Bugünlerde AKP ve çevresinden gelen "İstanbul Sözleşmesi kaldırılsın" saldırılarına ilişkin en çok Antep Belediye Başkanı Fatma Şahin’in görüşlerini merak ediyorum doğrusu.
TIKLAYIN - 7 Soru, 7 Yanıt: İstanbul Sözleşmesi Nedir, Ne Getiriyor?
Çünkü kendisi Sözleşme’nin imzalandığı dönemde Aile ve Çalışma Bakanı’ydı.
Sadece Bakan değildi, hatta ve hatta Türkiye Kadın Hareketi ile birlikte çalışıp Sözleşme’yi yazan isimlerdendi.
Dönemin önemli bir tanığıydı, hemen görüşünü almak için telefona sarıldım. Daha önce de defaaten yaptığım gibi.
Gerçekten samimi bir basın danışmanı var. Her defasında “Bu konuda düşünüyoruz ama Fatma hanım şu an bu konuda konuşmak istemiyor” diyor kibarca.
Bu yazıyı yazmadan önce de tabii ki aradım ve “İnanın bu konuda arayan çok kişi var. Pazartesi günü kendisi ile görüşüp size geri dönüş yapabiliriz” dedi. Hala çok kibar.
AKP imzaladı
Hatırlatmak isterim, İstanbul’da 11 Mayıs 2011’de yapılan Avrupa Konseyi Bakanlar Kurulu toplantısında Sözleşme’yi AKP imzaya açtı.
Ülkeler adına Dışişleri Bakanları Sözleşme’ye imza attığı için Türkiye adına dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun imzası yer aldı. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi çalışmalarını “müjde” olarak duyurdu. Tam olarak basına şöyle yansıdı:
“Şahin, İstanbul Sözleşmesinin Bakanlar Kurulu’nda imzaya açıldığı ve yakında Meclis’e geleceği müjdesini verdi.
“Türkiye’nin çekince koymadan bu sözleşmeyi imzalayan ilk ülke olduğunu söyleyen Bakan Şahin, ‘Önemli bir iradedir, bu iradenin gereğini yapmak da hepimizin görevidir’ dedi.”
Erdoğan: Bizde kadının yaşam hakkı önemlidir
Şahin’in Sözleşme’ye dair tek cümlesi de elbette bu değil. Azıcık medya taraması yapıldığında Şahin’in yaklaşık 276 kadın örgütü ile birlikte Sözleşme’yi hazırladığını görmek işten bile değil.
Hatta Mart 2013’te New York’ta Birleşmiş Milletler (BM) bünyesinde düzenlenen ''Yasal Reformlar ve İyi Uygulamalar'' ile ''Kadına Yönelik Şiddet: Endişelerimiz, Cevaplarımız'' konulu etkinlikte konuşan Şahin, aynen aktarıyorum şöyle diyor:
“Başbakan Recep Tayyip Erdoğan İstanbul Sözleşmesi ile ilgili olarak bazı ülkelerin maliyet çekincelerine karşın 'Bizde kadının yaşam hakkı önemlidir. Bu işin maliyetine bakmayız' yönünde bir yaklaşımı benimsedi. Parlamento süreci de son derece hızlı bir biçimde tamamlandı.
“Kadına yönelik şiddeti, toplumsal bir sorun olarak görüyoruz. Kahvehanelerde oyun oynayan erkeklere gidip, 'Oyuna 40 dakika mola verin ve bizi dinleyin' diyor ve onlara kadın-erkek ve aile iletişimi ile kadına şiddet gibi konularda yapılabilecekleri drama şeklinde anlatıyoruz. Bunu da tüm Türkiye genelinde yaygınlaştıracağız.
“Kadına yönelik şiddet düşme eğiliminde. İzleyip, değerlendirip her vaka üzerinde neler yapıldığını sonuçlandırmamız gerekiyor. Bunu da başarmak üzereyiz. Şu çok önemli, istatistiklerde hep kayıt dışı olan ülkemdeki sorun, kayıt altına alındı ve düşme eğilimine girdi. Geçen yıl 177 olan kadına yönelik şiddetten dolayı ölen kadın sayısı bugün 155'e düştü. Bir kadın canı bile çok önemli. Bu yüzden bu mücadeleye devam edeceğiz…”
AKP neden bunu göze alsın?
Medya taramasını devam ettirdiğinizde başta Şahin olmak üzere AKP’lilerin o dönem için Türkiye’nin imzalamasından onurla söz ettikleri Sözleşme’ye dair “Bugün ne değişti de yine aynı parti vekilleri Sözleşme’yi hedef gösteriyor?” sorusu kaçınılmaz oluyor.
Tamam, hadi diyelim iddia edildiği gibi Ensar Vakfı ve İsmailağa cemaati Sözleşme’nin iptalini istiyor. Sözleşme’nin kaldırılması demek tüm dünyaya “Kadınları ve çocukları şiddetten korumuyoruz” demek bir anlamda. Ayrıca haklar açısından Türkiye'nin hanesine kocaman bir eksi daha demek. AKP neden bunu göze alsın?
Söz konusu vakıf ve cemaat, AKP üzerinde kendisinin imzaladığı ve gerçekten Türkiye’nin kadına yönelik şiddet konusunda öncü olabileceği bir Sözleşme’den vazgeçecek kadar etkili mi?
Ayrıca şunu da vurgulamak gerek: Sözleşme karşıtları, "Eşcinsellik meşrulaştırılıyor" diyor. E, zaten Türkiye Anayasası'na göre de eşcinsellik suç değil. Haklar bir bütündür ve LGBTİ+ hakları bir insan hakkı olarak yasalarda yer alıyor. TCK 122 cinsiyete dayalı nefret ve ayrımcılığın cezalandırılacağını söylüyor.
Sözleşme Türkiye’de 1 Ağustos 2014’te yürürlüğe girdi. AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan da Sözleşme’nin akıbetinin yine Ağustos’ta belli olacağını söyledi.
Sanırım sorularımızın yanıtını ancak o zaman alabileceğiz.
Ama keşke öncesinde Fatma Şahin çıksa da hem Sözleşme’nin önemini hem de Sözleşme’yi imzalayan ilk ülkeden çıkmak isteyen ülkeye nasıl dönüştüğümüzün detaylarını anlatsa…
Ve hatta İstanbul Sözleşmesi’ne dair dün kendisinin söylediği “Önemli bir iradedir, bu iradenin gereğini yapmak da hepimizin görevidir” cümlesini hatırlasa, Sözleşme’yi savunsa…
Tıpkı Meclis Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu (KEFEK) Başkanı Canan Kalsın gibi…
Toplumsal yararı sadece bir anlık kenara koyarsak, Sözleşme için verdiği emeği düşünerekten bunu en çok da kendisi için yapmalı diye düşünüyorum.
(EMK)
*Fotoğraf:Aslı Alpar'ın çizimi ve gazeteciler Zeynep Koray, Eylem Nazlıer