Gazeteciydi.
İnsandı. İnsanlık halleri ile yaşadı. Su gibi hayatı oldu, hayata iz bıraktı.
Gazetecilik mesleğiydi, yazarlık yaptı. Düşündüğü gibi yazdı, yazdıkları gibi yaşadı.
Gazeteciydi.
Savunduklarından hiç vazgeçmedi. Her haberinde, yazdığı her satırda insanlar vardı, insanlıktan vazgeçmedi. Savunduklarını yazdı, öyle yaşadı. Gazeteci için “sürekli alkışlar” hak edilmiştir demek haddim değil; dilim varmıyor ama öyledir, hayatı ile kazanılmış kocaman bir gerçektir. Biz onu çok sevmiştik, herkes severdi.
Çok iyi insandı, öyle anılacak. İki kelimeye sığan bir hayat “gazeteci ve yazar”.
İnsan ve gazeteci olmaktan duyduğu onuru, kitaplarını, kupürlerini, dergilerini, gazetelerini haberlerini, söyleşilerini, yaptığı her şeyi ve her şeyini paylaştı. Hayatı geride bırakıp gitti.
Maltepe Üniversitesi'nde Onun adıyla anılan bir kitaplık kuruldu. Kitaplığın öyküsü kitap oldu. Adıyla kurucusu olduğu kitaplığa sekiz bin parçadan oluşan kitaplarını, onlarca gazete ve dergi cildini, klasörler içinde binlerce kupürden, belge niteliğindeki yazılarından oluşan 60 yıllık birikimini, arşivini, bağışladı.
Adı bağış, ama Üniversite yöneticilerinin değerlendirmesiyle söylemek gerekirse “muhteşem bir paylaşım” ve geleceğimiz için çok değerli bir kaynak.
Maltepe Üniversitesinde 8 Nisan 2010’da kitaplığın açılış töreninde çok değerli bir gazeteci açış konuşmasını yapmak üzere Gazeteciyi kürsüye davet ederken, “ …şiirden denemeye röportajdan mizah öykülerine, incelemelere varan 16 kitabı bulunmakta. Konuklarımızın da vurguladıkları gibi adını taşıyacak olan kitaplık özellikle genç iletişimciler için büyük bir başvuru kaynağı olacak” demişti.
Gazete kupürlerine sığmayan, adına kitaplık kurulan Gazetecinin “meslekler” ve “kendi mesleği” için neler söylediğine kulak verelim:
“Her meslek saygındır. Ama bence öyle meslekler vardır ki, ayrıcalıkları vardır. Nerden kaynaklanır o ayrıcalık? Doğrudan doğruya insanla temas eden mesleklerdir. Yüz yüze. Birebir. Örneğin tıp mesleği. Doğrudan doğruya insana hitap eder. İnsan sağlığını korumaya. Sağlıklı toplum için çalışır. Ve insanla yüz yüze, el ele temastadır. Ve bu meslek Hipokrat yeminine uygun olarak doğru ve dürüstçe yapıldığı takdirde dünyanın en erdemli mesleklerinden biridir.
İkinci meslek, hukuk. Hukuk. O da insanın hakkını koruyan, bire bir insanla yüz yüze olan, onun elinden tutup hakkını koruyan, adaleti savunmaya çalışan meslektir. Onlar da yine altını çizerek söylüyorum, doğru ve dürüst yapıldığı takdirde dünyanın en erdemli mesleklerinden birine sahip insanlardır. Üçüncü olarak da eğitim mesleğini söyleyeceğim. İlköğretimden, hatta daha öncesinden başlayarak, üniversitenin sonuna kadar insanı bilgilendiren, birebir insanla yüz yüze, onu bilinçlendiren, topluma kazandıran eğitimciler, bilim insanları, onlar da mesleklerini doğru ve dürüst yaptıkları takdirde dünyanın en erdemli mesleğine sahiptirler.
