Gecenin bir yarısında bize programı izlettiren de üniversite öğrencilerinin, programın konuğuna tuttukları bu coşkulu alkıştan başka bir şey değildi. Zira Genç Bakış'ın konuğu "ünlü bir ressam olan" Kenan Evren'di.
Her zamanki gibi, vakti zamanında ülkeyi anarşiden kurtarmış olduğunu sanma hissinin verdiği kahramanlık edasıyla konuşan, yaşlılıktan mı yoksa pişkinlikten mi olduğu anlaşılamayan 'saflığıyla' üniversite öğrencilerinin sorularını yanıtlayan Kenan Evren, bu ülkeye iki boy büyük gelecek kadar demokrattı, Muğla Üniversitesi'nin salonunda!
"Genç Bakış"
Evren'in ve üniversite öğrencilerinin dudak uçuklatan, uyku kaçıran tutumlarına dair notlarımızı aktarmadan evvel, programı bilmeyenler için bir özet sunalım: Abbas Güçlü her hafta bir üniversiteye giderek öğrencileri topluyor ve karşılarına da bir siyasetçiyi, sanatçıyı vs, çıkararak, 'sorulu-cevaplı' bir "Genç Bakış" programı hazırlıyor.
Güçlü, öğrencilerin 'radikal' sorularına bile müdahale etmeyen, gayet sakin ve makul bir sunucu olduğu için de, program katılımcısı öğrenciler istedikleri soruları yöneltebiliyorlar, haftanın konuğuna.
Öyle ki, geçen hafta Ankara Üniversitesi'nde düzenlenen programa katılan Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu, öğrencilerin 'zor' soruları karşısında epeyce ter dökmüş ve lakin salonda çıkan karışıklıktan, Mumcu'nun Stalin-Hitler karşılaştırması yapmasından dolayı yükselen tansiyondan dolayı Güçlü, programı yarıda kesmişti.
Ancak şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki, iyi bir hatip olmasa da Abbas Güçlü, son derece makul ve söz hakkını diğer sunucular gibi zehir etmeyen bir sunucu. Ayrıca, her zaman için öğrencilerin tarafını tutmaya çalışan, muktedirleri gerçekten de sorgular gibi yapan bir tavır sergiliyor Güçlü. Ancak önceki akşam Güçlü, öğrencilerin tarafında durmaktan utanır gibiydi. Gayet haklıydı.
En radikal soru: Hiç düşündünüz mü?
Günler öncesinden anons edilen Evren-gençlik buluşmasında enteresan bir atmosfer yaşanacağı beklentisi programın ilerleyen dakikalarda şaşkınlığa, sonlara doğru kızgınlığa ve biterken de hayal kırıklığına dönüştü. Çünkü Kenan Evren, üniversite öğrencisi olduklarına bin şahit isteyen gençlerin 'asalım-keselim, daha ne bekliyoruz paşam!' nidalarını gayet makul açıklamalarla yanıtlıyor, demokrasi ve hoşgörü dersi veriyordu, program boyunca.
Başta da belirttik, Evren bunu yaşlılıktan mı, pişkinlikten mi yapıyordu, kestirmek güç. Fakat önemli olan Evren'in hali-tavrı değil, öğrencilerin yüz kızartıcı durumuydu.
Salondaki en radikal soru mealen şöyleydi: "Sayın Evren, 12 Eylül'de yaptığınız darbeden dolayı çok insanın canının yandığını hiç düşündünüz mü?"
Evren'in bu 'en radikal' soruya yanıtı mealen şöyleydi: "Bilmez miyim... Bakın gençler hiç sormuyor ama o dönemde çok işkence olayı yaşandı. Hatta işkenceden dolayı hayatını kaybedenler oldu. Bunlara çok üzüldük. Bazı idam kararlarını niçin verdiğimizi bilmiyorsunuz. Bir bilseniz, bize hak verirsiniz..."
"Protesto alkışları"
Evren'in sözlerini, coşkulu alkışlar bölüyor. Üniversite gençliği, hiç abartısız, avuçları kızarana kadar Evren'i alkışlıyor. Abbas Güçlü son derece şaşkın, arada bir söze karışıp "tabii bunlar protesto alkışları" diyor ama ne gam! Alkışların protesto olmadığına, programın ilerleyen dakikalarında istemeye istemeye, canınız acıya acıya kabulleniyorsunuz. Evren'in keyfi yerinde. "Eğer ben YÖK'ü kurmasaydım, şu an bu kadar rahat olmazdınız" diyor ve yine alıyor alkışı.
