Uludere (gerçekte Roboski) katliamına ilişkin birçok haber, görüş ve yazı var. Ben de bir başka açıdan, pek fazla dile getirilmeyen bir açıdan yazmaya çalışacağım. İktidarın dilinde Uludere ve Dersim katliamlarının yer alış şeklinde, iktidarın siyaset kodlarını (geniş anlamıyla zihniyet dünyasını) çözümlememize yardımcı olacak epeyi veri var.
Roboski ile Dersim'in ortak noktası, her iki yerin de Kürt olması ve her iki katliamın da devlet tarafından yapılmasıdır. Ve devlet, bu halklara yaşattığı acılar yetmemiş olacak ki, bir de o yerlerin adlarını değiştirmiş. İnkârın yolu, o halkın ölümüne; hafızayı silmenin yolu da, o halkın ve tarihin kayıtlarını silmeye çıkıyor. Bu yalnız Kürtler için değil, birçok halk/kimlik için uygulandı. Sicili böylesi âli uygulamalarla dolu bu devletin, kısmen Osmanlı'dan devraldığı ve asıl olarak 100 yıllık tarihi, elbette bu ülkenin yargısının, asker-sivil bürokrasisinin, siyasetçisinin şekillenmesinde de birinci derecede rolü var!
Bunun binlerce örneğini yaşadık, yaşıyoruz.
İşte bu bağlamda Dersim ve Uludere'nin iktidarın dilindeki yer alışını ele almaya çalışacağım.
Deniliyor ki, Dersim katliamı için özür dileyen Başbakan Erdoğan, Uludere için nasıl böyle açıklamalar yapar?
İlk bakışta doğru gözüken bu sorunun arka planını anlamak için şu soruyu sormak gerekir: CHP'nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Alevi ve Dersimli olmasaydı, Başbakan Erdoğan aynı açıklamayı yapar mıydı?
Bence yapmazdı!
Yapabilmesi için, devletin onlarca katliamlarından hiç değilse birkaçı için de aynı tavrı göstermesi gerekirdi. Örneğin, asıl olarak bu Uludere'de de Dersim doğrultusunda bir açıklama, bir özür dilemesi gerekirdi.
Başbakan Erdoğan'ın Uludere için bu denli nobran, kibirli ve ceberut tavrının altında salt iktidarının yıpratılmasına karşı bir spontane tavır değil, asıl olarak Kürt meselesindeki çözümsüzlüğü yatıyor! Sinirleri bundan bozuk! Ve görünen köy kılavuz istemez: Kürt sorununun çözüme kavuşturulmadığı Türkiye'de, gelecek bütün iktidarların ve liderlerinin sinirleri hep bozuk olacak!
"Devlet adına özür dilenecekse, böyle bir literatür varsa ben özür dilerim, diliyorum" diyen Başbakan Erdoğan'ın (cümledeki eğretiliği bir tarafa bırakalım) Dersim özrü, aslında bir devlet özrü de değildir!
Ancak bunun üzerinde durmuyorum; bu kadarını söylemenin bile, bu koşullarda iyi bir gelişme olduğunu belirtiyor ve destekliyorum. Fakat sorum hala açıkta: Kemal Kılıçdaroğlu Dersimli, Alevi ve CHP'nin lideri olmasaydı, Başbakan aynı açıklamayı yapar mıydı?
Bir özür dilenmiş, bunun hangi niyetle yapıldığını sormak anlamsızdır ve art niyetli bir sorgulamadır diyenlere, bu soruyu Roboski katliamı sorduruyor derim!
Başbakan Erdoğan, bu verilerden hareketle CHP'ye ve Kılıçdaoğlu'na yüklendi ve onun Dersim'de altını boşaltmaya çalıştı. Öyle ya; Dersim katliamı CHP döneminde yapıldı, şimdiki Genel Başkanı da Dersimli bir Alevi olan Kılıçdaroğlu. Başbakan, Dersim özründe şunu demek istedi: Ey Dersimliler, ey Aleviler, bakın sizi katleden CHP iktidarıdır. Şimdi onun başında da sizden olan biri var. Katilinize neden olanlara ve onun liderine oy vermeyin vb. diyerek CHP içinde bir sarsıntı yaratmak istedi.
Bu yazdıklarım bir niyet okumak değil, işte Başbakan'ın söyledikleri: "Dersim yakın tarihimizdeki en acı en trajik olaylardan biridir. Dersim aydınlatılmayı bekleyen bir olaydır. Bu kanlı eserin sahibi olan CHP'dir. CHP'nin Tunceli milletvekilleridir. Tunceli kökenli Genel Başkanı'dır. Tuncelili bir Genel Başkan tarihiyle yüzleşmek için CHP'ye fırsattır."
Başbakan Erdoğan'ın Dersim'in yakın tarihimizdeki en trajik olaylardan birisi oluşu ve aydınlatılması gerektiği konusunda söyledikleri doğru!
Ancak bunun Samimi olduğunun kanıtını benzer olaylarda da göstermesi gerekiyor.
Başbakan neden Uludere'de aynı insancıl tavrı, samimiyeti göstermiyor?
Çünkü Uludere kendi iktidarı döneminde oldu!
Dersim ise, CHP iktidarı döneminde!
Peki, Başbakan, Ermeni katliamına ne diyor?
Haydi bu da bir tarafa, Başbakan, Cumhuriyet döneminin diğer Kürt katliamları konusunda ne diyor?
Bu konularda devletin resmi görüşlerinin dışında bir şey söylemiyor, ama Dersim için söylüyor.
Buna pragmatizm denir!
Hatta pragmatizm demek de yetersiz; kurnazlık denilir!
İşte Dersim ve Uludere, iktidarın dilinde böyle bir çite standart halinde yer almakta!
*****
Artık İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin'e gülemiyorum.
Demek " O gençlerimiz orada olmamalıydı"
Çınar ağacının yerinde de ıhlamur ağacı olmamalıydı, değil mi?
Veya siz de İçişleri Bakanı olmasaydınız!
O gençler orada oldukları için bombalandılar, demek!
O halde çınar ağacının yerinde olan ıhlamur ağacının da kesilmesi gerekiyor!
Çünkü bir ağacın bir bakanı yalanlama hakkı yoktur!
Ancak sizin de bakanlıktan istifanız gerekiyor, Sayın Şahin!
Çünkü artık açıklamalarınız güldürmüyor; tersine çok acı veriyor ve aşağılamalarınızı bu toplum hak etmiyor! (HŞ/HK)