Düşünce kuruluşlarının sunumlarına devam ediyorum.
Son kısma, sunumların geneline ilişkin bir genel değerlendirme bırakacağım.

Düşünce kuruluşları süreci nasıl görüyor? - I
26 Eylül 2025
Ankara Enstitüsü sunumu
- Bu süreç, Türkiye siyasi yaşamında kurucu bir siyasal hamledir.
- 22 Ekim’deki Bahçeli çıkışı ile 27 Şubat’ta Öcalan’ın çağrısı bölgede ani kırılmalar ve hayati değişiklikler yarattı.
- Kritik mesele, yasama sürecine geçiştir. Bu anlamda komisyonun negatif barışı pozitif barışa dönüştürecek köprü işlevi görebilmelidir.
- Yasal düzenleme meselesinin kapsamı ve boyutu önemlidir. Yapılacak yasama çalışmalarının/önerilerinin sadece PKK’nin silahsızlandırılmasıyla yetinmeyip toplumsal entegrasyon ve Türkiye’nin demokratikleşmesine yönelik kapılar da açmalıdır.
- Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile olan durumlar süreci etkiler. Suriye’deki gelişmeleri Türkiye’de devam eden çözüm sürecinin bir ön şartı hâline getirmemek daha pragmatik ve gerçekçi olandır. Çünkü Türkiye’deki takvim ile Suriye’deki takvim birbirinden farklıdır. (Sunumdaki en güçlü önerilerin başında bu geliyor)
- Süreç önemli dış krizlerden geçerek bugünlere geldi.
- Sürecin kazanımlarına odaklanılırsa, TBMM de hızla gerekli yasal değişiklikleri hayata geçirebilir.
- Siyasi koşullar, bir çözüm için genel olarak algılanandan daha elverişli bir yerde olduğumuzu gösteriyor.
- Aktörlerin süreci, seçimde kendilerine sağlayacağı oy avantaj/dezavantaj üzerinden değerlendirmesi yanlış olur.
- Bugüne kadar terör ve güvenlik başlıkları siyaseti güvenlikleştirdi, çatışmanın son bulması da siyaseti sivilleştirecektir; buna yatırım yapmak gerekiyor.
SAHAM’ın sunumu
- Her şeyden önce sorunun tarihi derin kökleri var. Bunları görmezden gelmemek gerek.
- Tarihsel manada üç temel kırılma var: 1800’lerde merkezileşme isyanları, I. Dünya Savaşı sonrası coğrafyanın bölünmesi ve Cumhuriyet döneminde ulus-devletçi asimilasyon politikası.
- Kürt meselesi esasında bir demokrasi sorunudur. Lozan’dan bu yana Türkiye’de Kürt meselesine yüklenen varlık/beka mantığı, sorunun demokrasi meselesine kilitleyen önemli bir yaklaşımdır.
- Silahsızlanma için öncelikle müzakere sahasının varlığına ihtiyaç var.
- Bir kesim için sorunun ana kaynağı çatışmalar, silahlı bir örgütün varlığı, bir kesim için kimlik ve kültür hakkının tanınmaması, bazıları için siyasal temsil haklarının tanınmaması, kimi açısından bölgesel eşitsizlikler, kimisi için de güvenlik paradigması içerisinde tariflenebilir ama tarihsel süreç içerisinde baktığımızda, 5-6 madde içerisinde kök neden tarifi yapmak mümkündür. (Zaman sorunundan ötürü sadece iki neden sayılıyor)
- Çözüm için yüksek siyaset iradesinin yanı sıra kapsamlı toplumsal uzlaşı süreçleri de elzemdir.
- Sahadaki ölçümlerine göre süreçten öncelikle beklentili olunan konular şöyle: infaz kanununda değişiklik, hasta tutukluların bırakılması, TMK’nın kaldırılması, infaz yakmaların acilen bitmesi, umut hakkının yasal olarak tanınması, kayyım uygulamalarının son bulması ve siyasi affın gerekliliği.