Salonda tek bir siyasi görüş mensubu öğrencilerin bulunduğunu düşünüp kendimizi aldatmaya çalışmamız da kâr etmiyor. Hakikat öyle değil zira. "Çok çeşitli" görüşten, yüzünden hayranlık ve mutluluk ifadeleri okunan bini aşkın öğrenci doldurmuştu salonu ve yaşlı bilgeden akıl almaya çalışıyordu.
Programın sonlarına doğru Evren, kalp hastalığı olduğunu, üzülünce veya sinirlenince hastalandığını açıklıyor ve "o yüzden Abbas'ın beni bu programa gelmeye ikna etmesi için çok uğraşması gerekti" diyerek, gençlerin karşısına çıkmaktan çekindiğini itiraf ediyordu, korkusunun yersiz olduğunu anlamışçasına.
Üstelik programın başında ellerinin titrediğinin fark edildiğini anlayınca, çökmüş asker edası ve "Çöküş" filmindeki Hitler'i anımsatırcasına son kez haykırmış ve "Ellerimin titremesi heyecandan değil. Benim annemin de babamın da elleri titrerdi. Ben de yaşlandım, ellerim titriyor" diyen Evren'in, programın sonuna doğru elleri de titrememeye başlamıştı.
AB'ye bastırdın mı suspus olurlar!
Evren, artık kefeni yırttığının gayet farkındaydı. Karşısındaki ezik ve bir o kadar da militarist eğilimli gençler, onun ürünüydü. Dolayısıyla heyecana ve korkuya mahal yoktu. Bunu, yüzde 97'lik oyla kazandığı zaferden sonraki ikinci zaferi olarak kabul ediyor gibiydi ki, "eğer bizi yargılasalardı, şimdiye kadar yargılarlardı" diyor.
Ağzımız bir karış açık, "Genç Bakış"ı izlemeye devam ediyoruz. Gençler, alkış tutmaktan bıkmıyor. Yaşlı bilgeden, paşadan, "Sayın cumhurbaşkanım"dan akıl almak için kuyrukta. Yaşlı bilge açıklıyor: "Avrupa Birliği ülkelerini çok iyi bilirim. Biraz bastırdın mı, hemen sus pus olurlar" diyor.
Evren, coştukça coşuyor. Öğrenciler, sık sık kalkıp Abdullah Öcalan'ın neden asıl(a)madığını ima eden sorular soruyor. Evren, idama karşı olduğunu söyleyince, öğrenciler suspus oluyor. Evren, 16 yaşındaki çocuğun yaşını büyüttük de idam ettik diyorlar, vallahi de yalan billahi de yalan. Çocuk 18 yaşındaydı, diyor. Gençler basıyor alkışı.
Pol-Der ile Pol-Bir'i karıştıran yaşlı bilge, Abbas Güçlü'nün "Peki efendim, siz darbe yapmak durumunda kal..." Güçlü lafını bitirmeden Evren uyarıyor, "Abbas, sen söyleme bari bunları" diyor. Evren, 12 Eylül'deki işkenceleri de idamları da bir bir konuşmak ve hepsinden aklanmak istiyor. Oysa öğrencilerin bunları konuşmaya niyeti yok.
Televizyon dizilerinden fırlamış gibi görünen bir üniversite öğrencisi, "Sayın Paşam, terör örgütüne karşı 70 milyon Türk insanı olarak ne zaman başkaldıracağız" diye soruyor, destek alkışları arasında. Evren, üniversite öğrencisine iki boy büyük gelecek düzeyde demokrat: Çocuğum, her şey diyalogla çözülür. Medeni olun, herkes aynı düşünmez, kavga etmeyin, birbirinizi ikna edin, diye yanıtlıyor.
Evren'in karnesi...
"Genç Bakış"ın sonuna doğru, gelen her konuğa yapıldığı gibi Evren'e de bir 'okul karnesi' hazırlanıyor. Ünlü ressam Kenan Evren'in, programdaki performansına göre hazırlanıyor 'karne'. Altı tane ders var. Abbas Güçlü tek tek dersleri soruyor ve öğrencilerin alkışlarına göre notlar veriyor. Sonuç, Türkiye'nin durumunun da karnesi adeta:
Konuya Hakimiyet: Pekiyi
İnandırıcılık: Pekiyi
Vizyon: Pekiyi
Hitabet: Pekiyi
Karizma: Yıldızlı Pekiyi
Samimiyet: Pekiyi
Giyim Kuşam: Pekiyi.
Fazla uzağa gidip memleket gençliğini anlamaya çalışıp enerji berhava etmeye gerek yok. Üniversite öğrencileri, Evren'in karnesini kendi karnelerinden farklı görmüyorlar. Mesele bu kadar basit: Yıldızlı Pekiyi. (İA/TK)