17 Aralık'ta AB, Türkiye'nin üye olması yolunda "müzâkere tarihi" yle ilgili kararını belirleyecek; Türkiye'nin "Kopenhag Kriterleri"ni, asgâri oranda yerine getirdiğine dair görüş birliğine varılmış olsa bile, üyelik için insan hakları-siyasî şartların, mümkün olduğu kadar, azâmi oranda uyguluyor olmasını bekleyecek ve izleyecek.
1 Ekim günü gerçekleşen kolokyumda Türkiye ve Avrupa'dan gelen konuşmacılar, "Asgâri düzeyde yerine getirildiği iddia edilen reformların uygulamadaki son hâli", "çok şeyin değiştiği, söylenirken, reel bazda durum", "İnsan hakları, özgürlük- Kürtler konusunda değişip -değişmeyenler ", "Değişim süreci", "AB üyeliği hâlinde, toplum, kültürel ve ekonomik sonuçları" ve "Türkiye'nin adaylığının, bölgesel ve jeo-stratejik beklentileri" başlıklarıyla tartıştılar.
İstanbul'dan yayıncı, Ümit Fırat, Sorbonne Üniversitesi eski Rektör Yardımcısı, hâlen Sorbonne ve Galatasaray Üniversiteleri'nde öğretim üyesi Prof. Dr. Ahmet İnsel, İstanbul Baro avukatlarından Hasip Kaplan ve Diyarbakır Baro Başkanı Sezgin Tanrıkulu "Demokrasi-İnsan Hakları" üzerine konuştu.
Toplantıda, Amsterdam Üniversitesi araştırmacısı, Joost Jongerden'in "Tehcir-sürgün edilen halkların kaderi", Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi Nazan Üstündağca'nın da "Kürtlerin mâruz kaldığı zorâki yer değiştirmelerin bilanço- sonuçları" ve "Yerlerinden edilen Kürt nüfusun psikolojik ve kimlik sorunları" başlıklı tebliğleri tartışıldı.
Protestan Etik Konseyi Başkanı Olivier Abel ile Paris Sosyal Bilimler Yüksek Etütler Okulu öğretim üyesi Hamit Bozarslan da "Laiklik ve Özgürlükler" üzerine konuştu.
Uluslararası Etnik-Ulusal Azınlıklar Merkezi Başkanı Aureli Argemi, Milliyet'ten Hasan Cemal, Demokratik Kitle Partisi genel başkanı, eski bakanlarından Şerafettin Elçi, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) başkan vekili Mir Dengir Fırat, kapatılan Halkın Emek Partisi (HEP) genel başkanlarından, Urfa eski Belediye Başkanı Feridun Yazar'ın konusuysa "Kürt Sorununa Çözüm" idi.
Toplantıdan kısa kısa
"Balkanların Makedon ve Arnavudundan taa Kafkasya'nın Çerkez ve Gürcüsüne" dek, anne ve baba tarafından, kökenlerini, ayrı ayrı belirttikten sonra "şimdi kendime Türk mü yoksa başka şey mi diyeceğim, bir kaç ateş arasında kalan ben, işte bugünün Türkiye insanıyım" diyen Hasan Cemal idi.
Cemal, ayrıca, "gerçi, tüm kökenlerimi ifade etmem, kimseyi rahatsız etmez ve kimse de beni rahatsız etmezken, 'Kürt kökenli Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım' denildiğinde, düne dek, fazlaca rahatsız olunuyor ve de Kürtler rahatsız ediliyordu; bunun farkına inanın, Kürt dostlarım dikkatimi çekmeden önce, ben de varamamıştım," dedi.
Hasip Kaplan, "Kıbrıs'ta Türk askerinin çekilmesini veya 1915'in Ermeni Soykırımı olduğunu söyleme veya yazmanın, 'yepyeni bir suç' kapsamına girdiğini, bunun yeni TCK'nun 305. maddedeki 'Temel, milli yararlara zarar vermek' gibi garip, lastikli bir maddeyle yasaklandığını, bunun şimdiden Türkiye'nin başını" ağrıtacağını hatırlattı.
Ümit Fırat'ın "Türkiye'de, hele Cumhuriyet döneminde, ırkçılığın resmen bir devlet politikası olduğunu artık söylemek gerekir; daha 1930'larda iktidar Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ideologlarının 'Ülkemizde Türk soyundan olmayanların, salt Türklere hizmetkâr ve köle olma hakları vardır' gibi söylemlerde bulunduklarını ve bu sözlerin bugüne dek özeleştiriye tâbi tutulmadıklarını, bunların ne denli ırkçı söylemler olduklarını, hiç kimse resmen özür mahiyetinde söylememiştir" sözleri, öz devletlerinin eteklerindeki "ayıplı taşları" çoktan dökmüş Avrupalıların, alkışlarken "sıra neden Türkiye'de olmasın" dedirtti!
Ahmet İnsel'in "Türkiye, önce 'nereden geldi,bugün nerededir ve nihayet nereye doğru gitmekte" başlıklarıyla yaptığı analiz ve değişen dünya konjonktürü nedeniyle, artık varlığını sürdürebilmek için, değişmek zorunda olduğu bilincine varan, bir ordunun olduğunu" belirtmesi, dikkat çekiciydi.
Şerafettin Elçi, "Türkiye'de Kürtler 250 bin km2'lik bir alanda yaşıyor" belirlemesini yaptıktan sonra, "Federatif devlet dendiğinde, Türkiye'de devlet kadroları yanlış telâkki ediyor ve ürettikleri öz fikirleri olmayan kitlelere de bu yanlışı aktarıyorlar, "sözleriyle federatif devlet yapısı üzerine açıklamalarda bulundu.
"Federatif devletlerde devlet tekdir. Federasyon sadece devletin iç yönetiminde bazı iş bölümleri yapar, o kadar!"
Elçi, Kürtlerin uluslararası hukukun 'ulusların öz kaderlerini özgürce tayin hakkı'ndan söz etmesinin "ayrılma" veya başka bir "devlet kurma" eleştirirken Mustafa Kemal'i andı.
"Amasya protokolünden Sivas Kongresine dek pek çok belgenin taahhüt ettiği, Kürtlerin vatandaşlık hakkının, salt hatırlanılması (zirâ 80 yıldır unutulmuştur !) hâlinde, sorun kökünden çözülecek, kesinlikle ayrılmak-başka bir devlet kurmak, konu olmayacaktır; Kürtlerin de Türk kardeşlerimiz üzerinde, böyle izlenimler verecek, sivri, duygusal söylemlerden ırak olmaları gerekiyor." (RAH/BA)