İnanç, din ve vicdanla ilgili nedenlerden ötürü askerlik hizmetini yapmayı tamamıyla reddetmek ve silah kullanımının gerekmeyeceği görevlerde yer almayı istemek son dönemlerde Türkiye’de de tartışılmaya başlanan bir konu oldu.
Bu konuya çok farklı açılardan yaklaşarak değerlendirme yapmak mümkün. Burada amaç konuyu insan hakları hukuku çerçevesinde ele almak ve bu bilgiler ışığında tartışma için zemin oluşturmak.
Bu konuyla ilgili olarak Türkiye’nin imzaladığı iki temel uluslararası sözleşme var. Birincisi BM Sivil ve Siyasal Haklar Sözleşmesi (SSHS) ve diğeri Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’dir (AİHS). Her iki sözleşme de metinlerinde, askerlik hizmetine vicdani ret hakkını açıkça tanımamış ve böyle bir hakkı koruma altına almamıştır. Ancak alternatif askerlik hizmetine atıf, her iki Sözleşmede de zorunlu çalışmayı yasaklayan maddelerde bulunur ve bu maddeler alternatif askerlik hizmetinin zorunlu çalışma sayılmayacağını belirtir.
Komite: Sözleşmeler vicdani ret hakkını koruyor
Zorunlu askerlik hizmetine vicdani ret konusunun düşünce, inanç ve din özgürlüğünü düzenleyen maddeler kapsamında ele alınması daha sonraki bir gelişmedir. SSHS’nin izleme mekanizması olan İnsan Hakları Komitesi, sözleşmedeki maddelerin içerikleri hakkında genel yorumlar yayınlar. Bu yorumlar söz konusu maddelerin koruma kapsamları hakkında çok daha net bilgi edinilmesini sağlar. Komite 1993 yılında inanç özgürlüğünü düzenleyen 18. Madde’ye ilişkin Genel Yorumunda şöyle demiştir,
"... Komite, öldürücü güç kullanma zorunluluğu vicdan özgürlüğü ve kişinin din ve inancını dışavurma hakkıyla çatıştığı ölçüde 18. Madde’den bu tür bir hakkın [vicdani red] doğabileceğine inanmaktadır." (Genel Yorum No. 22 para. 11)
Ayrıca Komite J.P.-Kanada davasında (İletişim No:446/1991) İnanç özgürlüğüyle ilgili 18. Maddenin, askerlik hizmetine vicdani ret hakkını koruduğunu ifade etmiştir.
Buna ek olarak BM İnsan Hakları Komisyonu kararı da (1987/46) artık hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde her bir bireyin "askerlik hizmetine vicdani itirazının İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi 18. Maddede ortaya konduğu şekliyle, düşünce, vicdan ve din özgürlüğünün meşru bir uygulaması" olduğunu kabul etmiştir.
Avrupa Konseyi'nde tanımayan bir tek Türkiye ve Belarus var
Avrupa Konseyi’ne üye ülkeler arasında askerlik hizmetine vicdani ret olanağını tanımayan iki ülke Türkiye ve Belarus’tur, diğer bütün üye ülkelerde vicdani nedenlerden ötürü askerlik hizmetinin alternatif bir hizmet yoluyla yapılabilmesi için gerekli yasal düzenlemeler yapılmıştır.
Bu nedenle bu konuda AİHM’nin önüne gelen davalar çoğunlukla bu hakkın uygulamasında ayrımcılık yapılıp yapılmadığının belirlenmesiyle ilgili olmuştur. Bu konuda Mahkemenin önüne gelen en son dava olan M. Ülke-Türkiye Davası'nda (Başvuru No: 39437/98) ise Mahkeme Osman Murat Ülke’nin yaşadıklarını -her üniformayı giymeyi reddetmesinde emre itaatisizlik nedeniyle tutuklanması ve hapis cezasına çarptırılması ve bunun sürekli olarak devam etmesi- dikkate alarak konuyu işkence, kötü muamele ve onur kırıcı muamele yasağı (Madde 3) bağlamında değerlendirmiştir Türkiye’nın bu maddeyi ihlal ettiğini saptamıştır.
