*Hatı Çırpan'a ait bilgiler wikipedia'dan.
Hatı Çırpan, Türkiye’nin ilk kadın köy muhtarlarından ve ilk kadın milletvekillerinden.
Türkiye'de kadınlara seçme ve seçilme hakkının tanınmasından sonra 1935’te genel seçimlerde, aday olup ilk kadın milletvekilleri olarak meclise giren 17 kadın arasından biriydi.
Onu diğer kadın milletvekillerinden ayıran bir özelliği de bir köyde başlayan hayatının Meclis’te devam etmesiydi. 1890'da Maraş’a bağlı Kazan Köyü'nde doğdu “Satı Hanım”.
Çiftçilik ve babasından sonra köy muhtarlığı yaptı. 26 Ekim 1933'te kadınlara muhtar olma hakkı verilmesi sonrasında Kazan köyünün muhtarlık seçimlerini kazandı ve Türkiye'nin ilk kadın muhtarlarından biri oldu.
1934 yılında Kızılcahamam'a giderken Halkavun Nahiyesi'nden geçen Atatürk ile tanıştı. Rivayete göre bu ziyaret sırasında kendisine doğum tarihini soran Mustafa Kemal’e, 1890 doğumlu olmasına rağmen 19 Mayıs 1919’da doğduğunu söylemiş, o tarihten önce yaşamadığını ifade emiş. Mustafa Kemal’in tavsiyesiyle 1935 Türkiye genel seçimlerinde milletvekili adayı oldu. 8 Şubat 1935'te Ankara milletvekili olarak Meclis’e girdi.
Atatürük'ün isteği üzerine Satı adını Hatı olarak değiştirdi. Kamuoyunda “Satı Kadın” olarak biliniyor.
“Satı Kadın” gibi çok sayıda kadın bugün Meclis’te diyeceğim fakat öyle değil.
Bugün Meclis’te milletvekillikleri AKP-MHP'ce düşürülen HDP'li Saliha Aydeniz, Semra Güzel'i de düşünürseniz, tahminimce 100 kadın milletvekili var. Yani, 600 milletevekilinin yer aldığı Meclis'te 500 koltukta erkek milletvekileri oturuyor.
Bu oranların değişme ihtimali ne? Meclis daha kapsayıcı ve eşitlikçi bir yer olabilir mi? Size bu konuda yapılmış önemli bir araştırmadan söz etmek istiyorum.
İddia ediyorum ki Ben Seçerim Derneği ve KONDA'nın, “Türkiye’de Kadın Siyasetçilerin Durumu ve Beklentiler" başlıklı araştırması önümüzdeki günlerde çok konuşalacak.
Araştırmanın sonuçları, özellikle seçim tartışmalarının yaşandığı böylesi zamanlarda, hem siyasi partilere hem de topluma önemli mesajlar veriyor.
Araştırmayı önemli yapan konulardan biri, bulguları olduğu kadar bir diğeri de araştırmanın aynı zamanda bu konuda, şimdiye dek yapılmış en kapsamlı araştırma olması. Yani, Türkiye'nin farklı kentlerinden binlerce insan bu araştırmaya katıldı, ek olarak derinlemesine görüşmeler de yapıldı.
Araştırma'ya dair dernek, Ankara'da ve İstanbul'da mini birer toplantı yaptı. Bu toplantılarda, bir kısım bulgular paylaşıldığı gibi asıl amaç fikir alışverişiydi. Nihai bulgular önümüzdeki günlerde duyurulacak.
29 Haziran'da Beyoğlu'nda gerçekleşen mini toplantıda, aldığım notlardan bir kaçı, kadın erkek eşitliği konusunda hem umut hem de karamsarlık barındırıyor. "Bu nasıl oluyor?" derseniz, buyurun açıklıyorum.
Araştırmaya göre, toplumun büyük bir kısmı "çalışma hayatında ve eğitimde kadınlarla eşit şartlara sahip olmalı" görüşünde.
"Kadın erkek eşitliği çocuk yaşta öğretilmeli" diyenlerin sayısı da oldukça yüksek.
Yine araştırmaya göre, "kadınların siyasette yer alması Meclis'te erkek şiddeti, çocuk sorunları konusunda daha çözümcül yaklaşımlara neden olur" diyenler de oldukça fazla.
Ayrıca, toplumun büyük bir kısmı, "kadın milletvekillerinin artması kadınların başka alanlarda da daha görünür olmasını sağlayacaktır" diyor.
"Meclis'te kadına gerek yok"muş
Son olarak, çoğunluk "kadınlara yeterince fırsat eşitliği sağlanmıyor" fikrinde.
Bu kısımlar araştırmanın belki de bizlerin duymak istediği, görmek istediği kısımlar.