Ve dördüncü olarak kendi mesleğimi kayırdığımı düşünmeyin, gazeteciliği söyleyeceğim. Gazeteciler de insanlara birebir güncel bilgileri aktarırlar. Kendi yörelerinde, ülkelerinde, dünyada olup bitenleri doğru ve dürüstçe, eksiksiz, abartmasız, gizlemesiz, bütün gerçekleri insanlara aktarmakla yükümlüdürler. Onlar da mesleklerini, meslek ilkelerine bağlı olarak doğru ve dürüst yaptıkları takdirde dünyanın en erdemli mesleklerinden birine sahip olan insanlardır.
Ben iletişimde okuyan müstakbel gazeteci genç arkadaşlarıma, bu meslekte başarılar dilerken karşılaşacakları iki olguya dikkat çekmek isterim. Birincisi, baskı. Doğru ve dürüstçe mesleğinizi yaparken çeşitli baskılarla karşılaşabilirsiniz. Ekonomik baskılar olabilir. Mahkemelere gidersiniz. Siyasal baskılar olabilir. Çeşitli, birçok yoldan baskılar gelebilir. Tehditlerle karşılaşırsınız. Ölüm, tehditleriyle karşılaşabilir, hatta öldürülebilirsiniz. Son yüzyılda 66 kişi gazeteci öldürüldü.
İşte bu olgunun yanı sıra; şiddetin, tehdidin, tepkinin, baskının yanı sıra, siz doğru dürüst gazetecilik yapmaya çalışırken, önünüze şan ve şöhret ve onun yanı sıra servetler sunulabilir. Ve onları elinizin tersiyle itip, baskılara göğüs gerip doğru ve dürüstçe mesleğinizi yaparsanız, dünyanın en erdemli mesleğini yapmış olursunuz. (Sürekli alkışlar.)”
Gazeteciydi. Örnekse eğer onun hayatından sadece iki örnek bile yeterli.
Başkalarının yazdıklarından dolayı on altı yıl hapis cezası alan ve hapse atılan gazeteciyi cezaevinden çıkarmak için elinden ne gelirse yapacağına dair söz vermesine tanık oldum. Sözünü tuttu, kanun çıkarılmasını sağladı ve hapisteki gazeteci özgürlüğüne kavuştu.
Gazeteci öldüren ve suçun faillerini saklamak için “duvardan düştü, öldü” diyenlere karşı verdiği kararlı direncinden bir adım bile geri atmadı. Onun mücadelesi sayesinde sarı basın kartı olmayan gazeteciyi öldürenler mahkûm oldu.
Yıllarca mahkemelerdeki varlığı ile gazetecilere aşıladığı özgüven duygusu ve yargıdaki fikri takibi unutulmaz, unutulmadı.
Mesleğin onurunu savunmaktan hiç vazgeçmedi, gerektiğinde direndi ve öğrenmek isteyen gazetecilere direnişi öğretti. Türkiye’nin aydınlık geleceğine inanarak yaşadı, hiç yılmadı.
İyi insandı. Otobüs durağında otobüs beklerken karşılaşabileceğiniz biriydi. Adını yazmayınca sanki hayata veda edip gitmemiş gibi. Çok şakacıydı, çocukla çocuk oldu, kahkahalarına herkesi ortak etti. Çok ciddiydi, ciddiyeti çok öğreticiydi. Meslek ilkelerine göre gazeteci ve nasıl insan olunur üzerine fedakârlık etmek isteyen herkesle; hayatını paylaştı.
Onun hayatı ve yaşadıkları için verebileceğiniz hafif tuzlu ve tatlı, birazcık tadı acılı gözyaşınız varsa; esirgemeyin. Su gibi yaşadığı aziz hayatına değer.
O gazeteciye verilebilecek en güzel armağan; onun hayatına sürekli alkışlardır, onun için akacak bir damla gözyaşınızdır. (Fİ//AS)