12 Şubat 2024’te, Bakanlar Kabinesi toplantısı sonrası Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye'nin 21 yıldır en büyük gücü olan güven ve istikrar iklimini bozmak isteyenlere fırsat vermeyeceğiz. Mahalli İdareler Seçimlerini, ülkemizi tökezletmenin aracı haline dönüştürme hayali kuranların heveslerini yine kursaklarında bırakacağız. Türkiye artık hem siyasi hem ekonomik hem askeri olarak bambaşka bir ligin oyuncusudur” dedi.
29 Şubat’ta Aydın’da konuşan ve ülkeyi yeniden darbe iklimine sokmak isteyenler olduğunu iddia eden Erdoğan, "Sağda solda kendi kendilerine gelin güvey olan varsa, Aydın'dan hepsini ikaz ediyorum. Hayalinizde 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat gibi bir darbe veya cunta girişimi varsa, karşılaşacakları gerçek en hafif tabirle 15 Temmuz olacaktır" ifadelerini kullandı.
4 Mart’ta yine Bakanlar Kabinesi toplantısı sonrası konuşan Erdoğan "Irak sınırlarımızı güven altına alacak çemberi tamamlamak üzereyiz. İnşallah bu yazın Irak sınırlarımızla ilgili meseleyi kalıcı olarak çözüme kavuşturmuş olacağız" dedi. Suriye sınırları boyunca 30-40 kilometre derinliğinde bir güvenlik koridoru oluşturma iradelerinin baki olduğunu belirten Erdoğan, daha önceki harekatlarla bir kısmının tesis edildiği bu koridordaki boşlukları yeni adımlarla doldurmakta kararlı olduklarını dile getirdi.
***
Son iki-üç haftada, aklımda kalan üç demeci yazdım. Yüksek ihtimaldir, geçen birkaç günde bu demeçlerle aynı minvalde, aynı bağlam ve tonda onlarca şey söylenmiştir.
Sokak röportajlarında kendisine sorulan bir soru ile ilgili “Valla Yüksekova’dan yeni geldim, bilmiyorum” diyen amca misali, ne diyor bu açıklamalar sorusuna, insanın da bu amca gibi cevap veresi geliyor.
Seçimlere adil gidiyorumsu bir havada, seçim konuşmalarına “oy yoksa hizmet yok” tehditlerinden arta kalan zamanlarda bol savaş, bol darbe, bol dış tehditler giriyor.
Yani anladığım, başta Asya tarafı olmak üzere, sinirleri Ekvator’da şişkin, kutuplarda basık olan herkes işi gücü bırakıp Türkiye’ye savaş açmaya karar vermiş. Orada yerel seçimler var, o halde bu büyük oyunu bozmalıyız diye ter döküyor.
Baksanıza, üç açıklamada da darbe olmuş, herkesin evine girilmiş, her odaya anlık her cepheden ateş ediliyor gibi bir ruh hali var.
Gerçekten de durup dururken niye ‘darbeye yeltenenler var, izin vermeyeceğiz’ diyor?
Yani bırak darbeyi, ülke yıkılsa duyacak, görecek halde mi halkımız sanıyorsun? Gece 12 saat önceden et kuyruğuna giren, arta kalanları kolladığı için pazarın kalkmasını bekleyen akşamcı vatandaşın gündemi gerçekten bambaşka! Hani askeri kanat desen, onlar zaten çok yoğun! En fazla onlar meşgul. Neyle meşgul diye sormayın? Geçenlerde yazdım, onlar 10 kişilik yere 2099 kişi yerleştirmekle meşgul. DEM Parti’nin belediye kazanmaması için ince matematik hesapları gereği her yere kayıtlarını yapmakla meşgul askeri kanat.
Peki, Erdoğan niye böyle yapıyor?
***
Yapıyor çünkü çok temiz, sıfır maliyet.
Çok uzağa gitmeden, 14-28 Mayıs seçimlerini hatırlayın! Erdoğan ne vaat etti?
Üç temel şey söyledi: Terör, LGBTİ, Savaş Gemisi…
Birini güvenlik bağlamında, birini savunma, diğerini de ahlak ve aile bağlamında işleyerek ha bire kutuplaştırdı.