TEPAV’ın sunumu
- Süreç bölgeye “barışın temettüsü” şeklinde yansıyacak ekonomik imkânlara sahip.
- Üç ana odak üzerinden sürece bakılabilir. 1) Çatışmanın ekonomik maliyeti, 2) Barış getirisi, 3) Çatışma sonrası ekonomik strateji için politika önerileri…
- Buna göre, on yıllardır süren çatışmanın Türkiye’nin ulusal bütçesine yüklediği muazzam mali yükü ve bölgedeki kayıp büyüme, yatırım, insan sermayesi açısından fırsat maliyetini görmek gerekiyor. İkinci bir durum, barışın getirisi bağlamında; kalıcı barış demek artan özel yatırım, turizmin canlanması, genişleyen sınır ötesi ticaret ve iyileşen mali sağlık demektir. Üçüncüsü ise yatırım teşvikleri, altyapı geliştirme, insan sermayesini geliştirme programları, eşitsizlikleri azaltma politikalarıdır.
- Van’a yılda 500 civarında Amerikalı turist geliyor ama Nevşehir’e yaklaşık 35 bin Amerikalı geliyor, çok yakınlarda Erivan’a 100 bin civarında Amerikalı turist geliyor. Bu farklılığı, süreçle birlikte güven ve ulaşım olanaklarının düzelmesi takip eder ve fark kapanır.
- Ne kadar çok harfiniz/kelimeniz varsa, beceri setiniz ne kadar çeşitliyse aslında o kadar fazla ürünü üretebilme kabiliyetini elde edebiliyorsunuz. (Bölgedeki iş gücünün ve ekonomik çeşitliliğin artırılmasının önemi burada vurgulanıyor)
- Sonuç olarak, süreç başarılı olursa istihdam ve yatırımda büyük atılımlar yaşanacak.
ORSAM’ın sunumu
- Süreç, salt bir iç siyaset veya güvenlik meselesi değildir, dünyada ve Ortadoğu’da yaşanan yapısal dönüşümlerin bir tezahürüdür. (Küreseldeki bağlam, yapısal güç geçişi ve melez/hibrit yapı teorisi ile ifade ediliyor)
- Batı merkezli normatif değerler geriledi. Çok kutuplu dünya var. Türkiye böylesi bir tabloda stratejik özerklikle hareket etmelidir.
- Süreç, bölgedeki devletleşme ve merkezileşme eğilimleriyle uyumlu ve kaçınılmaz bir durumdur. Bu durum aynı zamanda, PKK gibi devlet-dışı aktörleri ya uyum sağlamaya ya da tasfiye olmaya zorlamaktadır. Diğer yandan körfez ülkelerinin vizyon 2030 gibi planları da dönüşümü işaret ediyor. (Buradaki vurgu, 2003 sonrası başlayan genel manadaki egemenlik krizinin, şiddet tekellerinin devlet dışı aktörlere, mezhep/etnisite temelli, kaymasına neden olduğu ve şimdi yeniden aslına rücu ettiği tezidir.)
- Türkiye, Irak ve Suriye’deki Kürtlerle (Suriye Kürt Ulusal Konseyi/ENKS, aşiretler vb.) resmi ve gayri resmi yeni diplomatik kanallar açmalıdır.
- Musul, Kerkük, Deyrizor gibi bölgelerde altyapı, eğitim ve sağlık yatırımları hem güvenliği sağlamada hem de meşruiyet inşasında rol alabilir.
- Türkiye’nin girişimiyle başlatılan ve ABD öncülüğündeki Uluslararası Koalisyona alternatif bir askerî yapı olarak değerlendirilen Bölgesel İş birliği Mekanizmasının giderek kurumsallaşması da SDG’nin önemini azaltır.
- Ortadoğu’nun yeni siyasal-ekonomik realitesi, PKK gibi yapıların tarihsel olarak rollerinin bitişini de ifade eder.
