Birbirinin yanı başında, yüzyıllardır yan yana ve barış içinde yaşamış Ermeniler ve Türklerin tarihsel ilişkileri Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküş evresinde yaşananlardan ötürü; acısı bugün de paylaşılan trajediye döndü.
1915 tarihi; Türkiye'nin resmi tarih tezleri bakımından sakıncalıdır. Türkiye'de iktidarlar hiçbir zaman 1915 olaylarıyla yüzleşme cesaretini göstermemiştir, bu nedenle "bizim" tarafta bu olaylar ya tehcirdir ya da mukatele. Oysa dağın öbür yamacında 1915 büyük felakettir, acıdır, yokoluştur.
Hrant Dink yanlışı yüze karşı söylerdi...
İşte bu vahim olay iki toplumun birbirinden yıllarca kopmasının en büyük sebebidir. Hrant Dink, hem Türkiyeli hem de Ermeni olarak her iki toplumun iktidarlarını da halklarını da uyarmayı, yanlışlarını yüzüne söylemeyi vazife edenmiş cesur bir insandı.
Bu büyük buhrandan çıkmanın yolunun yüzleşmekten geçtiğini defalarca dile getirmişti. Her iki halkın birbirlerine karşı önyargılarından kurtulmaları gerektiğini de söylemişti. Ama onun söylediklerine iktidarlar hep kulaklarını tıkadı. Sonra onu mahkûm ettiler ve Hrant, hayal ettiği manzarayı göremeden üç zalim kurşunla aramızdan ayrıldı. Oysa daha düne kadar iki ülke iktidarı bir araya gelerek barış mesajları veriyordu. Hrant, bu manzarayı bile göremeden öldürüldü.
Fakat toplumların birbirini anlamasının önünde ne durabilir? Türkiye'de başlatılan "Ermenilerden Özür Diliyorum" kampanyası bunun en somut örneğiydi. Bu, iktidarlara verilen en büyük dersti belki de. İki ülke halklarının yakınlaşması sürecektir, gelecekte de güzel günler yaşanacaktır yeter ki iktidarlar toplumlara gölge etmesin.
1915 anısına Oratoryo
Bu vesileyle; Kalan Müzik'in iki önemli çalışmasına değinmek istiyorum. Birincisi 1926-1996 yılları arasında yaşayan Ermeni besteci Khaçadur Avedisyan'ın, 1915'te yaşanan "Büyük Felaket kurbanlarının anısına" yazdığı "Oratoryo", Türkiye'de ilk kez olarak Kalan Müzik etiketiyle yayınlandı.
Sözleri Ludvig Duryan'a ait olan "Oratoryo"yu, Ermenistan Ulusal Radyosu Ulusal Enstrümanlar Topluluğu ve Ermenistan Ulusal Radyosu Oda Müziği Korosu icra ediyor. Geleneksel Ermeni müziğinden yola çıkarak, oldukça etkili bir eser yazan Avedisyan, 1915'te yaşanan acıların müzik yoluyla anlatıldığı bir başyapıta da imza atmıştı.
Albümde Kaside(Dağerkutyun), Sevda Kasidesi (Dağ Siro), Ninni(Ororotsayin), Gurbet Kasidesi (Dağ Bantıkhtutyan), Bekleyiş (Isbasum), Nasihat (Khradagan) ve Bin Kanatlı Ermenistan ( Hazaratev Hayasdan) isimli çalışmalar yer alıyor.
Türkiye'den Ermenistan'a giden koro
Kalan Müzik'in ikinci önemli çalışmasıysa, Lusavoriç Korosu'nun; 2007 yılında Beyoğlu Surp Yerrortutyun (Üç Horan) Kilisesi'nin 200. kuruluş yıldönümü nedeniyle İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası Sanatçıları ile birlikte Lütfü Kırdar Kongre Merkezi'nde sahne aldığı ve Ermeni Koro Müziği ile Avrupa Klasiklerinin seçkin örneklerini seslendirdiği konserin kaydı.
Lusavoriç Korosu, 1929 yılında bugünkü Divan Oteli'nin yerinde bulunan Surp Lusavoriç Kilisesi'nin korosu olarak kurulmuş, 1991 yılında yenilenen genç kadro ile kilise ilahilerinin yanı sıra çok sesli şarkıları da seslendirmeye başlamış.
Koro, Atatürk Kültür Merkezi, Cemal Reşit Rey Konser Salonu, Aya İrini gibi mekânlarda, birçok müzikal etkinlik kapsamında sahne alarak müzikseverlerin dikkatini çekmekte ve adından sıkça söz ettiriyor.
Son yıllarda Ankara'da katıldığı koro şenliklerinde de aldığı değerli ödüllerle haklı bir beğeni kazanan koro, Ermenistan'dan aldığı resmi davetlerle Türkiye'den Ermenistan'a giden ve konser veren ilk koro olma unvanını da elde etmiş. (UB/EÖ).