Son derece hassas ve incelikli bir şekilde düzenlenmiş gibi gözüken bir evren ve bu hassas, akıllı tasarımın gerektirdiği mükemmel bir yaratıcı güç inancı. İçinde yaşadığımız dünyada, üzerinde en çok düşünülüp, tartışılan konulardan biri.
Mükemmel gibi gözüken bir evrenin mutlak surette bir tasarımcısı olmalı ve bu tasarımcı, kendisi herhangi bir nedene gereksinim duymaksızın var olmalı. Var olmak için herhangi bir nedene ihtiyaç duymayan zorunlu varlık Tanrı ve onun yarattığı biz, yani var olmak için bir nedene ihtiyaç duyan mümkün varlıklar.
Bu konu tarih boyunca pek çok felsefeci, din bilimci, sanatçı, düşünür ve hatta sıradan insanlar tarafından tartışma konusu edildi.
Evrenin bir tasarımcısı var mı sorusuna bilim insanlarının verdiği yanıt çoğunlukla hayır oluyor. Çünkü kuantum fiziği alanında son dönemlerde elde edilen gelişmeler, evrenin hiç bir şekilde tasarlanıp kurgulanamaz olduğu iddiasını destekliyor.
Gökcisimlerinin belirli bir yörünge etrafında düzen içinde hareket ediyor oluşu, fizik, kimya, biyoloji gibi alanlarda belirli doğa kanunlarının işleyişi, her şeyin akıllı bir tasarımcısı olması gerektiği görüşünü beraberinde getiriyor. Çünkü gözümüzün gördüğü dünyada bir düzen var ve doğa kanunları işliyor. Herhangi bir tasarımcı olmaksızın bu düzenin yaratılması mümkün mü sorusu akla geliyor. Düzen varsa düzeni düzenleyen bir güce de doğal olarak ihtiyaç vardır.
Atom altı parçacıkların davranışlarını inceleyen kuantum fiziğine göre evreni tasarlamak mümkün değil. Bazı bilim insanları evrenin kendiliğinden var olduğunu iddia ediyor. Klasik fizik kanunları, kuantum fiziğinde geçerli değil. Süperpozisyon ilkesini buna örnek olarak verebiliriz. Evrende bir atom altı parçacık aynı anda birden çok durumda olabiliyor. [1]
Durum ile konumu, hızı ve enerjisini kastediyoruz. Bir ölçüm yapılana kadar parçacıklar aynı anda birden çok konumda olabiliyor. Ölçüm yapmak atom altı parçacık ile bir etkileşime neden oluyor ve bunun sonucunda konumunu bir olasılık olarak belirleyebiliyoruz. Ayrıca aynı anda hem hızını hem de konumunu hesaplamak ta mümkün olmuyor.
Biri üzerinde yapılan ölçüm diğeri üzerinde bir değişikliğe neden oluyor. Klasik fizikten farklı olarak kuantum düzeyde işler çok karmaşık ve kuantum düzeydeki belirsizliğe Heisenberg belirsizlik ilkesi adı veriliyor. Kuantum kaos denilen bir kuram var ve klasik kaostan daha kaotik bir yapıda. [2]
Her şeyin son derece karışık ve belirsiz olduğu bir evrende nasıl olurda bir tasarımdan bahsedebilir. Pratik yaşamda plan yapılmadığı bir durumda hayatın nasıl bir karmaşaya döneceğini hayal edin.
Makro evrene bir düzenlilik, mikro evrene bir belirsizlik hakim. Evrende hem bir düzen hem de bir belirsizlik mevcut. Planlı bir sistem yaratabilmek için her şeyin belirsiz olduğu bir olasılıklar denizine ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. İçinde sonsuz sayıda olasılığın olduğu bir yaşam havuzu gibi. Belirsizliğin olması yaratım süreçleri için çok fazla değişkenin varlığını mümkün kılıyor ve bu da çeşitliliğin olmasını sağlıyor. Daha doğrusu olasılıklar, yaratım sürecini meydana getirerek yaşamı var ediyor.
Tarih boyunca kaos ve düzen üzerine çok şey düşünüldü ve çok şey yazıldı. Kutsal kitaplarda bile kaostan, düzenin nasıl yaratıldığından bahsedilir. Eski Ahit'in Yaratılış Kitabı’nda kaosa Tanrı'nın sözü ile düzen verilir. Tanrı kelamı sayesinde kaostan aşamalı olarak, düzen yaratılır. [3]
Ayrıca potansiyelliği, karanlığı, kuralların askıya alınmasını temsil eden ejderha da kaos ile ilitilidir.[4]
Ejderhanın öldürülmesi bir anlamda kaosun düzene çevrilmesi anlamına geliyor.
