Anayasa Mahkemesi; ilk derece mahkemeleri tarafından verilen cezalar ve verilmiş hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararlarına yapılan itirazları inceleyen üst mahkeme kararlarını, yani itiraz makamlarının kararları hakkında neler demiş?
İtiraz makamı mahkemeler hakkındaki HAGB kararlarına itiraz eden başvurucuların itirazları nasıl inceliyor ve nasıl karar veriyor?
Bir cümlelik, yeknesak kararlarla, karar veriyor…
İtiraz mercileri başvurucunun HAGB kararları hakkındaki iddialarını ve delillerini dikkate almıyor. Çatışan menfaatleri dengelemeye yönelik bir çaba içinde değil. Müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluğunun ve müdahalenin orantılı olup olmadığının değerlendirilmediğine yönelik kararlar veriyor.
Anayasa Mahkemesine göre; mevcut sistemde itiraz mercilerinin hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarına itiraz üzerine verdikleri kararların “dosya üzerinden yeknesak bir şekilde ve çoğu kez sadece şeklî koşullar yönünden, ilk derece mahkemelerince verilen kararlarda hukuka aykırılık bulunmadığını ve bu sebeple de itirazın reddedildiğini bildiren bir cümleden ibaret gerekçelerden” oluştuğu görülmüştür.
Adalet Bakanı 7 Ekim 2022 de İzmir'de düzenlenen Yargı Teşkilatı Toplantısı’nda yaptığı konuşmada infaz ve cezasızlık sorunlarından söz etmiş. Önceki konuşmalarının tekrarı niteliğindeki bu konuşma içerik olarak ceza sisteminde çalışmayan eski uygulamalar…Birisi de hükmün açıklanmasının geri bırakılması…
Dönelim bu sözlerin söylendiği yargıya…
Anayasa konusunda “talimat” aldığını ifade eden Adalet Bakanı cezasızlık algısını ortadan kaldırmak amacıyla cezası az olan suçlarda yeni bir infaz uygulamasını gündeme getirmeyi düşünüyor. Yeni düzenleme henüz netleşmemiş. “Deliksiz infaz” yani “tam infaz”, bir kısım düşük cezalarda ise neredeyse hiç infaz olmaması ve hiç cezaevine girmemekten dolayı kamuoyundaki cezasızlık algısını kaldırmak istiyorlar. Ceza miktarlarına bakmak suretiyle bir kısmında tam infaz, bir kısmında belli bir süre infaz uygulaması için çalışma başlatılmış.
Adalet Bakanı diyor ki; “Uzun uzun yargılamalar değil seri ve kısa sürede bitecek bir biçimde oraya da yeni bir usulü de ortaya koyma konusunda kararlıyız. Amacımız sistemimizi ıslah etmek, daha iyi hale getirmek, vatandaşımızın adalet beklentisine olumlu cevap vermek, cezasızlık algısını ortadan kaldırmak, infaz sistemimizin sadece cezaları infaz eden bir sistem olmasından çıkıp infazın yanında ıslah eden rehabilite eden topluma kazandıran yeni bir sisteme dönüştürme konusunda kararlıyız.”
Anlaşılan yaz boz tahtasına dönüşen, deneme yanılma yoluyla sistem değişikliği yapılacak olan yine infaz rejimi…
Kimlerin zamanında infaz kanunda değişiklikler yapıldı acaba? Şimdi ıslahı gerekiyor!
Sorunun yanıtı adaletten sorumlu Bakan tarafından veriliyor… “Bazıları biz getirdik efendim şöyle böyle diyenler var. Ben buradan söylüyorum yanlışsa biz getirsek düzelteceğiz kardeşim. İşte buna hocalar, akademisyene vallahi kim ne dese desin. Ben yargıya bakacağım. Yanlış mı? Yanlış. Değiştireceğim. Halka Bakacağız. Yanlış mı yanlış değiştireceğiz? Sonuçlara bakacağız. Bizim milletimizin beklediği sonuçlar mı? Değil mi? Değiştireceğiz. Onlar da makale yazsınlar. Biz işimizi yapacağız.” demiş.
