Cem Karacanın ; mutlaka, Valide Hanımının Hıristiyan Ermeni oluşu üzerinde durulmayacak «o zaten kendisini Türk kabul ederdi» gibi, kolay ve sanki «panik» içeren, ona acele ve zoraki yapıştırılan etiketler söz konusu edilecek.
Kim ne derse desin istense onun «kızıl elmacı bir Türk veya köktendinci bir islamcı olduğu !» gibi (Cem Karacanın deyimiyle) «kasıkların tutula tutula gülüneceği» sözler yazılıp çizilsin, Türkiyedeki Ermenilerin, ulusal kimliklerinin oluşumunda, kendisine rağmen de olsa, rol oynamış olduğu bir vakıadır.
Çatlayalım, patlayalım, veya alınlarımızın ar damarları fırlasın isterse. Kimsenin, geriye giderek tarihin değişemeyeceği gibi, red edemeyeceği bir durumdur bu.
Aslında ; herhangi bir ülkede, toplumun «çoğunluğa ait olduğu» iddia edilen bir sanatçının «azınlık»a ait bir halkın ulusal kimliğinin belirlenmesinde, rol oynamış olması, onur duyulması gerektiren bir tavır olması beklenirken, Türkiyenin tersine, bir kompleks duyarak, bundan rahatsız olacağı ve olduğu da bilinmektedir
1960ların sonundan beri ; yaşayan Ermeni azınlığın, Türkiyede yükselen, muhalif gençlik hareketlerini, kendisine yakın hissetmesi, bir tesadüf olamazdı. Ermeni azınlık ; çoktandır yüksek sesle söyleyemediği şikâyetlerini, nihayet dile getirebilecek bir kürsü olarak, bu gençlik hareketlerini bularak sevindi.
Tabiî ki çoğu ; bu sevinci pasif yaşarken, çok azı da, yer üstü ve yeraltı sol örgütlerde, bilfiil görevler üstlenerek, hatta kurucuları arasında yer alarak, aktif olarak yaşadı !
Türkiyedeki gençlik hareketi, kuşkusuz kendi «kültür»ünü ve sonuçta «idoller»ini de doğuracaktı. İşte Cem Karaca bu hareketin idollerindendi. Ermeni (genç) azınlık için ise ; kendisi tarafından sıkça dile getirilmezse bile, milyonların idolü olmuş birisinin, kısık sesle de olsa, Ermeni kökenli olmuş olmasının bilinmesi, bir övünçtü. Övünçler ise, ulusal kimliklerin oluşmasında en temel öğelerdi.
Onun ; (o yıllarda, Ermeni kökenli, tanınmış Türk sanatçı veya siyasetçilerin, mutlak surette kendi asıllarını, büyük titizlikle, saklamış olduklarını hatırlarsak) benzerlerinin tutumuna inat, Ermeniliğini inkâr etmemiş, her vesilede, mezun olmuş olduğu «Esayan özel Ermeni Lisesi» ve değişik Ermeni kültür derneklerine gidip, çatır çatır Ermenice konuşup, anılarını anlatan, İrma Felekyan Totonun da oğlu olmuş olması, işte Ermeni azınlığın kendisinden haklı bir gurur duymasını ve bu gururun da, Ermeni Ulusal Kimliğinin oluşmasında, kuşkusuz olumlu bir etki yapıyordu.
1970-80 arası ; «yüksek sesle ses çıkarmayan, ancak kimin ne olduğu konusunda hayli derin bilgilere sahip» ülkemizin ilgili birimlerinin, arada sırada, her ne kadar medyadan gizlenmek istense de, şu veya bu Türk sanatçının «aslında ne olduğu !»nu anımsatan tutumlarda bulunması, Ermeni ve diğer azınlıkların, kendiöz kimliklerine daha da sarılmasına yarıyordu.
Devletin ; asimilasyoncu politikalar üretme arzusunun telaşlı histerikliği, ona ... kendince Türk olmayan ! unsurlara karşı, amansız bir baskı uygulaması yaptırtıyor, ancak bu telaşlı uygulamalar silahın tamamen ters tepmesine neden oluyordu.
Sürekli: «Ya bana benze, ya da çek git !» tavrı«madem senden saymıyorsun beni, o zaman benliğim büsbütün kuvvetlenir, bir yere de gitmem, farklı olduğumu hatırlattığın için, sana teşekkür ederim ! tepkisini doğuruyordu, sosyo-psikolojik olarak.
İşte ; 70lı yıllarda, Cem Karacanın, büyük bir ihtimalle Kır atın, Sivaslı Ermeni Fedai Muratın simgesi olduğunu bilmediği ve dolayısıyla bunu aklının ucundan bile geçirmeyerek bestelediği Beyaz Atlı şimdi geçti buradan şarkısı, MİT tarafından Ermeni propagandası yapıyor !!! gerekçesiyle yasaklanıyor, durup dururken Cem Karaca ve Ermeni isimlerinin, yan yana anılması, Türkiye Ermenilerinin, içten içe, Cem Karaca ismi üzerinden Ulusal Kimliklerinin perçinleşmesini sağlıyordu.
Yeni Dünya Sanat Topluluğu ile, o yıllarda, Türkiyenin protest song şarkıcılarına vokalistlik yapmış olmam, bir gün beni, Cem Karacayla şahsen karşılaştıracak ve küçük dilimi yutmama neden olacak kadar, yavaş ama düzgün, Ermenice konuştuğuna tanık olduğum, ergenlik ve gençlik yaşlarımın idolü Cem Karaca hayranlığımın, dalga dalga büyümesine, neden olacaktı ...
