Ülke, basın açıklamasında, Savunma Bakanı Vecdi Gönül'ün ve Meclis İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Mehmet Elkatmış'ın, vicdani redde olanak tanıyan yasal düzenlemelerin hazırlanmakta olduğundan söz ettiklerini, bunun içinse saydamlığa ve açıklığa ihtiyaç duyulduğunu belirtti ve sordu: "Hazırlanmakta olduğu söylenen yasa tasarısının içeriği ve özellikleri nedir?"
AİHM, ocak sonunda, Türkiye'yi, "aşağılayıcı muamele yasağı"na aykırı davrandığı gerekçesiyle mahkum etmişti.
Vicdan veya dini sebeplerden üniformayı giymek istemeyenlere yönelik verilen cezalarla ilgili Türkiye Hukuku'nda özel bir düzenleme bulunmadığını kaydeden AİHM, bu konuda yürürlükte olan tek düzenlemenin, amirlerin emirlerine ittihatsızlığını genel biçimde cezalandıran Askeri Ceza Kanunu olduğunu bildirmişti.
Tanrıkulu: Türkiye itiraz etmiş olabilir
bianet'in görüşünü aldığı Diyarbakır Barosu Başkanı Sezgin Tanrıkulu, hükümetin itiraz etmiş olabileceğini söyledi.
"İtiraz, kararı veren daire dışındaki dairenin başkanlarıyla mahkeme başkanı veya başkan yardımcısından oluşan, beş kişilik bir kurulun önüne gidiyor. Bu kurul daire tarafından verilen kararın büyük daire tarafından incelenmesine gerek olup olmadığını inceliyor; itirazı reddederse, karar kesinleşecektir. Kesinleşme duyurusu, bir hafta, on gün süre alabilir.
"Hükümet itiraz etmiş de olabilir. Bu bilgi başvuran tarafa gelmez. İtiraz etmemişlerse, mahkeme kararın kesinleştiğini duyurur. Hükümetin itiraz ettiği ve itirazın beş kişilik kurul önüne geldiği de düşünülebilir."
"Vicdani retçilerin sosyal haklarını ne zaman iade edeceksiniz?"
Ülke, mevcut vicdani retçilerin durumuna da değindi.
"Bana karşı işlenen suç ve hak gaspı geçip giden her gün sürüyor. Bu durum Mehmet Tarhan ve geçtiğimiz üç yıl içinde tahliye olan diğer retçiler Mehmet Bal ve Halil Savda için de geçerli. Hâlâ resmen firari sayılmamız ve üzerimizdeki sözde yükümlülüğün bir an önce iptal edilmemesi kuşkusuz tam bir çelişki."
Yeni AİHM kararlarının beklenmemesi ve yanlıştan dönülmesi gerektiğini söyleyen Ülke, "Yasanın çıkması beklenmeden aciliyet arz eden bu vakalar çözülmeli ve yasanın çıkmasıyla beraber bugüne değin açıklanmış bütün vicdani retçiler için geriye dönük muafiyet getirilmeli" dedi.
Ardından, hükümete bir soru daha yöneltti: "Benim ve diğer vicdani retçilerin sosyal ve yasal haklarının iadesi ne zaman ve nasıl gerçekleştirilecek?"
Ülke: Ailem taciz ediliyor, uluslararası kuruluşların haberi var
Ülke, AİHM kararının ardından ailesinin rahatsız edildiğini, bunun üzerine Uluslararası Af Örgütü (UAÖ), İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) ve birçok başka kurumun bilgilendirildiğini, ayrıca Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Özel Raportörü'ne de başvurulduğunu açıkladı.
"Aileleri gereksiz yere üzmektense çözüm sürecine odaklanılsın"diyen Ülke, ailesinin nasıl rahatsız edildiğini de şöyle anlattı:
"7 Mart 2006 tarihinde ailemin, yani annem ve babamın evine dört sivil şahıs geldi. Bu "ziyaret" AİHM kararı çıktıktan bir buçuk ay sonra gerçekleşti. O güne dek aileme dönük çok sayıda taciz yaşandı ve yetkililer orada yaşamadığımı zaten biliyorlardı. Ancak AİHM kararının çıkmasıyla, eskisi gibi yerel polis memuru göndermektense bu sefer kendilerini tanıtma gereği duymayan ve ancak sorulunca Konya-Ahırlı Askerlik Şubesi'nden olduklarını söyleyen dört kişi gönderildi.
"Bir kere böyle bir olağan uygulama yok ve askerlik şubesi yetkilileri bir adrese gitmek için ülkenin yarısını kat etmezler. Belli ki başka bir kurum devreye girmiş. Burada basbayağı sindirmeye ve ailem üzerinden beni yıpratmaya dönük bir hareket var. Zaten ziyaretle yetinilmemiş, izleyen günlerde de evin civarında dolanılarak ailemin can güvenliği için ciddi olarak endişe duymasına yol açılmıştır.
"Bu uygulama yasal ya da değil, her şeyden önce hayasızca. Bunlar maalesef tanıdık refleksler. Yeni gerçekliklere uyum sağlamaktansa sağa sola sataşılıyor ve konu ile ilgisiz üçüncü kişilere zarar veriliyor." (TK)