AİHM değerlendirmeleri
Vicdani retle ilgili olarak Mahkeme’nin önüne gelen davalarda yaptığı değerlendirmeler şöyle özetlenebilir:
Mahkeme, zorunlu askerlik hizmetiyle ilgili her türlü sistemin vatandaşlar üzerinde ağır bir yük yarattığını kabul eder.
Bu yük, eşit bir şekilde paylaşılması ve bu görevi yerine getirmekten muafiyetin ancak sağlam gerekçelere dayanması temelinde kabul edilebilir hale gelir.
Bazı vatandaşlar, ikna edici olmayan nedenlerden ötürü muaf tutuldukları takdirde, diğer vatandaşlara yönelik ayrımcılık sorunu ortaya çıkar (N.-İsveç Davası, 1983).
Sadece askerlikten kaçmak için ileri sürülen mazeretleri ortadan kaldırmak için inancın objektif unsurlarla desteklenmesi gerekir, her inanç veya düşünce yapısı, vicdani ret hakkına sahip olmak için yeterli değildir.
Örneğin, yukarıda sözü edilen davada, başvuran kişinin pasifist görüşleri muafiyet için yeterli görülmemiş bu nedenle vicdani ret hakkına sahip olan Yehova Şahitleri’yle pasifistler arasında ayrımcılık yapılmadığı soncuna varılmıştı.
Yunanistan’daki Yehova Şahitleri’nin AİHM’deki davaları da ayrımcılığı yasaklayan 14. Madde kapsamında ele alınmıştır. Yunanistan vicdani ret hakkını tanıdığı için Mahkeme bu hakkın uygulanmasında ayrımcılık yapılıp yapılmadığını inceleme gereği görmüş, inanç özgürlüğü bağlamında vicdani ret hakkı üzerinde değerlendirme yapmamıştır.
Yukarıdakiler ışığında Mahkeme’nin, AİHS’de inanç özgürlüğünü düzenleyen maddede, askerlik hizmetine vicdani ret hakkının doğduğunu ve güvence altına alındığını açıkça belirtmediği doğrudur. Ancak bu tek başına basit ve yüzeysel bir değerlendirme olacaktır. Avrupa Konseyi’ne üye ülkeler arasında, belirttiğimiz gibi, Belarus ve Türkiye dışında ülkeler bu hakkı tanıdığı için Mahkeme’nin önüne gelen kararlarda zaten ilgili devletler bu hakkı tanınmış oluyor ve
AİHM vicdani ret hakkının adil şekilde korunup korunmadığına bakar
Mahkeme’nin üzerine düşen, 9. Madde’nin vicdani ret hakkını koruyup korumadığını değil, bu hakkın adil bir şekilde korunup korunmadığını değerlendirmek oluyor.
Ülke’nin Türkiye’ye karşı açtığı davada ise Mahkeme için vakayı hiçbir kısıtlama kabul etmeyen 3. Madde çerçevesinde değerlendirmek, kendi içinde çeşitli kısıtlamalara izin veren (kamu güvenliği, kamu düzeni, sağlığı ve ahlağın korunması amaçlarıyla) 9. Madde çerçevesinde değerlendirmek çok daha basittir çünkü zaten vakayla ilgili kanıtlar 3. Madde’nin ihlal edildiğine işaret etmektedir. Yine de Mahkeme konunun inanç özgürlüğünü düzenleyen 9. Maddenin alanına girdiğini belirtmiştir.