“Savcılarımız da hakimlerimiz de kapılarını açık tutsunlar. Bizim anayasamız ve yasamız kapıyı kapatmayı emretmiyor, açık tutmayı emrediyor.” sözüne ne denir?[i] Doğru söz…
Bir zamanlar 2014 ve 2015 yıllarında Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu ve İnfaz Kanunu yeniden yapılırken savcılar için “kapıları tutanlar” deniliyordu, ceza muhakemesinin “imparatorları” sayılıyordu. Yargı Reformu Stratejisi ve devamında iddia makamının çok güçlendirileceği dillendirilmişti.
Şimdi; “kapılarınızı açık tutun” denilen zaman…
Gelin bakın bakalım adliyenin saraylarına…Kapılara ulaşabiliyor musunuz ki; savcılara ve hakimlere ulaşabilin!
Adalet Bakanı “Belki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını sistemimizden tamamen çıkarabiliriz. Belki kamu davasının açılmasının ertelenmesini çıkarabiliriz. Belki de başka bir şey yapabiliriz. Bütün bunların hepsini uzmanlarla sizin gibi bizzat pratiği her gün uygulayanlarla, akademisyenlerle ve Türkiye'mizin birikimiyle beraber ele alacağız.”[ii]
Belki…. Her şeyin yanıtı “belki” olan bir sistem değişikliği bekleniyor!
Uzlaştırma, kamu davasının açılmasının ertelenmesi, hükmün açıklanmasının geri bırakılması müesseseleri gibi konular başta olmak üzere, Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu, Ceza İnfaz Kanunu'nun 17 yıllık uygulaması ve aksayan yönlerin masaya yatırılacağını söyleniyor. Belki…
Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması hakkında Anayasa Mahkemesi, 20 Temmuz 2022 tarihli kararı ile "Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı itiraz kanun yolu öngören kuralın iptali” ne karar verdi.[iii] AYM iptal kararı Resmî Gazetede yayımlanmasından itibaren 9 ay sonra yürürlüğe girecek. Yani, "Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı itiraz kanun yolu hakkındaki” yasal düzenleme 23.06.2023 tarihinde yürürlükten kalkacak…
Belki seçimlerden önce belki seçimlerden sonra değişiklik olacakmış. Ama zaten AYM tarafından verilen süreye göre 9 ay sonra “itiraz yolu” yürürlükten kalkacak.
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. Maddesinde 6.12.2006’da yapılan Kanun değişikliğiyle “(12) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz edilebilir.” cümlesi eklenmişti.
2006 yılında “Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adlî para cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Uzlaşmaya ilişkin hükümler saklıdır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmamasını ifade eder.” (Ceza Muhakemesi Kanunu Madde 231/5)
Anayasa mahkemesi kararında açıklandığı üzere hükmün açıklanmasının geri bırakılması demek, ceza yargılaması sonucunda verilecek karar eğer mahkûmiyet olursa ve ceza verilirse; bu hükmün açıklanmasının belirli şartlara bağlı olarak ertelenmesi demektir.
Bu ertelemenin koşulları yasada gösterilmiştir (Madde 231/5 ve 6). Öncelikle sanığa yargılama sonunda hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis veya adlî para cezası olmasıdır. Ayrıca HAGB kararı verebilmek için sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması, mahkemece -sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak- yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması, mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade edilebilmesi, suçtan önceki hâle getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi gerekir. Ayrıca sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmesi şartı aranmaktadır.
Onun için Mahkemelerdeki yargılamalar sırasında sanıklara “Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasını” isteyip istemediği ayrıca sorulmaktadır. Eğer kişi / sanık HAGB uygulaması istemezse o zaman hükümle verilen ceza HAGB yoluyla ertelenmez, diğer hükümler uygulanır.
Mahkeme mahkûmiyet hükmüyle cezalandırır örneğin hapis cezası verirse, bu ceza iki yıl veya iki yıldan az olursa HAGB kararı verebilir. Bu durumda ise; sanık beş yıl süreyle denetim süresine tâbi tutulur. Böyle bir denetim süresi içinde kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha yani başka bir davada yargılanan aynı sanık hakkında “hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına” kararı verilemez. Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbirlerine ilişkin yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak davanın düşmesine karar verilir.
