Anayasa Mahkemesi, kayıp kaçak bedelini kimin ödeyeceği hakkında bir karar verdi. Anayasa Mahkemesi, kayıp kaçak bedelinin tüketiciye yansıtılmasının kamu yararına uygun olduğu, kayıp kaçağın dağıtım şirketinin hedeflediği kayıp kaçak oranından fazla olması halinde, bu farkın dağıtım şirketi tarafından ödenmesinin makul bir denge olduğuna hükmetti.
Mahkeme, Anayasa’nın 17. Maddesinde açık bir şekilde belirtilen tüketicinin korunması ilkesini tartışmadı. Bunun yerine, dağıtım şirketlerinin kazancı/piyasa faaliyeti konusunda bir dengeyi tartıştı.
Tüketicinin korunması prensibine müdahale: Kayıp kaçak külfeti
Elektrik piyasası faaliyetlerinde tüketicinin korunmasına dair tarihi bir içtihat olan Yargıtay kararı, bir yıl önce büyük yankı uyandırdı.
Yargıtay, “hizmetsiz bedel olmaz” ve “tüketicinin azami ölçüde korunması ilkesi” gereğince ilk defa, açık, net, belirli bir şekilde tüketiciyi elektrik piyasasının faaliyetleri karşısında güçlendiren bir karar vermiş, tüketiciyi serbest piyasa koşulları karşısında korumuştu.
Kararda, piyasa faaliyetleri ile ilişkili olmayan hiçbir unsurun faturalandırılamayacağı, fiyatlandırma ilkelerinin üretim, iletim ile dağıtım olduğu ve tüketicilerin kullandıkları enerji kadar ödeme yapacaklarının hukuk devleti, adalet ve belirlilik ilkesine uygun olduğu vurgulandı.
Yargıtay, kayıp-kaçak bedelinin, tüketicilerle dağıtım şirketleri arasında müzakere edilmeyen, tüketici ile anlaşması yapılmayan, tüketicinin bilgilendirilmediği bir kalem olduğuna karar verdi. Yargıtay elektrik faturasındaki kayıp-kaçak bedelini, bankaların sıklıkla yaptığı sözleşmelerde hükümsüz olan genel işlem şartlarına benzetti ve tüketiciye gerekli açıklaması yapılmayan bu bedelin hukuk devleti ilkesine aykırı olduğuna hükmetti.
Yargıtay kararı üzerine, tüketiciler, kendilerine fatura ettirilen kayıp-kaçak bedeli üzerine davalar açmaya başladılar.
Yasama organının mahkeme kararını yeniden bir yasal düzenleme ile aşmasının ardından, kayıp kaçak bedelinin tüketicinin faturasına yansıtılıp yansıtılamayacağına ilişkin hukuki tartışma bu kez AYM’nin önüne geldi.
Tüketicinin cebi hangi oranda yanacak?
AYM kararında kayıp kaçak hedeflerine atıf yaptı. Elektriğin dağıtımının yapıldığı, 21 farklı bölge var. Her dağıtım bölgesinde, bölgenin bir önceki dönemde performansına göre kayıp kaçak hedefleri Elektrik Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK) tarafından belirlenir. Bu hedeflere ulaşılmasının denetimini yapan kurumlar ise, EPDK ve Türkiye Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi (TEDAŞ).
AYM kararından şunu anlıyoruz, tüketici, kendi dağıtım bölgesinde hedeflenen kayıp kaçak oranında, kayıp kaçak bedelini ödemek zorunda. EPDK’nın belirlediği kayıp kaçak oranı hedefini aşacak kadar yüksek kayıp kaçak gerçekleştiğinde ise, hedeflenen oranı aşan miktar, dağıtım şirketi tarafından kamu şirketi olan Türkiye Elektrik Taahhüt ve Ticaret A.Ş.’ye ödenecek.
Üsteli, kayıp kaçak oranı, hedeflenenin altında olursa, tüketicinin dağıtım şirketine ödediği miktar ise dağıtım şirketinin karı olacak. Bu kar, AYM tarafından, dağıtım şirketine teşvik olarak değerlendirildi.
Kayıp kaçak oranları nedir? Dünyada diğer ülkelerdeki kayıp kaçak oranları ile benzer mi?