Düzeni Tanrı yaratıyor peki kaos için ne söylenebilir? Düzenin sahibi Tanrı ise kaosunda tanrısal bir boyutu olduğunu söylemek mümkün olmaz mı?
Evrende gördüğümüz bu düzenin nasıl olurda bir yaratıcısı olmaz diye düşünebilirsiniz. Bilim insanları kaostan düzenin nasıl varolduğu üzerine çok düşünüyor ve bu konuda araştırmalar yapıyorlar.
Son derece ince ayarlı gibi gözüken bu evren, kuantum düzeyde bir kaostan ibaret. Mikro dünyada yani kuantum seviyedeki belirsizlik ve kaos hali, makro düzeyde planlı bir tasarıma dönüşüyor. Nasıl oluyor da kaos düzenli bir sistem haline geliyor. Kuantum fiziğine göre süperpozisyon ilkesi gereği atom altı parçacıklar aynı anda birden çok pozisyonda olabiliyorken bizler neden aynı anda iki farklı lokasyonda olamıyoruz? Kuantum fiziğine göre atom altı parçacıkların hızı ve konumu aynı anda hesaplanamıyor ve aynı anda birden çok konumda olabiliyorlar. Belirsizlik ilkesi mikro evrene daha çok hakim. Bilim insanları ışığın parçacık gibi davranan dalga, dalga gibi davranan parçacık olduğunu söylüyorlar. [5]
Fizikçi Heisenberg, belirsizlik ilkesini ortaya attığında bilim insanları arasında çok büyük etki uyandırmıştı. Kuantum evreninde tam bir belirsizlik var diyebiliriz. Peki belirsizlikten bu düzenli sistem nasıl var oluyor. Bazı bilim insanları bu düzenin kendiliğinden var olduğunu iddia ediyor. Teist yorumlara göre evrenin kendiliğinden oluşması mümkün değil. Özetle konu son derece tartışmalı.
Teleolojik argüman, din felsefesi açısından her şeyin ince ayarlı bir şekilde düzenlendiği izlenimi veren bir evrende bir tanrının da zorunlu olarak var olması gerektiği görüşünü içerir. [6]
Zorunlu olarak bir tanrının var olması gerektiği düşüncesi antropik ilkeye dayanıyor. Çünkü antropik ilke, yaşamın var olabilmesi için çok ince ayarlanmış bir sisteme ihtiyaç duyulmasını ifade ediyor. Ayrıca ince ayarlı bir sistemin doğal sonucu olarak, bilinçli bir yaşam ve canlılar ortaya çıkıyor. Antropik ilke hem teistler hem de ateistler tarafından kendi görüşlerini desteklemek üzere kullanılıyor. Teistler hassas ayarlı bir evrenin doğal olarak bir tanrıyı gerektirdiğini iddia ederken, ateistlerde sonsuz olasılığın olduğu bir evrende yaşamı ve zekâyı meydana getirecek bir raslantısallığın şans eseri de olsa var olabileceğini iddia ediyor. İki uç noktada kendini ifade eden rastlantısallık ve ince ayar konusu, bu zıt görüşler zaman zaman dünyada çatışmalara, savaşlara bile neden oluyor.
Belirsizliklerle dolu olasılıklar denizinden alınan olasılıkları, anlamlı ve düzenli sistemlere dönüştüren bir yapıda evren.
Düzeni yaratabilmek için sonsuz olasılığın var olduğu kaosa ihtiyaç var. Her şey deterministik bir şekilde kesinlik arz ediyor olsaydı sistem katı bir şekilde, yeni şeyler yaratılmasına izin vermezdi belki de. Sınırsız sayıdaki olasılığın olduğu kaos ortamından ince bir şekilde belirlenmiş varlığın zuhur etmesi.
Sonsuzluk denizinden bir parça yaşam koparmak gibi adeta. Kaostan bir düzen meydana geliyor oluşu belki de ontolojik olarak bir zorunluluktur kim bilir. Düzenlilik arz eden sistemi besleyecek, ona kaynak teşkil edecek olasılıklarla dolu bir kaos ortamına ihtiyaç vardır belki de.
Tarihte, evrenin bir tasarımcısının olup olmadığı konusunda sadece entelektüel tartışmalar yaşanmadı. Farklı inanışlar, dinler ve mezhepler yüzünden çok sayıda savaş oldu, katliamlar yaşandı.
Milyonlarca insanın öldüğü bu savaşlar ve katliamlar, çok büyük acılara neden oldu. Günümüzde de hala devam eden savaşlar, pek çok insanı ölüme ya da sakatlığa mahkûm ederken, aynı zamanda yurtlarından ediyor, göçe zorluyor.