Eğer HAGB kararı verilmişse; bu karar istinaf veya temyiz incelemesine tabi değildir. Yasal düzenlemeye göre sadece “itiraz” edilebilir. İtiraz merci de bir üst mahkemedir. Kısacası böyle bir karara karşı kanun yolu sadece “itiraz” (CMK 268 Madde) olacaktır.
Eğer hakkınızda örneğin Asliye Ceza Mahkemesi tarafından bir ceza verilmiş ve HAGB kararı ile ertelenmiş ise ve bu kararın haksız olduğu görüşündeyseniz Ağır Ceza Mahkemesine “itiraz” yoluyla başvurulabilir. Mahkeme itirazı “şekli” olarak inceler. Yani az yukarıda sayılan koşullar var mıdır? Ceza verildikten sonra HAGB kararı verilebilir mi? Bunun dışında verilen ceza kararının içeriğine bakmaz. Sanık hakkında verilen cezasının aslında beraat olması gerekir mi gerekmez mi incelemez. Çünkü hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı başvurulabilecek kanun yolu “itiraz” olacaktır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz hâlinde Yargıtay hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun ülkemizde uygulanmaya başladığı ilk zamanlar, itirazı incelemeye yetkili makamın hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun yalnızca şeklî şartlarının oluşup oluşmadığı hususlarında sınırlı bir inceleme yapması ve hüküm içeriğindeki hukuka aykırılıklara ilişkin bir inceleme yapmaması gerektiği yönünde kararlar vermiştir.
Bir başka anlatımla; istinaf yolu kapalıdır. İtiraz sonucu verilen karar kesindir.
Yargıtay, daha sonra içtihat değişikliğine giderek hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itirazı incelemeye yetkili makamın hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun şeklî şartlarının yanı sıra maddi yönden de bir inceleme yapması gerektiği yönünde kararlar vermiştir.
Kısacası; Yargıtay içtihatları arasında yerleşik bir uygulama yoktur.
Anayasa Mahkemesine yapılan iptal başvurusu CMK da Madde 231 ‘de yer alan “(12) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz edilebilir.” düzenlemesinin adil yargılanma hakkını ihlal ettiği, bu itibarla kişinin suç işlediği kanaatini barındıran hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarının gerçek anlamda bir kanun yolundan geçmediği ve bu kararların istinaf incelemesine tabi olması gerektiği belirtilerek kuralın Anayasa’nın 10., 35., 36. ve 40. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Anayasa Mahkemesi başvuruyu incelemiş ve iptal kararı vermiştir.
Anayasa’nın “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40. maddesinin birinci fıkrası “Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlâl edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir” hükmünü içermektedir. Anılan hükme göre kişilerin yargı makamları ile idari makamlar önünde haklarını arayabilmelerine kolaylık ve imkân sağlanması anayasal bir zorunluluktur. Bu zorunluluk, temel hak ve özgürlüğü ihlal edilen ya da ihlal edildiğini iddia eden kişilerin ilgili yargı veya idari merciler nezdinde şikâyetlerini dile getirmesi hususunda devlete gerekli ve yeterli mekanizmaları oluşturarak uygun koşulları sağlama yükümlülüğü getirmektedir (AYM, E.2019/102, K.2019/99, 25/12/2019, § 16).
“Anayasa Mahkemesi; bireysel başvurunun yürürlüğe girmesi üzerine hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun ve bu kurumun işleyişinin cezasızlıkla bağlantılı olarak yaşam hakkı ile işkence ve kötü muamele yasağıyla ilgili sorunlara neden olduğunu, bunların yanı sıra başta ifade özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı olmak üzere birçok temel hak ve özgürlüğe müdahale teşkil ettiğini tespit etmiştir. Bu kapsamda Anayasa Mahkemesi; kolluk görevlisinin güç kullandığı olayda yaşam hakkının maddi boyutunun ihlal edildiğine karar vermiş, olayın faili olan kolluk görevlisi hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesinin -ihlalin ağırlığı dikkate alındığında- başvurucunun mağduriyetini gidermediği kanaatine varmış ve bu durumun cezasızlığa neden olduğunu belirterek yaşam hakkının usul yönünün de ihlal edildiğine hükmetmiştir ( Seyfullah Turan ve diğerleri, B. No: 2014/1982, 9/11/2017, §§ 194-197).
