mustafa Ceceli’ye hem de görüntülerini yayınlayan tüm medya mecralarına karşı davalara girişse, adaletli bir hukuk kararı, İntizar’a ödenmesi gereken milyonlarca lira bedelinde maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi yönünde olur.
İntizar, sadece özel hayatının gizliliğinin ihlal edilmesi nedeni ile değil, aynı zamanda, eşcinsel ilişkisi nedeni ile (sonradan inkar etseler de) iş ilişkilerini fesheden Poll Production yapım şirketinden de, temel insan hakkı olan özel hayatı ve cinsel yönelimi gerekçe gösterilerek, iş alanında maruz kaldığı ayrımcı muamele nedeni ile davacı olabilir.
Sinem Gedik ve ortak çocuk açısından, adaletli bir mahkeme kararında, Mustafa Ceceli’nin hukuka aykırı olarak elde ettiği delillerin hiçbiri inceleme konusu yapılamaz. Aile Mahkemesi, hukuka aykırı olarak elde edilen delilleri reddetmeli. Elbette meselemiz sadece görüntülerin hukuka aykırı olarak elde edilmesi değil, aynı zamanda, boşandığı kadının ve ilişkisi olan diğer kadının, tüm kişilik haklarını milyonların bilgisine açan, kadınlara dijital şiddet uygulanması ve doğrudan şiddetin bir diğer maruz kalanın da çocuk olması.
Aile Mahkemesi’nin, Şiddet Yasası olarak bildiğimiz 6284 Sayılı Kanun uyarınca, Mustafa Ceceli’nin tüm taleplerini reddederek, kendisinin, Sinem Gedik, İntizar ve müşterek çocuk ile hiçbir şekilde, iletişim kurmaması, yanlarına yaklaşmaması, haklarında konuşmaması için 6 ay süre ile, sonradan koşullara göre uzatması mümkün olacak şekilde, uzaklaştırma tedbir kararı vermeli. Sinem Gedik’in kendisini içinde bulduğu hukuk sürecinde, çocuğun velayet hakkına sahip, Mustafa Ceceli’yi hayatından uzaklaştırmış, nafaka hakkı devam eden, şiddeti def etmiş ve maruz kaldığı zararı tüm yönleri ile şiddet uygulayana tazmin ettirmiş şekilde sonuca ulaşması dileği ile. (DB/BK)
* Kaynak: Çatlak Zemin - https://catlakzemin.com/mustafa-ceceli-kilometrelerce-uzaktan-tanidigimiz-siddet-uygulayan-profili/