Yazıyorum.
İlginçtir, ne zaman yazmayı bırakmayı düşünsem, o gün bir mektup geliyor.
Ve bana yazmaktan başka çare bırakmıyor.
Yine öyle oldu.
Umutsuzluğumun had safhada olduğu bir anda geldi, Bursa'dan Canan'ın mektubu.
"Kitabını bir solukta okudum; ne düşündüm biliyor musun?
Aynen senin kitabının başında söylediğin gibi, keşke 18 yaşında böyle bir kitap olsaydı.
Keşke birileri bu kitabı ben 18 yaşındayken yazsaydı; o zaman ben de hayatı geç yakalamazdım. Daha erken kendime güvenim gelirdi, daha çok şeyler başarabilirdim, diye düşündüm.
Senin mualla nasıl, hala ağrıyor mu? Benim de hapiste bir bacağım var, ama ben ona isim bulamıyorum; onun isim annesi sen olur musun?"
Bunları okuduktan sonra mümkün mü yazmayı bırakmam?
Keşke başkaları da yazsa sakat olma deneyimlerini. Öğrenecek çok şeyimiz var birbirimizden; sakat olarak yaşamanın zorluklarıyla başa çıkabilmek için.
Alper Tolga Akkuş'un rapor alma deneyimini anlattığı gibi...
Bu ülkede bu topraklarda yaşıyorsundur.
Üstüne bir de özürlüsündür ya da sakat ya da engelli ya da bir vakit, bir aklıevvelin çok yaratıcı bir fikirmiş gibi yumurtladığı bir handikappe.
Araba alasın gelmiştir; özgür olasın!
Derken, sanki sana araba alasının geldiği, sen tarz haldaşlarına malum mu olmuştur nedir, gelir mailler, dökülür peşi sıra; nasıl oluyor da oluyor, bir özürlü bir engelli bir sakat araba sahibi oluyor, diye...
Ehliyetin de vardır ki bu en zor müşkülattır zannınca!
Araba alabilmek için rapor gerektiğini öğrenince hastaneleri hatırlarsın.
Ömrün çokça hastanelerde geçmiştir.
Kokusunu biliyorsundur.
Beklemeyi.
Şu yok bu yok, diye en ipe sapa gelmez evraklar istendiğinde fıttırmamayı.
Demektesindir ki içinden: "Ben her bir işimi en ince detayına kadar daha hastane bahçesine girmeden öğreneyim de, oraya gittiğimde hep olduğu gibi kapı duvar olmayayım."
Öğrenmişsindir neler gerekli diye: Dilekçe, 3 vesikalı yarim, kimlik fotokopisi.
Aramışsındır Şişli Etfal'i; sağlık kurulu bağlanmıştır.
Demişsindir, "Bu iken bu."
"İkamet nere?" denmiş söylemişsindir.
"Olmaaaz!" denmiştir yayık ayranı misali; "Ev Anadolu, hastane Avrupa olmaz!"
"Ama memleket Türkiye!" diyememişsindir.
"Ama iş Avrupa!" demiş dinletememişsindir.
Derneği (TSD--Türkiye Sakatlar Derneği) aramış, "Ne alaka?" diye yüreğini ferahlatan bir cevap almışsındır.
2. Şişli Etfal sortisinde, "Ciğerim," denmiştir sana, "Tamam sen getir dilekçeni ama heyet için Haziran denirse de şaşırma."
Bu ülkede bu topraklarda otuzunu devirmiş, bir iki dirhem de ileri gitmişsindir.
Çözmüşsündür! canım memleketini...
Bir tanış ararsın, ilgilenir.
İşinden, yarım gün izin alırsın. Müdürün, "Bu sağlık işi oğlum, gerek yok izin formuna der," hoşuna gider.
Haseki bahçesindesindir artık. Girersin sağlık kurulundan içeri. Verirsin dilekçeyi, selam iletip, adını zikrettiğin hanıma.
Dilekçenin ilk satırında, "Olmaz!"der.
"Neden?" dersin.
Bu hastanede rehabilitasyon ünitesi yokmuş da, özel tertibatlı araç ibareli rapor veremezlermiş.
"H tipi ehliyet için rapor veriliyor ama!" dersin.
Hanım, çok ilgili davranır, tane tane işin olmazlığını anlatır.
Derneği ararsın, ilgili hanım bilgili beye aktarır.
"Devlet hastanesi mi orası?" der.
"Evet." Dersin.
"Heyet var mı?" der.
"Var," dersin.
"Rapor veriyorlar mı?" der.
"Hee..." dersin.
"Eee..." der.
Sen de olanı anlatırsın.
"Başhekimle bir görüş," der.
Onu değil ama muavinini bulursun, "Allah Allah!" der, bu hanımı arar.
"Devletimin memuru işte böyle olmalı!" dersin.
O hanım ile görüşür bir süre başhekimin muavini; "Evet! Bu hanım haklı. Veremiyoruz özel tertibatlı araç kullanabilir raporu," der.
"Niye?" dersin.
"Sakatlık oranını 60 - 80 veririz ama belki 65'tir onu veremeyiz. 40 - 60 olur ama ya 52 ise?"
Yani muavin bir şeyler sallar, ama sen anlamazsın.
Ama gariptir ve tuhaftır çıldırmazsın; "Sen ehliyet için raporu veriyorsun, yani araba kullanmaya ehilsin diyorsun. Peki, ne demeye, 'Özel tertibatlı araç raporu veremeyiz, yani araba alamazsın!' diyorsun?" diye haykırmazsın.
Derneği ararsın; bu arada, "Arayacak bir dernek olması, birilerine dert anlatmak ve o derdin dinlenmesi, ne hikmetmiş yarabbi!" diye düşünürsün.
Dernekteki bilgili kişi ile ilgili hanım senden beter şaşırırlar.
"'Özürlü kimliği' için de başvurmayın o hastaneye, bu olanları bize mail atın bakalım bir hal çaresine," derler.
Oturur bir öğle vakti bunları yazarsın. Bir yandan da düşünürsün: "Ben araba alamadıktan sonra, başka araba da kullanamadıktan sonra, o araba sürmeye ehil olduğumu gösterir belgeyi ne için kullanacağım?"
Aklına türlü ihtimaller gelir.
Hicap duyarsın. (NG/BA)