"Bir mahpus asıl hapisten çıktıktan sonra cezalandırılmaya başlar"
Mahsus Mahal Derneği'nin "Eski Mahpusların Topluma Yeniden Katılımı" isimli projesi, uzun yıllarını cezaevinde geçirdikten sonra "dışarıya" uyum sağlamaya çalışanların neyle karşı karşıya olduğunu ortaya koyuyor. Mahkumların ya da kitapta geçtiği şekliyle "mahpusların" hikayesi, cezaevinden başlıyor.
"Hapishaneye dair en küçük bir şey yapmaya kalkışmanız durumunda resmin bütünüyle uğraşmak gerektiğini anlıyorsunuz. Eski mahpus gerçeği de bir hapishane olgusu ve sonucudur. Bu nedenle olsa gerek eski mahpuslar üzerine bir şeyler yapmaya çalışırken bütün izler bizi hapishaneye, oradaki mahpus gerçeğine götürdü. Biz de oradan başladık."
Hollanda Başkolonsoloğu ile İsveç Başkonsolosluğu'nun destek verdiği proje, 1,5 yılda tamamlandı. Derneğin Yönetim Kurulu Başkanı Aytekin Yılmaz, proje sonucunda hazırlanan raporu aynı adla kitaplaştırdı.
Kitapta, kendisinden, "eski mahpus olmanın bütün sıkıntılarını yaşayan biri" diye bahseden Yılmaz'ın cezaevi dönemi, yaşadığı sorunlar ve "uyum sürecini" anlattığı, yazar Gün Zileli'yle yaptığı röportaj da yer alıyor.
"On sene sonra hayata yeniden kaldığın yerden başladığını sanıyorsun. Bunun çok büyük bir yanılgı olduğunu çok sonraları öğreniyorsun. Günlük hayatın içine girdikçe acılı bir halde öğreniyorsun.
Hiç unutmam, 2001 yılı idi. Bir defasında Taksim'den otobüse binmiştim. Topkapı'ya doğru gidiyordum, bir ara kalabalık oldu otobüsün içi, bir kız çocuğu kalktı, 'Buyur amca otur' dedi. Çarpılmışa döndüm. İlk durakta kendimi dışarıya attım.
Çünkü o kız çocuğu bana şunu hatırlattı, o gün anladım ki on yıl geçmiş ve ben yaşlanmışım. Ağabeylikten amcalığa terfi etmişim, bunu bir kız çocuğu söyledi bana. Acı oldu biraz ama rahatladım. Bu olay beni kendime getirdi. Başka eski mahpuslarla konuştum, onlar da benzer şeyler anlattılar. İnsan on yıl önceki yaşamı dışarıda devam ettirmek istiyor. Hatta bazen soranlara 'Hapiste geçen on yılı saymazsak biz seninle aynı yaştayız' dediğim oluyor."
Raporda ayrıca, kamu ve özel sektörde eski mahpusların durumu ve istihdam bilgileri de aktarılıyor. Eski mahpusların karşılaştığı en büyük sorun da cezaevi sonrası hayatını idame ettirebilmek oluyor.
Gidecek yerleri yok
Yılmaz'ın, tutuklu ve hükümlü demek yerine "mahpus" kelimesini kullanması, cezaevini "içeriden" anlattığının da kanıtı. Biz de bundan sonra bu kavramla devam edeceğiz... Raporda, daha önce de belirttiğimiz gibi, Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü verilerinden de yararlanılarak, işe önce cezaevindeki mahpusların durumundan başlanıyor:
* 2010 itibariyle cezaevinde olan mahpusların, dışarıda ortalama seviyede olan 11 yaşındaki bir çocuktan, yüzde 48'i okuma becerisi yönünden, yüzde 80'i yazma becerisi yönünden daha düşük seviyede.
* Mahpusların yarısı herhangi bir iş için gerekli hiçbir beceriye sahip değil, sadece beşte biri bir iş başvuru formunu doldurabilecek düzeyde.