Robert Collegede okurken, okulu astığı günler, sevgili Valide Hanımının, Peder Beye söylememesi için, sanki gizli kodu bulmuştu Cem Karaca ... Anneciği İrma Felekyan Totoya Ermenice Mamacigıs yani Anneciğim diye başlayıp, Ermenice konuşması, küçük Cemin affedilmesini sağlıyordu.
Küçük Cemin ; Anadilini öğrenmesi karşılığında, minnacık afacanlıklar yapması, hatta bazan okulu asması, anneciği tarafından hoş görülüyordu. İnsan bu koşullarda öğrendiği anadilini hiç unutur muydu ? İmkânı yoktu.
Ses dergisinin, geleneksel Liselerarası Altın Ses Yarışmasına, 76daydı sanırım, ilk kez bir Ermeni Lise : Özel Karaköy Getronagan Ermeni Lisesi de katılıyordu. Bu okuldan yarışan delikanlı Ermeni ismi anons edilir edilmez, Harbiyedeki Spor - Sergi Sarayında, on bine yakın gencin yuhalamasıyla, sahnede bulmuştu kendini. Ancak Karacanın Bugün sen çok gençsin yavrum ! şarkısını, evvelalah, söyledikten sonra, kendisini yuhalayanların, şimdi çılgınlar gibi alkışlamaları, mâsum ve tatlı intikamının almasına neden oluyordu ... Üstelik, (moda olan bir başka Karaca şarkısı) Parkanın istenmesi, hatta tezahürat sonucu, tribünün çöküp, seyircilerin, Rıza Silahlıpoda-Ritim 68 Orkestrası üzerine düşmesine neden olmasıyla, hınzırca sevinen gencin, yıllar sonra bu satırları yazacağı akla gelmezdi tabiî ...
Ermenistanın ; bugün en başarılı, sivri zekâlı, müthiş nüktedan, günlük gazetelerde siyasi ve sosyal karikatürleriyle tanınmış sanatçısı Sukias Torosyan 1992 yılından itibaren karikatürlerini artık TOTO diye imzalamaktadır.
Azg Armenian Daily adlı günlük siyasi gazetede (Ermenistanda) çalışırken, İrma Toto Felekyan, yani Cem Karacanın Mamacığının vefatı nedeniyle, yapılan görkemli cenazeyi, Türk gazetelerinden çevirmiş, deneyim ve yorumlarımla, kendisi, Mehmet ve Cem Karaca hakkında, tam sayfa yazmıştım.
Bu yazı vesilesiyle, yer yerinden oynamış, gazeteye şahsen gelen, telefonla arayan insanlar, daha ayrıntılar istemişlerdi. En ilginci ; her gün birlikte mesai yaptığımız karikatürist dostumun, gözleri dolu dolu, yanıma gelip, babasının beni mutlaka görmek istediğini iletmesi olmuştu .... Evlerine gittiğimizde, çekmecelerden, özenle resim ve mektuplar çıkmış ve ...Bu o, onlar değil mi ? diye ürkek sorular sonrasında, bir zamanlar, giyim şekli, konuşma tarzı, şarkı söyleme stili, ama her şeyiyle taklidini yapacak kadar, hastası olduğum idolüm, sevgili Cem Babanın, öz be öz kuzeniyle, Erivanda aylardan beri, farkında olmadan çalışmış olduğumu anlıyordum ...
O gece ; masalar donatılmış ve benden Cem Karaca ve ailesi hakkında konuşmamı, konuşmamı ve konuşmamı dinlediklerini, beni dinlemeyip içtiklerini hatırlıyorum, işte o günden beri, Ermenistanın en kaliteli siyasal-toplumsal karikatüristi (aynı zamanda, opera sanatçısı, tiyatrocu ve senarist) sevgili Sukias Torosyan, İrma Felekyanın sahne adı Totoyu kendine isim olarak aldı ve bugüne dek, eski Sovyetler Birliği coğrafyası gazetelerinde çıkan karikatürlerini, böyle (TOTO) diye imzalamaktadır.
Bunun kirvesi olduğumdan dolayı, Türkiyenin değerli sanatçılarından birinin adını, Ermenistanın değerli bir sanatçısının, adını değiştirerek, almasına vesile olduğum için, bugüne dek kendimi mutlu hissetmekteyim.
Ne acayip bir şey bu Ya Rabbi ?!
Cumartesi akşam ... Parisin Ermenilerin yoğun olduğu, Alfortvillede, eski İstanbullu bir Ermeni olan Vahakın lokantasındaydık. Sabaha dek Ermenice ve Türkçe şarkılar, havada birlikte raks ettiler. Her zamanki gibi, benden bir Cem Karaca şarkısı istediler.
Ve ben ... ilk kez olarak istemedim söylemeyi, sesimin yorgunluğunu bahane ederek, o saatlerde Cem Babayı ebediyete yolculadığımızı bilmeden...
Gerçi ; son sözünü söyleyemeden gittin Cem Baba, çünkü son yıllarda, yeni bir söylem, yeni bir mesaj geliştirememiştin. Kendini çok yorduğundan olacak belki de ...
Ama bugüne kadar, bana ve milyonlarca gence ve genç kalanlara tüm verdiklerin için sana teşekkürler borçluyuz !
Nur içinde yat Cem baba ! (RH/EK)