AİHM’nin bu tavrına karşı Avrupa Konseyi (AK) Bakanlar Komitesi çok daha pozitif ve açık bir tavır takınarak, 1987 yılındaki tavsiye kararında (Karar No: 87/8) şöyle demiştir; “Zorunlu askerlik hizmeti olduğu halde, vicdani sebeplerle silah kullanmayı reddeden herkes, tavsiye kararında belirlenen şartlar dahilinde hizmetten muaf tutulmalıdır. Bu kişiler, bunun yerine alternatif hizmet yapabilir.” Buna ek olarak, Komite üye devletlere iç hukuklarında bu hakkı şimdiye kadar tanımamaları durumunda ilgili yasal düzenlemeleri yapmalarını tavsiye etmektedir.
Gözden kaçmaması gerekenler
Askerlik hizmetine vicdani ret konusu Türkiye’de göreceli olarak yeni tartışılmaya başlanan bir konudur ve bu konuda tartışırken uluslararası gelişmeleri dikkate alarak tartışmanın yararlı olacağı ve gözden kaçırılabilecek bazı konuları hatırlatabileceği düşünülebilir.
Birincisi, askerlik hizmetinin zorunlu doğası tanınır ve buna Mahkeme de zaten karşı çıkmaz. Bu çerçevede Türkiye’nin güvenlik gereksinimleri ve Avrupa’daki birçok ülkeden farklı koşulları olduğu bir gerçektir ve askerlik hizmetine yaklaşımının güvenlik açısından benzer kaygıları olmayan ülkelerden farklı olması doğal karşılanmalıdır.
İkincisi, askerlik hizmeti birçok kişi için onur verici bir ayrıcalık olsa da, hukuk açısından bu görevin eşit paylaşımı şarttır.
Üçüncüsü, bazı insanlar vicdani nedenlerden ötürü, silah kullanımı gerektirdiği ölçüde askerlik hizmetinde bulunmak istemeyebilirler, hatta bulunamayabilecekleri bir gerçektir. Bu, askerlik hizmetinden kaçmak için bir yol olarak kullanılamaz. Birçok ülke askerlik hizmetini bu kişiler için tamamıyla kaldırmamış, alternatif hizmet olanağı sunmuştur.
Bu nedenle, zorunlu askerlik hizmetinden hangi koşullar altında muaf olunabileceği objektif kriterlerle belirlenmelidir. Bu kriterler belirlenirken ayrımcılık yasağını gözetmek zorunludur.
Türkiye’de vicdani nedenlerden ötürü askerlik hizmeti yapmayı reddeden kişiler için yasal düzenleme bulunmamaktadır. Bu durumda, askerlik hizmeti yapmayı vicdani nedenlerden ötürü reddeden kişilerin vicdani nedenlerinin ne kadar kabul edilebilir olduğu veya olmadığı değerlendirilememektedir. Buna ek olarak, askerlik hizmetini yapmayı reddetme sonucu ortaya çıkan kovuşturma ve cezai işlemler, AİHS’nin 3. Maddesi’nde yasaklanan işkence, kötü muamele ve onur kırıcı muamele yasağını ihlal etmiş düzeyde görülmektedir.
Zorunlu askerlik hizmetinde vicdani ret konusu tartışılırken, uluslararası insan hakları hukukunda bu hakkın askerlik hizmetinden kaçmak için bir mazeret olmadığı, kötüye kullanılmasına izin vermeyecek şekilde düzenlenebileceği ve gerçekten vicdani nedenlerden ötürü askerlik hizmetini yapamayacak olanlar için haklı bir koruma sağlayacağını göz önünde bulundurulmalıdır.
Uluslararası insan hakları hukukunda yaşanan gelişmelerin Türkiye’de zorunlu askerlik hizmetine vicdani ret konusunun toplum tarafından tartışılması sürecinde karşılıklı yanlış anlaşılmaların giderilmesinde ve toplumsal anlayış kazanılmasına yardımcı olacağına inanılmaktadır. (MY/TK)
* Mine Yıldırım, Finlandiya'daki Abo Akademi'de insan hakları alanında doktora öğrencisi.