Son zamanlarda herkes için zor İstiklal'de yürümek. Benim için daha da zor.
Hatta zor ötesi.
Bir kaplumbağa ile yarışıyor olsam kesinlikle kazanan kaplumbağa olurdu.
Çok ama çok zorlanıyorum. Tuhaf ama mutluyum o yamru yumru caddede yürürken. Sık sık yardım isteyerek aştığım engeller mutsuz etmiyor beni.
Neden?
Düşünmem lazım.
Çünkü yeni bir caddenin habercisi şu anki tümsekler ya da çukurlar.
Umutlanmak mutlu ediyor galiba beni.
Şu anki inşaat halindeki cadde, gelecekteki benim de rahat yürüyebileceğim, yürüyemediğim zamanlar tekerlekli sandalye ile rahatça dolaşabileceğim bir caddenin habercisi olamaz mı?
Olabilir.
Çünkü ne kadar kızarsam kızayım Sayın Belediye Başkanı 2006 yılında İstiklal Caddesini yenilerken bizi ihmal edemez. Unutamaz.
Hadi bizi unuttu diyelim; çocuklarını arabayla gezdiren kadınları, yaşlıları unutamaz.
Çok mu safım?
Değilim bence.
Belki de son çıkan "Özürlüler Yasası"na güveniyorumdur. Gerçi bu yasaya güvendiğim için saf olduğumu düşünenler çıkabilir; ama belediyelere güvenme yasalara güvenme, nasıl yaşayacağız kimselere güvenmeden?
Beyoğlu Belediye Başkanının 7 yıl içinde İstiklal caddesinde yeni bir inşaatı göze alamayacağına olan inancımın nedeni olan madde şöyle:
Geçici madde 2.- Kamu kurum ve kuruluşlarına ait mevcut resmî yapılar, mevcut tüm yol, kaldırım, yaya geçidi, açık ve yeşil alanlar, spor alanları ve benzeri sosyal ve kültürel alt yapı alanları ile gerçek ve tüzel kişiler tarafından yapılmış ve umuma açık hizmet veren her türlü yapılar bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yedi yıl içinde özürlülerin erişebilirliğine uygun duruma getirilir.
Ben bu yazıyı yazmaya uğraşırken, eve anket yapmaya gelen iki üniversiteli genç Beyoğlu Belediyesinin hizmetlerinden memnun olup olmadığını sordu.
Tabii ki memnun olmadığımı söyledim.
Aylar önce söz verdikleri halde hala sokağa çöp bidonu koymamaları bile yeter memnun olmadığımı söylemeye.
Yaptıklarından-yapmadıklarından memnun olmamam, yapabileceklerine dair umut etmemi engellemiyor işte...
Engelliler.Biz sitesinin yaptığı bir anket sorusu: Belediyenizden memnun musunuz?
Ankete katılanların çoğunun memnun olmayacağını tahmin etmek için kâhin olmaya gerek yok. Hele site üyelerinin ortopedik sakatlığı olanlardan ve çoğunun tekerlekli sandalye kullanıcısı olduğunu da bilince...
Bazı üyeler yaşadıkları ilçe belediyelerinden memnun olduğunu, tüm taleplerinin gerçekleştiğini yazıyor. Ne güzel.
Ne kadar şanslılar mı demeliyiz, yoksa bravo işini yapan belediyeler de var diye sevinmeli miyiz? Ya da isteyince oluyor diyerek yapanları örnek almalarını mı beklemeliyiz...
Engelliler.Biz sitesindekilerin çoğunun tekerlekli sandalye kullanıcısı olduğunu yukarıda belirtmiştim. Site üyeleri televizyon ve gazetelerde kendilerinden söz ederken "Tekerlekli sandalyeye mahkûm," şeklindeki ifadelere isyan ediyorlar.
Oturan Boğa: Deli oluyorum "Tekerlekli sandalyeye mahkum" sözüne. "Tekerlekli sandalye kullanıyor" demek o kadar mı zor!?
İğrenç ve en az bir o kadar da saçma bir tanımlama/yakıştırma.
Sanıyorum bu ifadeyi duyduğumuz her yerde düzeltmeliyiz. Yani ifadenin yanlışlığını insanlara anlatmalı ve öğretmeliyiz.
Ben de tekerlekli sandalye kullanırken bu "mahkûm" ifadesi yüzünden kavga etmekten yorgun düşerdim.
Ben çok yorgunum şu anda.
İstiklal Caddesinde yürürken mutlu olduğumu yazdım ama, mutlu olmak yorulmaya engel olmuyor.
Çok yorgunum.
Uzun bir hastalık döneminden çıkmış olmamın da etkisi var muhakkak yorgun olmamda.
Yorgunluğun en önemli belirtisi: Gülemiyorum.
Televizyonda komedi dizileri izliyorum mideme kramplar giriyor. Gülme seslerine sinir oluyorum.
Kalkıp aynaya bakmaya gidiyorum.
Saçımın birazı kınalı, birazdan fazlası beyaz, boynumda kocaman nazar boncuğu: Gülümsüyorum.
Dedemin yaşlı atına benzetiyorum kendimi.
Gülüyorum bu kez.
Baktıkça gülüyorum kendime.
Kendimden başka gülecek şey arıyorum son zamanlarda.
Gülmek iyi geliyor bana çünkü. Yorgunluğum azalıyor.
Hem Konfüçyüs ne demiş?
"Hayat kısadır gülelim." (NG/BA)