Karamsar olmamızı sağlayacak veriler de oldukça can sıkıcı.
Toplumda erkeklerin yüzde 12'si "Meclis'te kadına gerek yok" diyor.
Daha kötü olan bu rakam toplumun geneline indirgendiğinde yani kadın ve erkek katılımcılar olarak bakıldığında, yüzde 16. Bu da 8,9 milyon kişi demek.
Bir de şu var. Araştırmaya göre, seçmenlerin yüzde 12'si kadın siyasetçi istemiyor. "Kadınların evlerdeki sorumluluğu var" diyen de var.
Benim "umut" ve "karamsarlık" olarak nitelediğim durumu, KONDA Araştırma'dan Aydın Erdem, "ikircikli meseleler" diye tanımlıyor. Bu durumların bir nedeni yine Erdem'in deyimiyle, "Genel olarak sorular sorulduğunda katılımcıların daha net ve eşitlikten yana verirken, daha özele doğru inildiğinde asıl düşüncülerini ifade etmeleri".
Yani bir katılımcı "Kadınlar siysaete katılsın mı?" sorusuna olumlu yanıt verirken, "Eşiniz siyasete katılsın mı?" sorusuna, "evde işler var" diye yanıt verebilir.
Kadınların Meclis'te olması erkek şiddeti sorununa nasıl yansır?
Aynı toplantıda Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Binnaz Toprak'ın verdiği bilgiye göre, kadının siyasete katıldığı ülkelerde toplumsal gelişmişlik düzeyi de artıyor.
Toprak'ın anlattıklarına göre, Hindistan'daki muhtarlık seçimlerinde muhtar kadınlar kazanınca, bir sonraki seçimlerde aday kadın muhtar sayısının arttığı görülüyor. İtalya'da da benzer durumlar var.
Kadın politikacıların olduğu yerlerde ekolojik sorunlar daha fazla gündeme geliyor. Sadece gelişmemiş ülkelerde değil. Avrupa Parlamento'sunda çevre ile oylamalara bakmışlar ekolojik sorunlarda kadın milletvekilleri daha katılımcı ve daha çok oy veriyor. Benzer bir durum ABD'de de yaşanıyor.
Kadınların erkeklere göre adayken bile ekolojik sorunları daha fazla gündeme taşıyor. Sosyal politikalarda da benzer durum yaşanıyor. Kadın siyasetçiler bu konuya önem veriyor.
Afrika'da mesela kadın siysetçiler eğitim ve sağlık politilasını destekliyor, okullaşma oranı artıyor. Kadınlar siyasette daha çok söz söyledikçe, toplumun ekonomik ve sosyal gelişmişliği de artıyor.
Birleşmiş Milletler Kadın Birimi ve Parlamentolar Arası Birlik'in hazırladığı Siyasette Kadın Haritası'nın 2021 yılı verilerine göre 22 ülkenin devlet ve hükümet başkanı kadın.
Bu dünyadaki parlamentolarda tüm zamanların en yüksek oranı. Ama maalesef Türkiye için durum tam aksi yönde. Haritaya göre, Türkiye parlamentolarda kadın milletvekili oranı sıralamasında 122’inci sıradan 129’a geriledi.
1935'te Meclis'e 17 kadın milletvekili girdi.
Kadın Adayları Destekleme Derneği’nin verilerine göre Cumhuriyet tarihi boyunca Adıyaman, Ardahan, Artvin, Bayburt, Burdur, Erzincan, Giresun, Gümüşhane, Karabük, Karaman, Kilis, Kırıkkale, Kırklareli, Kırşehir, Nevşehir, Niğde, Osmaniye, Rize, Sinop ve Yozgat’tan hiçbir zaman kadın milletvekili çıkarılmadı.
Kürt illerinde onlarca belediyeye kayyım atandı, eş başkanlar görevden alındı, onlarca kadın belediye başkanı tutuklandı, onlarca Kürt kadın siyasetçi hapishanede.
Türkiye'de kadınlar açısından işler pek kolay değildi de ne var ki AKP döneminde kadınlar için hayat biraz daha zorlaştı. Erkek şiddeti arttı, kadının kendi hayatında söz söyleme alanlarına müdahale edildi.
AKP'nin kadına dair politikası kendisiyle örtüşen şekilde "muhafazakâr" "dinci" yapıda ilerlerken olan yine mücadele ile bedelleri fazlasıyla ödenmiş kazanılmış haklara oldu, oluyor.
Tüm bu karanlığın tam ortasında sokakta, sivil toplumda, hayatın her zerresinde kadın mücadelesi var. Türkiye kadın hareketi bir ışık gibi parlıyor. Bir sonraki seçimde, bu ışık, Meclis'i aydınlatabilir.
Türkiye kadın hareketi Meclis'e, sorun çözmeye!
(EMK)