Fotoğraf: canva/Gelecek kadındır
“Mesela kadın aday olacaksanız mükemmel aday olacaksınız; üniversite mezunu olacaksınız, yabancı diliniz olacak veya yüksek lisans, doktora yapmış olacaksınız. Ama erkeklere bakıyorsunuz ilkokul mezunu biri aday oluyor. Kimse ona “Niye ilkokul mezunusun?” demiyor.” (Kadın – CHP eski üyesi)
“Ben her toplantıya gidişimde ‘Ne zaman evleneceksin?’ diye soruyor bana kurul üyelerimiz…” (Kadın – CHP)
“…erkekler siyasette kadını cinselliğinden azade görmek istiyorlar…bekâr kadın ise cinselliğiyle var, tehlike olarak algılanıyor… [bekâr kadınlar] siyasetçi kimliğiyle değil, genç, bekâr kadın kimliğiyle tanınıyor…” (Kadın – HDP)
“Şunu ifade edeyim: Çocukları olan, genç olan ve hayatın çok aktif böyle içerisinde olan hanımları ben çok siyasetin içerisinde görmüyorum, aktif siyasetin içerisinde görmüyorum...” (Kadın- SP)
Birleşmiş Milletler’in (BM) verilerine göre, Türkiye ulusal parlamentolarda kadın temsil oranı açısından dünya ülkeleri arasında son sıralarda yer alıyor.
Az önce okuduğunuz tanıklıklar, İstanbul Politik Araştırmalar Enstitüsü'nün (IstanPol) “Türkiye'de Kadının Siyasete Katılımı: Siyasal Hayatta Karşılaşılan Engeller ve Deneyimler" raporundan.
En başta bu detaylı raporu tüm siyasi partilerin bir başvuru kitabı gibi okumalarını önereyim.
Asıl meseleye de geleyim hemen.
Siyasi krizlerin, ekonomik sorunların hızla yükseldiği memlekette, muhalefet ille de “erken seçim” çağrısı yaparken iktidar da tam tersi oranında “hayır olmaz seçim yok da yok” deyip duruyor.
Seçim tartışmaları, maalesef önceki seçimlerden ders alınmamışçasına hep bir “sandık gelsin, gitsin” meselesine kilitleniyor. Hani sandık gelse, ona hazır bir muhalefet var mı? Muamma.
Sonrasında da diyelim iktidar olsa şimdinin muhalefetinin, cinsiyet eşitliğine dayalı bir kabine çalışması var mı? Anladığım kadarıyla, o pek muamma değil. Böyle bir çalışma yok.
Çünkü şimdiye kadar kadın siyasetçilerin dışında hemen hiçbir erkek siyasetçiden kadının siyasete katılımı konusunda güçlendiren bir mesaj duymadık.
Gelelim, IstanPol’ın raporuna. Detaylarına bakmak isteyenler için buraya iliştirdiğim raporu, akademisyenler Dr. Bengi R. Cengiz, Gülşen Doğan ve Gülçin Garaba birlikte hazırladı.
13 kadın siyasetçi ile derinlemesine görüşme yapan ekibin bulguları, kadınların siyasete katılımı önündeki yapısal sorunlara işaret ederken, çözüm önerilerini de birlikte sunuyor.
Siyasete kadın katılımı en fazla 7 Haziran’da
Raporda da belirtildiği üzere 1935’te, Meclis’te ilk kez kadın milletvekilleri görev almaya başlıyor. 1935’teki 399 milletvekilinin olduğu Meclis’te, çok partili dönemle birlikte, kadın milletvekili oranı azalıyor ve yüzde 1’in altına düşerek yüzde 0,6 oluyor.
2007 seçimlerine kadar da TBMM’deki kadın milletvekili oranı 1935’teki yılındaki yüzde 4,5’in altında kalıyor. Ancak 1990’larda Türkiye’de kadın hareketinin ve kadın hakları savunucularının güçlü duruşu bu oranın yükselişinde önemli rol oyuyor.
Türkiye siyasi tarihinde en yüksek kadın temsiline ise 7 Haziran 2015’te yapılan 25. Dönem milletvekili seçimleri ile ulaşılıyor.
Seçimler sonrasında hiçbir siyasi parti tek başına iktidar olabilmek için gereken milletvekili sayısına ulaşamıyor ve çözüm olarak koalisyon hükümeti de kurulamıyor. Hatırlarsınız.
Bu kez de seçim tekrarlanıyor. 1 Kasım 2015 seçimleri gerçeklşiyor. Sonuç,Meclis tarihinin en yüksek kadın milletvekili oranı olan yüzde 17,8; yüzde 14,7’ye geriliyor.
İşte bu gelinen durumdan, daha doğrusu gelinen geri noktadan hepimiz sorumluyuz sorumlu olmasına da en büyük sorumluluk elbette siyasi alanı daha çok bir "erkeklik kulübü" olarak kurgulayanların yani patriyarkanın elbette.
Yine rapora dönecek olursak, 28 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerine bakıldığında, Meclis’in verilerine göre Türkiye’de parlamentodaki güncel kadın temsilci oranı yüzde 17. CHP ve HDP, siyasetçi kadın oranlarında en ilerideki iki parti.
AKP ve MHP’de kadın kotası yok!
Eşitlik mücadelesi anlamında kadının siyasete katılımını arttırmak için kota uygulaması öneriliyor. Yine raporda belirtilen haliyle, AKP ve ortağı MHP’nin tüzüğünde de kota uygulaması yok.
CHP’nin tüzüğüne göre yüzde 33, HDP’nin 2015 Seçim Bildirgesi’ne göre yüzde 50 ve İYİ Parti Tüzüğü’ne göre yüzde 25 oranında kadın kotası mevcut.
Parlamentolar Arası Birlik (IPU) verilerine göre 2021 itibariyle 48 ülkenin 36’sında (yüzde 75) cinsiyet kotası uygulaması var. Raporda yer verilen bir araştırmaya göre de yaklaşık 30 yıldır var olan cinsiyet kotası uygulamaları aracılığıyla ulusal parlamentolarda kadınların oranı yüzde 12 seviyesinden yüzde 24 seviyelerine yükseliyor.
Hatta Tunus kota uygulamasında örnek ülke olarak gösteriliyor.
Şöyle, Tunus’ta Nisan 2017’de geçen bir yasa ile partilerin listelerinin başında eşit sayıda kadın ve erkeği aday göstermesi şart koşuluyor.
Sonuç, kota yasasıyla birlikte Tunus'ta Mayıs 2018 belediye seçimlerinde seçilenlerin yüzde 47’si kadınlardan oluşuyor.
Daha ne olsun?
Neden Türkiye de kadının siyasete katılımı konusunda iyi örnekler arasında yerini almasın?
Yazının başlığına “Türkiye’yi Tunus yapabilir miyiz?” dediğime bakmayın, asıl derdim şu: Türkiye’yi kadınların Meclis’te de eşit oranda temsil edildiği başka bir Türkiye yapabilir miyiz?
Kadın Hareketi, tüm bileşenleriyle sokakta bugün değişim ve mücadelenin öncüsü.
Neden Kadın Hereketi'nin temsilcileri Meclis’te sayısal olarak da daha fazla yer almasın?
Bu hareketin içinden isimlerin Meclis’te olması, kadını da erkeği de çocuğu da LGBTİ+’yı ve tüm yaşamı daha güçlü yapar. Bu kesin.
İlle de erken seçim isteyen muhalefete, ille de “hayır” diyen iktidar partilerine sözüm şu: İlle de siyasette daha çok kadın daha çok LGBTİ+!
(EMK)