Başbakan, "Hayır, (Kürtler, Aleviler) azınlık değil, ülkenin asli unsurudur," derken, bazı Kürt ve Alevi örgütleri de "biz azınlık değil, Türkiye'nin asli unsurlarıyız!" demesinler mi?
Ve aslında, çarpıklığın değerlendirmesini, Milliyet gazetesinde 14 Ekim günü yayımlanan yazısında Güneri Civaoğlu yaptı:
"AB raporunda, Kürt ve Alevi yurttaşlarımız için 'azınlık' deyiminin kullanılması şans olabilir. Bakınız. Alevi yurttaşlarımızı temsil edenler de, Kürt kökenli yurttaşlarımız adına konuşmak iddiasında olanlar da anında itiraz ettiler: 'Hayır... Biz azınlık değiliz. Türkiye'nin asli unsurlarıyız.'
"Raporda önerilen, 'azınlık hakları' da Alevi ve Kürt yurttaşlarımızın itirazlarına çarpmış ve kırılmış bulunmakta. 'Lozan Antlaşması'ndaki azınlık tanımının yeniden yapılması' gibi gündem maddeleri de düşmekte. İşte Türkiye'nin şansı"
Ne güzel, kimin, nasıl bir şans yarattığı anlaşılıyor değil mi ?
Güneri Civaoğlu'nun "Azınlık / Şans" başlıklı köşe yazısına devam ediyoruz: "Kürt ve Alevi yurttaşlarımızın örgütlü kurumları tarafından anında tekzip edildi. Bundan sonra AB hala 'Hayır, siz ne olduğunuzdan bile habersizsiniz. Siz aslında azınlıksınız' mı diyecek?
"Türkiye, içeride gereksiz tartışmalarla frenlenmeden ilerleyebilir.
"Kürt kökenli ve Alevi inançlı yurttaşlar, ulusun asli unsurları olarak kendi kültürel haklarını, inanç gerçeklerini eşit ve özgür olarak yaşamalılar.
"Asli unsur, asli unsurluğunu hissetmeli."
Başka şekilde, Güneri Civaoğlu'nun kaleminden, ülkemizdeki resmi görüşün hatta bazı Alevi-Kürt çevrelerin "Azınlık, azınlık olduğunu hissetmeli, yâni haddini bilmeli " mesajını alıyoruz, değil mi?
Ve yurdum sözde demokratik kuruluş, sol cenâh ve bugüne dek ezilmiş kesiminden, bazı çevreler, olanın farkında değiller!
Değiller, zirâ en sol-demokratik geçinenlerimizin birçoğunun kafası hâlâ 1923'ün ulus-devlet kurma refleksi, Kemalizm'in etkisinden kurtulamamış; dolayısıyla günümüze dek bu hata katlanarak gelmiş; ortaya, sağcıları aratmayacak;özde şoven, ötekiye karşı hoşgörüsüz, tarihiyle yüzleşmekten kaçınan, milliyetçi tohumlarla beslenmiş bir "sol" çıkmıştır da ondan !
Kimse, evet kimse "Yahu 'biz azınlık değil, asli unsuruz!' demek, ne demek? Yâni bunu demekle, açıkça 'azınlık oldunuz mu, asli unsur olmuyorsunuz, bu ülkede azınlık olduğunuz takdirde, ikinci sınıf vatandaşısınız demek oluyor" demiyor!...
Ha, gerçekten "azınlığın' anlamı ülkemize mahsus bir şekilde "ikinci sınıf vatandaş" demekse, peki, o zaman bunu açıkça söyleyelim ve çocuğun adını koyalım ...
Ha gerçekten "azınlığın" anlamı, ülkemize mahsus bir şekilde, "ikinci sınıf vatandaş" demekse, Avrupa raporlarına neden kızıyoruz?...
AB, "vatandaşlarınız arasında resmen ayırımcılık, ırkçılık, eşitsizlik, baskı var," dediğinde, nasıl oluyor da "Yoo, bizde hiç ayırımcılık yok," diyebiliyoruz?
Sanki küfür edilmiş veya aşağılanmış gibi, çıkıp, "Hayır olamaz, Kürt ve Aleviler kesinlikle azınlık olamazlar, zirâ onlar bu memleketin asli unsurlarıdırlar," diye "kabahatinden büyük" savunma yapıldığı; bu yapılırken de ayırımcılığın dik âlâsının yapıldığını görmüyor muyuz?
Eğer bu ülkede "asli unsur" olmanın tek ölçütü "Kurtuluş Savaşı'na katılmış olmak" ise, asıl Ermenilerin T.C.nin "en asli unsuru" olması gerekiyor bizce!
Öyle ya, kaybedilen canlar, sönen ocaklar, paramparça edilen rüyalar ve halen süren travmalarıyla Ermeni ulusu ağır bedeller ödedi. Türkiye Ermenileri, 1923'te kurulmuş Cumhuriyetin asli unsurları olmayıp da, nerenin asli unsurları olacak acaba?
Dolayısıyla, bu saatten sonra, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunda "asli unsur olmak"tan söz edince, müsaadenizle, ağır bedeller ödemiş, özveride bulunmuş "azınlık" yurttaşlarımızı, dışlıyor izlenimi vermemeye dikkat etmek gerekir.
Kim kimin asli unsuru? Kim asli kim asılsız?...
Kime göre asli?
Kafalara, bir defaya mahsus bir şekilde, şu gerçeğin kazınması şart: "Azınlık" kavramı dikey değil yataydır.
Özellikleri itibariyle, eşitler arasında "farklı" olandır, o kadar!
Türkiye'de, her tür azınlığı ve çoğunluğuyla tüm yurttaşlar ülkenin asli unsurudur, başka türü de olamaz, düşünülmesi bile söz konusu olamaz, bu biline!
Türkiye'de eğer (dönmemiş) açık bir Ermeni, bir Rum, bir Musevi, kaymakam, vali, yargıç, diplomat hatta Türkçe öğretmeni bile olamıyorsa, bu "azınlık"ın evrensel doğasından değil, bizatihi sadece ve sadece Türkiye'nin antidemokratikliğinden geliyor!(RAH/BA)