Birlikte yaşadığım köpeğin (orta boy ve yaklaşık 14 kilo), gözlemlerime göre dominant bir karakteri var ve bu nedenle, kendisi gibi dominant özellikler sergileyen köpeklerle daha kolay sosyalleşiyor. Kendisinden küçük olduğunu anladığı ya da güçsüz gördüğü köpekleri koklayıp geçmekle yetinirken, özellikle kurt köpekleri gibi iri cüsseli hayvanlarla son derece iyi anlaşıyor. Hatta öyle ki, kurtların üstüne çıkmasına izin veriyor ve antroposentrik bir bakış açısıyla bizlerin “teslimiyet” olarak okuduğu karın açma jestinde bulunuyor.
Bu sosyalleşmeler, benim için sınırsız bir gözlem imkânı tanıyor. Sürekli kendisinden yeni bir şeyler öğrendiğim Küba’nın, kurtlarla ve diğer büyük köpeklerle daha iyi anlaşması şunu fark etmeme neden oldu: Bu tanıma uyan tanıştığım yaklaşık 10 kurdun, birlikte yaşadığı insanların yüzde 90’ı erkekti. Erkeklerin fiziksel görünüşleri, köpekleriyle benzerlik gösteriyordu: Uzun boylu, kaslı ve maskülen. Mahallemizde feminen tek bir sızıntıya yer yok yani, anladınız mı? Ve ilginçtir ki, bu kurtlar son derece itaatkâr ve komutları eksiksiz yerine getiren hayvanlar. Benim Küba’ya “Lütfen buraya gelir misin?” diye yalvardığım düzlemde, onlar, birlikte yaşadıkları erkeklerin tek işaretiyle ok gibi fırlıyorlar.
Bu durumu sadece ben fark etmiş olamazdım ve sadece benim feminizmim homurdanmaya başlamış olamazdı. Konuya dair kafa yoran insanların yazdıklarını okumak için yaptığım ilk taramada Reddit’teki kullanıcılardan birinin yorumuna denk geldim.
“İnsanlar sevgilimin köpeğini gezdirdiğimi sandı”
Küçük bir rehber köpekle yaşayan bir kullanıcı, deneyimini şöyle aktarıyordu:
“Köpeğim rehber köpek olmak üzere eğitim alıyor. Köpek benim; ancak birçok kişinin aklına bu ihtimal gelmiyor bile. Onu başkası için eğittiğimi düşünüyorlar. Belki yeterince ‘engelli’ görünmediğim ya da fazla bağımsız davrandığım için, belki de yeleğini giydiğinde ona karşı aşırı disiplinli davrandığım için. Yetişkin, bağımsız bir erkeğin rehber köpeği olmaz mı? Özellikle de köpek küçükse? Şu birkaç kez başıma geldi: İnsanlar sevgilimin köpeğini gezdirdiğimi sandı —üstelik sevgilim yokken. Ayrıca köpeğimin küçük ve sevimli olması nedeniyle dişi olduğunu varsayanlar da oldu. Bu gerçekten toplumsal cinsiyet rollerinin aşırıya kaçtığı bir durum! O, başka bir tür. Her neyse, köpeğimin boynuna bir papyon taktım –zekâsına gönderme yapan bir şaka olarak, ‘erkekliğine’ değil– ama şimdi de insanlar, köpeğimin cinsiyetini insanlara ilân ediyormuşum gibi hissettiriyor. Bu durum beni gerçekten rahatsız ediyor.”
Bu kullanıcının işaret ettiği “Erkeklerin Sesleri: Erkeklikler, Evcil Hayvanlar ve Yakın İlişkiler” (Men’s Voices: Masculinities, Companion Animals, and Intimate Relationships) başlıklı yüksek lisans tezi ise bu meselede zihnimi daha da açtı. Rochelle Stevenson’ın yazdığı tez, bana maskülenlik, bakım emeği ve duygulanım konusunda derinlemesine düşünme imkânı sundu. Çünkü altı yıllık deneyimime göre, hayvanlara duyulan sevgi, daha çok çocukça ve dolayısıyla “kadınsı” olarak algılanıyor, patriyarkal hava sahası içinde bakım emeği ve duygulanım değersizleştiriliyor ve nihayetinde küçük ya da sevimli köpekler kadınlara/LGBTİ+’lara “aitmiş” gibi algılanıyordu.
“Dövüştürmek ister misin abla?”
Tez kapsamında derinlemesine görüşme yapılan 13 erkekten Omar ve Eddy, büyük ve saldırgan görünümlü köpekleri “sert erkek” imajı için tercih ettiklerini söylüyorlar. Görüşülen erkeklerden Walter ve Hector ise küçük köpekleri yine “feminen” buldukları için reddediyorlar. Yani hayvanlar, birlikte yaşadığı insanın ya da onlara göre “sahibinin” imajını dışa vuran bir uzantısı hâline geliyor.
Keza, Pitbull gibi “sert” köpekleri özellikle genç erkek grupları güç ve statü gösterisi için kullanıyorlar. Küba’yı bulduğumda henüz neye benzeyeceği aşırı belirsizken, ilk veteriner kontrolünden sonra kliniğin kapısında denk geldiğim 20’li yaşlarının başındaki bir erkeğin sorduğu soruyu belki de bu yüzden unutamıyorum: “Pitbull yavrusuna benziyor, dövüştürmek ister misin abla?”
Hakikaten Pitbull-Labrador yavrusuna benzeyen Küba, şu an kedilerden ve kargalardan dayak yiyor. Kendini korumadaki sakarlığı yüzünden ben de kargalardan dayak yiyorum. Tasma açılır açılmaz parkın öbür ucuna fırlaması, yerde bulduğu ekmeği ya da kedi mamalarını yemesin diye arkasından koşmak, denize atlarken çığlık kıyamet drama kovalaması da hoşuma gidiyor. Tüm bunları yaparken beni ya da başka kimseyi çok da umursamaması, bir şeyleri doğru yaptığımıza dair bana tuhaf bir umut veriyor. Çünkü muhtemelen aşırı söz dinleyen, disiplinli bir köpekle yaşamak, hegemonik erkekliğin bir köşesine tutunuyormuşum gibi hissettirecekti. İstesem güçlü, disiplinli ve şefkâtli bir baba, sürünün lideri de olabilirdim yani! Ama belli ki içten içe bunu hiç istememişim.
* Sokaktan ya da barınaktan kurtardığı kurt köpekleriyle ya da diğer ‘sert görünümlü’ türlerle, örneğin Pitbull’larla, sadece süt içmiş gibi görünen ağızları için yaşamak isteyenleri ve bu kodları dışlayan herkesi tenzih ederim.
(TY)