* Tahliye edilen mahpusların yüzde 30'unun gidecek yeri yok. Üçte ikisinden fazlası hapishaneye girdiğinde işsizdi, üçte ikisi de hapishanede kaldıkları sürede işini kaybetti.
* Erkeklerin beşte ikisi, kadınların dörtte biri evde şiddete maruz kaldığını söylüyor. Erkek mahpusların yüzde 72'sinin, kadın mahpusların % 70'inin, iki veya daha fazla akıl ve ruh sağlığı sorunu var.
* Mahpus kadınların yüzde 66'sının kendilerine bağlı olan 18 yaşından küçük çocuğu var.
Ayrıca, hapishane personelinin yetersiz ya da eğitimsiz olmasının yanı sıra asıl büyük sorun, sağlık ve beslenme.
"Bakanlığın iaşe için ayırdığı bütçe genel insani ihtiyaçları karşılamıyor, beslenmeden kaynaklanan ciddi sağlık sorunları yaşanıyor. Hapishane revirleri hem donanım hem de personel açısından yetersiz."
Dışarıdan korkuyorlar
2006'dan beri, "eski mahpusların topluma yeniden katılımı" amacıyla faaliyet gösteren "koruma kurullarının" ise mevcut haliyle işlevsiz olduğu belirtiliyor. "Adı var, kendi yok" şeklinde tanımlanan kurulların, "elle tutulur bir faaliyeti olmadığı için" bir veri de sağlayamadılar. Proje çerçevesinde, Adalet Bakanlığı, koruma kurulları, sivil toplum örgütleriyle de görüşüldü. Tabii raporun ana gövdesi, 100'e yakın eski mahpusla görüşerek oluştu. "Dışarıdakilerin" sıkıntıları ana hatlarıyla şöyle:
* 100 eski mahpustan 90'ı tekrar işkenceye maruz kalma kaygısı taşıyor.
* Uzun yıllar mahpus kalmışlarda her 100 kişiden 80'i, mide ve bağırsaklarından rahatsız. Siyasi davalardan mahpus kalmışlarda bu oran daha yüksek.
* 100 eski mahpustan hemen hemen tümünde gelecek kaygısı var. Dışarıda kendilerini en çok düşündüren şeyin bu olduğunu söylüyorlar. Hiçbir ekonomik güvencelerinin olmaması birinci kaygıları.
* 100 eski mahpustan 90'ında unutkanlık var. Bu oran uzun süre mahpus kalmışlarda daha yüksek. Eski mahpusların nerdeyse tamamı uyku bozukluğu sorunu yaşıyor.
* Yüzde 70'i ilişkilerde diyalog kuramama sorunu yaşıyor. Eski mahpusların hemen hemen tümü dışarının duyarsızlığından yakınıyor. Bunun sonucunda kırgınlık kalıcı bir refleks olmuş adeta.
* Günlük yaşamda sürekli bir yorgunluk hali tümünde rastlanan bir başka rahatsızlık. Ayrıca, karşıdaki kişiye veya bir işe yeterince odaklanamamak ve kendine güvensizlik diğer sorunların başında geliyor.
* "Dilbozumu" diyebileceğimiz durum daha çok sol siyasi davalardan hapis yatmış eski mahpuslarda yaşanıyor. İçerde kullandığı dille dışarıdaki dilin uyuşmadığına tanık oluyorlar.
* Başarısızlık kaygısı, hayata bir daha tutunamama ve başarılı olamama endişesi yaşıyorlar. Tekrar hapishaneye girmekten korkuyorlar.
"Hapishanelerdeki mahpus sayısı 120 binin üzerine çıkarak cumhuriyet tarihinin en kalabalık sayısına ulaştı. 12 kişilik koğuşlarda 24 kişinin kaldığı bir hapishanede ceza infaz sisteminde iyileşmenin yapılamayacağı çok açık." (AS)
* "Eski Mahpusların Topluma Yeniden Katılımı", Aytekin Yılmaz, Mahsus Mahal Kitaplığı, 2011