28 Ocak tarihinde bu cümleyle biten "Hakkari'de Deprem Oldu, Bölücüler İsyanda" başlıklı derleme yazıma yanıt kısa bir süre sonra Yüksekova'dan geldi!
Yazıda bir internet sitesinde, depremden sonra ilgisizlikten yakınan Hakkarililerin valiliğe yürüyüş haberi için bir İnternet sitesindeki "okurlar"ın yorumlarına dikkat çekmiş, sanal dünyadaki bu faşizm ve "öteki" düşmanlığının, "gerçek" hayatta ne kadar yaygın olduğunu merak ettiğimi ifade ederek, oturup beklemiştim.
O yazıdan sonra çok sayıda küfür, tehdit dolu mail aldım. Ancak yakın dostlarımın söylediklerine göre, internette bir ekip örgütlenmiş ve bu tür yazılara, olaylara anında "müdahale" edip, söz konusu kişilere tehditler yağdırıyormuş. Velhasıl ben de bu "öteki" düşmanlarının "gerçek" hayatta zuhur etmeyeceğine kendimi inandırmış ve demokratik ülke ve toplumumuz içinde, "koruma istemeden!" günlük yaşamımı sürdürmeye çalışmıştım.
İki neden...
Ancak çok geçmedi ve 17 Şubat akşamı (veya gecesi) "birileri", Hakkari'nin Yüksekova ilçesinde, fotokopiyle çoğalttıkları kağıtları çarşı ortasında dağıttılar. Yüksekovalılara hitaben "Ey Kürt Halkı" ünlemiyle başlayan bildiride, Kürtlere, onların gerilla olan kızlarına, namuslarına, aşağılayıcı ifadeler yer alıyor.
Bildiri metnini buraya özellikle almak istemiyorum. İki nedenden ötürü: Zaten bildirinin içeriği, "Hakkari'de Deprem Oldu Bölücüler İsyanda" başlıklı yazımızda derlediğimiz "yorumlar"ın içeriğiyle hemen hemen aynı. Korkuyla karışık bir düşmanlık duygusuyla kaleme alındığı için bir sürü yazım hatası olan, küfürlü vb, bir üslup, hem derlediğimiz yorumlarda hem de Yüksekova'da dağıtılan bildiride çok benzer.
Zira metni kaleme alanlar, kendilerini polismiş gibi göstermeye, o kimliğin arkasına saklanmaya çalışacak kadar korkaklar. Bu hakikaten dikkat çekici bir husus; bunu not edelim. Ama meseleye tam tersinden de bakılabilir; bu insanların aslında kimseden, hiçbir korkuları olmayabilir. Her türlü davranışta bulunabilir, insanların huzurunu kaçırmak için ellerinden geleni yapabilir ve bu da birilerinin işine yarayabilir. Bunu da not edelim.
Öbür nedense, bu tür bir bildirinin altına imza atmak isteyenlerin sayısının "sanal" ve "gerçek alem"de hiç de azımsanmayacak boyutlarda olduğunu artık bilmemden. İnternet'te dolaşan bu tür metinler, kimi internet kullanıcısının; duygularına tercüman oluyor. Muhtemelen sizlere de arada bir, "Vatanımızı satıyorlar, daha ne bekliyoruz" yollu, Kürt, Ermeni ve Rum düşmanlığı kokan mail'ler "bir yerlerden" geliyordur...
Dolayısıyla ben burada, savcılara da seslenerek, eğer Yüksekova'daki bildirinin sahiplerini bulmak istiyorlarsa, daha önce derlediğimiz yorumların yapıldığı İnternet sitelerine bakıvermelerini rica ediyorum. Dağıtılan bildiri, sanırsınız ki bizim derlediğimiz yorumların bilgisayar çıktılarından oluşuyor!
Tüm bunlar, hadisenin sadece ufak bir ayrıntısı. Öte yandan sabah dükkanlarının önünde "Ey Kürt Halkı" başlıklı hakaret dolu metni gören esnaf, son derece haklı olarak sokaklara döküldü. Yüksekova'nın tek caddesi Cengiz Topel'de bir araya gelen yaklaşık 4 bin Yüksekovalı, daha sonra Hükümet Konağı'na yürüyerek, bildiriyi dağıtanların bulunarak cezalandırılmasını istedi.
Basının -Olmayan- 'Kitabı'
Burada uzunca bir parantez açmama müsaade buyrun: Yüksekova'dan aldığımız haberlere göre, halkta büyük bir öfke ve aynı zamanda tedirginlik havası var. İnsanlar niye öfkelenmesin ki; ülkenin en büyük gazetelerindeki köşe yazarları, Kürt düşmanlığını kışkırtacak yazılar yazmaya başladılar yine. "Nevruza Dikkat" çeken bir köşe yazarı, AB uyum yasalarının, polisin elini kolunu bağlamasından ve bu bölücüleri rahatça yok edememesinden yakınırken, aslında Kürt düşmanlığını da körüklüyor.
Fakat bunu da bir yana bırakalım; hatırlarsınız, Şemdin Sakık'ın "Apo" başlıklı kitabı, kimi gazetelerde günlerce alıntılandı, "tanıtıldı". Söz konusu kitapta Sakık'ın, PKK'li kızlarla, Öcalan'ın ilişkisinden söz ettiği filan yazıldı.
Tamam, varsa bir kitap ve bir iddia, bu pekala bir haber değeri taşıyabilir. Ancak basın, kızları gerilla olan insanların hassasiyetini gözetmedi bu sırada. Aksine, Sakık'ın olduğu iddia edilen ifadeleri, kimi taşkınlıklara yol açabilecek şekilde sürmanşetlere taşıdı. Yüksekova'da dağıtılan bildiride, bu haberlerden esinlenildiğini belli eden ifadeler, gazetelerin tutumunun da Kürt düşmanlığına kaynaklık ettiğini ortaya koyuyor...
Bu bir; ikincisi ise, o kadar alıntılanan, "tanıtılan", coşkuyla karşılanan kitabın aslında "olmaması!" Kim Yayınları'ndan "çıkan", "Apo" başlıklı, Şemdin Sakık imzalı kitabı göreniniz var mı? Ankara ve İstanbul'daki hiçbir kitapçıda bu kitabın bulunmadığı söyleniyor. O halde bu kitap, yayınlanmış olsa dahi, "fiilen" yok. Bu bir haber değeri taşır fakat kitabı sürmanşet yapanlar, bundan söz etmiyor...
Kadınlar ve Kürtler
Eskiden, "düğmeye basıldı, savaş birilerinin işine geliyor, kışkırtıyorlar" diyenleri, komplo teorisi üretmekle suçlardık. Ancak Mersin'de, Mardin'de, Adana'da, Şemdinli'de Yüksekova'da yaşananlara bakılacak olursa, kimileri hakikaten eski günlere dönme özlemi içinde çırpınıp duruyor. Ancak "Ey Kürt Halkı" Kürt inadıyla, sabrını koruyor.
Son bir not; geçtiğimiz aylarda Avrupa'dan gelen bir kadın parlamenter heyeti, Başbakan Erdoğan'ın televizyona çıkıp, kadınlara yönelik şiddet karşıtı bir konuşma yapmasını veya bu amaçla bir futbol müsabakasında oynamasını talep etmişti. Aynı şekilde, Kürtlere karşı yükseltilmeye çalışılan faşizme veya en azından Yüksekova'da dağıtılan bildirilere karşı Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün, televizyona çıkıp, konuşmaları yükselen faşizmin aşağı çekilmesine önemli bir katkı olabilir. (İA/EK)