Bu üç boyutu beş temel döngüde, yani ideolojik, yönetimsel, yaşamsal, ahlakî ve karakterî bağlamlarda görünür kılarak, enformasyon bombası şeklinde zerk etti.
Erdoğan ve AKP kurmayları tüm stratejilerini böylece 3 ana eksen ve bunlara bağlı beş alanda günlerce, aylarca işletti. Yalan olduğu aleni olan tüm çalışma ve çabalara, sahte olabilir ama ne önemi var diyerek tekrar etti de etti. Bu tekrarın bir karşılığı oldu.
Bu stratejiye ruh veren neydi dersiniz? Ben komplo teorileri derim. Son mayıs seçimleri kadar komplolarla var olmuş bir seçim nadirdir! Daha doğrusu, açık seçik komplo olduğu belli olan şeylerin bu kadar meşruluk ve sahicilik kazandığı bir süreç olmamıştır. Belki farkı buradan kurmak daha iyi olabilir…
Komplo teorileri deyip geçmeyelim, bugün AKP-MHP’li seçmenin dopingidir. Dışarıya karşı önyargılı, sıfır güven ve tolerans besliyorsan, her daim sana karşı sinsi bir plan içinde olduklarını da düşünüyorsundur. Komplo dediğimizde; verili olanın bilinmeyen bir tarafına işaret ederiz, kendimizi güvende hissetmeyiz ne olacağını bilmediğimiz için. Bunu güvenlikle ilişkilendirdiğin zaman, solcu olanın da sağcılaştığını hemen görürsünüz. Zaten komplo teorilerine inanma, insanları sağcılaştırır.
***
Tekrar başa dönelim,
Yeniden seçimlere giderken elde tehdit, savaş, darbe ve diğer bilumum hakaretlerin olması sürpriz değildir.
Çünkü hitap edilen seçmenin ruh hali tamamen buna adaptedir. AKP-MHP seçmeni belirsizliği sevmiyor, öngörülebilir bir ortam talep ediyor, değişim değil statüko diyor. Beni yorma, beni düşündürme diyor. Öyle demediğini düşünüyorsanız tekrar düşünün, ya da hiç düşünmeyin; AKP’nin İstanbul için hazırladığı şarkıyı dinleyin sözlerine bakın, bu bağlamda müthiş done verir. Tam da seçmenin dünyasını tarif eden bir gösterene sahiptir.
Aynı seçmen, düzen (!) istiyor ve belirsizlik bana göre değil, diyor.
Bu seçmen bandının ahlaki motivasyonu itaat, sadakat ve kutsallık üzerine şekilleniyor.
İşte böylesi bir ahval ve şerait içinde düzenli olarak ‘belirsizlik’ duygusu salınıyor ortama. Düzenli olarak kaygısız bir dünya ve yaşam için beni tut deniyor, düzenli olarak öngörülmez bir atmosfer çiziliyor ve bunun ancak kendileri ile öngörülebilir hale geleceğini ifade ediyor, sürekli ölümü çağrıştıracak şeyler ifade edilerek yaşam gasp ediliyor.
Erdoğan, seçmen kitlesine daima bir “tehlike”den bahsediyor.
Daima bir tehlikenin çanı elindedir ve çalar. O tehlike addedilen şey bazen kişilerdir, bazen kurumlardır bazen de sistemin kendisidir.
Tehlikenin varlığı, insanı hızlıca karar almaya iter. Bundan ötürü Erdoğan seçmeni zaman üzerinden sıkıştırır. O kadar yoğun tehlike tazyikinde bulunur ki, bunu analiz etme, kavrama ve aktarma şansı kalmaz. 22 yıldır yol yürüdüğü kemik tabanının ‘analitik’ düşünmediğini, dehşete aralanan kapılarla dolu yaşamla baş etmenin yolunun sezgisel dürtülerle, güvenli alana kaymak olduğunu da gayet net biliyor tabi.
Yerel seçimlere bir aydan az bir zaman kalmışken, sahalarda savaş-tehdit-güvenlik-tehlike içerikli bolca söylem bagajına maruz kalacağımız nettir.
Çünkü ellerinde bundan başka bir şey yok. Sağlığınızı, kulağınızı, gözünüzü korumanız dileğiyle. (ÖA/AS)