Şirazlı Sadi’ye sormuşlar; “insan dediğin nedir” diye!
Der ki; Yek katre-i hunest û hezar endişe (bir damla kan ve bin endişe).
“İnsan dediğin küçültülmüş evrendir” der Genceli Nizami.
Biri demiş ki; “ellerimi öyle çok ve öyle sıkı, öyle uzun yıkadım ki, geçmişte elime yazdığım bütün kopyaların ruhu bile silinip gitti”.
Oysa! Ne kopyası, o ellerle işlenen kimi günahların lekeleri, izleri de silinip gitmiş olmalı.
Her yaranın merhemi kendin(d)edir. Yarasına merhemi, başka yerde arayan yanılır.
Bu sebeple kendi içine dönmeli insan, çare kendisidir insanın.
Tevekkeli boşuna dememişler “karadutun lekesini yaprağı çıkarır”mış!
Derler ki; geride bıraktıklarınızın kalbinde yaşamak, ölmek sayılmazmış.
Giderken adını ardında bırakanlara selam olsun... (AS)