Anayasa Mahkemesi hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarının özellikle ifade özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına müdahale teşkil ettiğini ve bu müdahalenin hak ihlaline neden olduğunu tespit etmiştir (Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri [GK], B. No: 2018/17635, 26/7/2019; Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015; Osman Erbil, B. No: 2013/2394, 25/3/2015).”
İtiraz yolu hakkındaki “başvuruları” değerlendiren AYM sonuç olarak;
“29. Bu çerçevede daha önce ihlal sonucuna ulaştığı birçok bireysel başvuru dosyasında (…) Anayasa Mahkemesi; itiraz makamlarının başvurucuların iddialarını ve delillerini dikkate almadığına, çatışan menfaatleri dengelemeye yönelik bir çaba içinde olmadığına, müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluğunun ve müdahalenin orantılı olup olmadığının değerlendirilmediğine yönelik kararlar vermiştir. Mevcut sistemde itiraz mercilerinin hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarına itiraz üzerine verdikleri kararların dosya üzerinden yeknesak bir şekilde ve çoğu kez sadece şeklî koşullar yönünden, ilk derece mahkemelerince verilen kararlarda hukuka aykırılık bulunmadığını ve bu sebeple de itirazın reddedildiğini bildiren bir cümleden ibaret gerekçelerden oluştuğu görülmüştür (Atilla Yazar ve diğerleri, § 155).
30. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarına karşı itiraz yolunun açık olduğunu düzenleyen kural; bu kanun yoluna başvuranların iddia ve delillerinin dikkate alınmasında, çatışan menfaatlerin dengelenmesinde, temel hak ve özgürlüklere yapılan müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluğunun ve ölçülülüğünün belirlenebilmesinde belirli ve etkili bir denetim yolu öngörmemektedir. Bu durum temel hak ve özgürlüklere yapılan müdahalelerin giderilmesinde ve kamu gücünü kullananların keyfî davranışlarının önüne geçilmesinde bireye tanınmış olan yetkili makama başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkını ihlal etmektedir. Nitekim kuralın anılan hususları karşılayacak şekilde uygulanamadığı da görülmektedir. Doğrudan temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması rejimi ile ilgili olan bu tür bir muhakemenin yokluğu etkili başvuru hakkıyla bağdaşmamaktadır.”
Anayasa Mahkemesi Ceza Muhakemesi Kanunu Madde 231/ (12) maddede düzenlenmiş olan “Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz edilebilir.” kuralını Anayasa’nın 40. maddesine aykırı görmüş ve iptaline karar vermiştir.
AYM, Kanun’un 231. maddesinin (12) numaralı fıkrasının iptal edilmesi nedeniyle doğacak hukuksal boşluk kamu yararını ihlal edecek nitelikte görüldüğünden iptal hükmünün kararın Resmî Gazetede yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesi uygun görülmüştür.
Böylece kişilerin yargı makamları ile idari makamlar önünde haklarını arayabilmelerine kolaylık ve imkân sağlanmak zorunda olan devlet “gerekli ve yeterli mekanizmaları” oluşturmak ve uygun koşulları sağlamak yükümlülüğündedir.
Anayasa Mahkemesi kararına uyulmalıdır. Hak arama yollarını açın, tıkamayın!
Yeni bir şey söylenmeyen yargıda zaten var olan sorunlar, sorunları çoğaltıyor.
Yargıdaki yeknesaklıklar başka sorunlar üretiyor.
Görmeniz için Anayasa Mahkemesi hak ihlali kararı vermek zorunda mıdır?
Alkışlarla…
Her yeni hamleniz, her reform ve stratejiniz; adaleti işe yaramaz kılıyor.
(Fİ/RT)
[i] https://basin.adalet.gov.tr/bakan-bozdag-izmir-de-yargi-teskilati-toplantisina-katildi. Adalet Bakanlığı Web sitesi erişim 8.10.2022
[ii] https://bianet.org/bianet/insan-haklari/268183-bozdag-hukmun-aciklanmasinin-geri-birakilmasi-kaldirilabilir?
[iii] AYM. Esas: 2021/121, Karar: 2022/88, Tarihi: 20.07.2022. RG 31962-23.09.2022