Öncelikle Türkiye’deki duruma bir bakalım. Geçmiş yıllara baktığımızda kayıp kaçak hedefi ile gerçekleşen kayıp kaçak arasında şöyle bir orana rastlıyoruz;
2011 yılında kayıp kaçak hedefi, yüzde 15 iken gerçekleşen kayıp kaçak yüzde 18, 2012 yılında hedef, yüzde 13,5 iken gerçekleşen yüzde 18.
Bugüne geldiğimizde; 2015- 2019 eylem planına göre 2019’a kadar her yıl yüzde 1’lik azalma ile 2019 yılında hedefin yüzde 10’a indirilmesi planlanıyor.
Bu durumda, tüketiciler, AYM kararı ile kayıp kaçak elektriğin bedelini, hizmet almadıkları bir bedeli, yukarıda yer alan oranlarda dağıtım şirketine ödemeye devam edecekler.
Avrupa ve Amerika’da kayıp kaçak oranı ortalaması yüzde 5- yüzde 6 civarında iken bu oranın Türkiye’de ancak 2019’da, yüzde 10’a çekilme hedefinin yetersiz olduğu ve tüketicinin yıllarca hizmetini almadığı bir bedeli ödeme zorunda kalmasının adaletsiz olduğu açık.
Sonuç olarak, kaçak bedelinin tüketicinin cebinden çıktığı ve elektrik piyasasındaki faaliyetlere ilişkin hukuk devleti ve adalet kavramlarını birbirinden çok farklı yorumlayan Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi kararları ile tartışma şimdilik AYM tarafından tüketici aleyhine noktalandı.
Tüketici nasıl güçlenir?
Elektrikte meydana gelen kayıp, üretilen elektriğin iletimi ve dağıtım sistemine girmesi ile tüketicilere verilen enerji miktarı arasındaki farktır. Elektrik iletim sistemine gerekli yatırımlar yapılmadığı takdirde, tüm enerji üretim tesisleri açısından kayıp kaçak meydana gelecektir.
Fakat üretim sistemi, tüketim noktasına ne kadar yakın olursa kayıp kaçak o kadar azalacak. İşte bu gerçek bizi yeniden yerinde üretim ve tüketimi benimseyen, enerji demokrasisinin bel kemiği, çatılarda güneş enerjisinin hayata geçirilmesi talebine getiriyor. Çatılarda güneşten elektrik üretiminin yaygınlaşması demek, iletimde kayıp kaçak ve iletim maliyetlerini azaltmaya katkı sağlamak demek.
Son dönemde, çatı tipi güneş enerjisi politikalarında önemli yasal gelişmeler gündemde. 10KW ve altı gücündeki güneş enerjisi sistemlerinin kurulması, üretilen elektriğin tüketiminin üretimden daha az olması halinde, şebekeye satışının düzenlenmesi ve bağlantı anlaşması gibi çeşitli kolaylıkların yanı sıra, yeni yasa tasarısı ile bireylerin tükettiklerinden fazla ürettikleri elektriği şebekeye satışı halinde, şirket kurma zorunluluğunu ortadan kaldıran ve gelir vergisi yükümlülüğünden kurtaran yasal düzenleme de yolda.
Elektrik tüketicilerine çağrı
AYM kararı ile korunmayan tüketici, dağıtım şirketinin cebini değil kendi cebini düşünmek istiyorsa, kullandığı elektriğin kaynağını, üretimden dağıtıma kadar tüm süreci sorgulamaya başlamalı.
Kirli bir termik santralin kurulu olduğu bölgede insanları ve iklimi hasta ederek ürettiği elektriği pahalıya almak yerine, seçiminizi güneş enerjisinden yana kullanmalı, güneş enerjisi için talepleri yüksek sesle dile getirmeli. Bireyler olarak enerji demokrasisi talebi ile hem maddi hem de manevi tasarruf edebiliriz.
AYM’nin tüketicinin cebini yakacak kararına rağmen, tüketici elektrik piyasasında güçlenebilir. Bunun ve kayıp kaçak oranlarının azaltılmasının yolu, çatı tipi güneş enerjisine yatırım yapılmasından, şebeke sistemlerinin yenilenmesi ve enerji demokrasisinden geçiyor. (HK