Bir itiraf. Kendimden nefret ettiğim an'ın itirafıdır bu.
Cephanede patlamanın olduğu sabah ilk önce "25 şehit" yazısını gördüm ekranda. "Hay Allah!" dedim. Yine mi, nerede, ne olmuş. İyice çıldıracaklar şimdi savaş çığırtkanları. Öyle acıdır ki, "patlama" olduğunu öğrenince rahatladım.
Kendimden soğudum sonra, bir anlık nefret ettim diyebilirim. Ölümün nereden geldiğine bakarak ferahlayabilir miydi insan?
İnsanlığımdan şüphe ettim. Ölümdü işte. Ha bir densiz kurşunu, ha faili meçhul, ha karakol baskını ne fark eder ki? Bu kadar mı delirdik dedim kendi kendime.
Bu kadar mı insafsızlaştık? Ben de mi?
"Hangi ölüme ne kadar üzülmeli" diye bir kitap yazılabilir şu günlerde. Misal, bir askere on gözyaşı, alevi ise puanı düşer; ancak yedi hadi bilemedin sekiz eder. Hem onun töreni de farklıdır. Herkes gitmez. Cemevi de neymiş? Devlet töreni düzenledik, kıldık namazını da!
Ölen asker Ermeni ise zaten intihar etmiştir, intihar günah. Üzülme skalasında oldukça aşağıda kalır. Kürt ve askerse kim bilir dağdakilerle işbirliği vardır dersin yine yerlerdedir.
Kimlikten bağımsız olarak kişinin ne yaparken öldüğü de önemli tabi. Eğer asker sayım yaparken öldüyse çok önemli değil, her yerde oluyor böyle kazalar. Normal.
Hem Genelkurmay Başkanı falan gelir, iki hediye veririz. Gazeteye çıkarız, fena mı?
Kışlada öldüyse asker, kesin psikolojik sorunları vardır.
Görev başında öldüyse dağda mesela o zaman kahramandır ama.
Sadece asker ölmüyor ki memlekette. Misal öğrencisin, misal Muğla'da, yine misal adın da Şerzan. Misal polis kurşunuyla öldün. Ne kadar üzülmeli şimdi? Adından kaybettin bu bir, polis öyle durup dururken ateş etmez iki, polis zaten havaya ateş etmişti, bu da üç.
Hem zaten polisin avukatı "Mardin Kızıltepe'deki davada dört özel harekat polisi tek gün bile tutuklu kalmadı. Müvekkilim ise iki yıldır tutuklu" dememiş miydi?
12 yaşında 13 kurşunla ölen Uğur'u vuranlar serbest de bu polise yazık değil mi? Görevini yapmış zavallı. Hem ne işin vardı gösteride bakanımız da dediydi ya "gitmeseydi, ölmezdi".
Şimdi sana mı üzülelim çocuk?
Yok, bu böyle olmayacak. Birileri çıksın "hangi ölüme ne kadar üzülmeli" kitabı yazsın. Zira her ölümde aynı acı olmuyor. Aklını yitirdi artık insanlar. Ben de.
Ya da artık hiç üzülmeyelim.
Bu yazı da böyle olsun. Belki tersine işler bazılarımızın beyninde.
Unutmadan, bir de "utanç müzesi" açıldı memlekette. Her aynaya baktığında utanması gereken bizlere, belki hafızamızı yoklar, akıl verir diye.
Hak getire! (SK/EKN)