Suriye örneğinde olduğu gibi milyonlarca insan mezhep savaşları yüzünden onca acıya katlanmak zorunda kaldı. Mülteci olarak kaldıkları ülkeler üzerinde de sosyo-kültürel, siyasi ve ekonomik pek çok olumsuz, etkiye neden oldu bu savaşlar ve çatışmalar. Filistin'deki insanlık dramı ise gerçekten korkunç boyutlarda.
Bütün mevzu dönüp dolaşıp tanrı meselesine nasıl baktığımıza bağlanıyor. Bir insanın yaratıcı bir güce inanıp inanmadığı ya da var olduğuna inandığı bu tanrı ya da tanrılara atfettiği özellikler neden fırtına koparıyor.
Bilişsel sistemimiz düşünce ve inanç kalıpları üretiyor ve bu kalıplar üzerinden hayatı ve insanları okumaya çalışıyoruz.
Bireysel olarak insanları ya da insan gruplarını değerlendirirken, zihnimiz sahip olduğu düşünce ve inanç kalıplarına başvurup karşısındakini tanımlamaya çalışıyor.
O kalıplara uymayan ya da benzeşmeyen insan ve toplumları dışlayıp ötekileştiriyor. Kendi dünya görüşünü, inancını, dinini, mezhebini ya da etnik kökenini üstün görmek, başkalarını olumsuzlamak üzerinden, kendini olumlamak, kendini onaylamak bir anlamda. İnsanlar ortak paydasının çok olduğu -inanç kalıpları, dinler ya da mezhepler çok önemli ortak paydalar- insanlarla alışveriş halinde olmayı tercih ediyor. Kendine benzeyen, kendisi gibi düşünen insanlara sevgi ve muhabbet besliyor.
Bu durum bir anlamda anlaşılır bir şey çünkü uyumlu olduğumuz insanlarla paylaşımlarımız olsun istiyoruz. Kendine benzeyeni benimsemek, farklı olanı olduğu gibi kabul etmekten çok daha kolay.
Fakat farklı olanı anlamak, saygı ile kabul etmek ve hatta sevmek insanın hayatını zenginleştiren, farklı bakış açıları kazandıran bir şey. Daha zor, ama hedeflenmesi gereken bir ruh ve zihin durumu kanaatimce.
Farklı inançları kabullenmenin zorluğunun nedenlerinden biri de farklı inançları, insanların kendi kutsalına bir saygısızlık olarak algılaması. Daha önce de değindiğimiz gibi sonsuz olasılıklar evreninde neredeyse insan sayısı kadar çok tanrı tasavvurunun olması kadar doğal ne olabilir. Kültürel farklılık çeşitliliği meydana getiriyor. Çeşitlilik te elbette zenginlik anlamına geliyor.
Konumuza geri dönersek, evrenin bir tasarımcısı, yani yaratıcısı olup olmadığı konusu, insanoğlu var olduğu sürece tartışılmaya devam edecek. Pek çok farklı fikre, inanca sahip olmamız hayata bambaşka pencerelerden bakmamızı sağlıyor.
Her insanın aynı inanca sahip olmasını beklemek dünyaya tek bir rengin hakim olmasını istemekle eşanlamlı. Farklı renkler olmasa birbirimizi göremeyiz. Tek rengin olduğu bir dünyada kimse kendisini tanıyamaz.
Kendimizi başka renkler ve tonlara bakarak algılıyoruz. Tıpkı doğada olduğu gibi çeşitliliğin, türlerin devamlılığını sağlayan çok önemli bir faktör olması gibi, ruh ve zihin dünyamızdaki farklılıklarda hayatta kalmamızı sağlayıp, kendimizi, diğerlerinin bize tuttuğu aynada görmemizi sağlayacak.
(FÜ/EMK)
Kaynakça
[1] Evrim Ağacı Youtube Kanalı
Süperpozisyon. Aynı Anda Birden Fazla Yerde Olmak Mümkün mü?
[2] Kerem Cankoçak Youtube Kanalı
Determinizm ve Kaos, Kuantum Kaos
[3] Dinsel İnançlar ve Düşünceler Tarihi
Mircea Eliade
[4] Dinsel İnançlar ve Düşünceler Tarihi
Mircea Eliade
[5] Bebar Bilim Youtube Kanalı
Heisenberg Belirsizlik İlkesi
[6] Pelin Dilara Çolak Youtube Kanalı
Teleolojik Argüman, Evrenin Tasarımcısı Kim?