- Sürdürülebilir bir iç çözüm, özellikle Irak ve Suriye’deki gelişmelere paralel olarak, tutarlı bir bölgesel stratejiye bağlıdır.
GENAR’ın sunumu
- Devlet teknik adımlarının ötesinde yeni bir toplumsal sözleşme inşa etmesi gerekiyor.
- Devletin aslında teknik olarak atacağı adımlar var fakat artık yeni anayasa ve hukuk toplumuna geçiş ve bir aşama sonrası da rıza toplumuna geçiş temelinde oluşturulması lazım.
- Temel haklar ve yurttaşlıkla ilgili meselelerde “hukuki sorunlara” öncelik vermek lazım.
- Yeni, sivil bir anayasa ve sağlam, kapsamlı bir demokratikleşme vizyonu birçok sorunu kendiliğinden çözecektir.
- Sürecin meşruiyeti sadece hukuk-anayasal değil kültürel düzeyde dönüşümü de gerektiriyor.
Genel değerlendirme
- On düşünce kuruluşunun tüm söylediklerini topladığımızda Kürt meselesinin çözümünde ortak fikir birliği var. Fakat stratejik yaklaşım ve vurgularda tonlar değişebiliyor. Süreç odaklı yapılan okumalarda tarihi bir fırsat olduğu ve değerlendirilmesi gerektiği ifade edilirken, bu fırsatın sınırları konusunda pragmatik ve stratejik yaklaşımlarda farklar var. Bunu en başta ifade etmek gerekiyor.
- Özellikle saha araştırmasından verilerle gelen kurumlar barışçıl bir çözüme dönük çok güçlü bir kamuoyu desteği vurguluyor. Bunun başta hukuk olmak üzere diğer tüm alanlara sirayet etmesi beklentisi de mevcut. Yani siyasi iradenin elini güçlendirecek veriler orta yerde duruyor.
- Tüm sunumlarda şu ortak vurguya denk geliyoruz: Kalıcı bir barış için hukuki, siyasi ve demokratik adımlar/reformlar olmadan bir başarı söz konusu olmayacaktır. İstediğiniz hak-hukuk çerçevesini ortaya koyun, eski hal sürdürülebilir değildir. Yeni söylemler ve cesur adımlara ihtiyaç var.
- Devlet merkezli güvenlik ve jeopolitik perspektif ile çözüm SETA ve ORSAM sunumlarında açıkça görülüyor. Mevcut an, jeopolitik bir fırsat olarak çerçeveleniyor. Bu açıdan ulusal güvenlik ve bölgesel istikrar her şeyin önüne konup, devlet tarafından tasarlanan ve yönetilen bir mimari olmalıdır deniyor. Süreç yukarıdan aşağıya örülür deniliyor. Özetle önce güvenlik mi yoksa haklar mı sorusuna cevap güvenlik diyor bu kurumlar.
- Diğer yönden, SAHAM, DİTAM, KSC, Rawest ve kısmen de Ankara Enstitüsünde görüldüğü üzere esas mesele haklar ve anayasal çerçeve olmalı diyen toplum merkezli çerçevedir. Süreç aşağıdan yukarıya örülür deniliyor.
Çatışmalardaki kök nedenlerle ilgileniyorsak, bunu güvenlik tehditlerinde veya jeopolitik değişimlerde değil, mevcut devlet yapısı içindeki temel hak, adalet ve demokrasiye bakışta bulmak gerekiyor. Eşit yurttaşlık eksenli kapsayıcı bir sözleşme esas olandır. Bu nedenle çözüm hukuki olmalı, süreci garanti altına almalıdır. Güvenlik tüm bunların önkoşulu değil, ancak sonucu olabilir. Özetle önce güvenlik mi yoksa haklar mı sorusuna cevap, temel haklar diyor bu kurumlar. - Güvenlik ve temel hakları önceleme durumuna göre somut öneriler de değişiyor. Önce toplumsal başlıklar diyen kurumlar somut adım ve öneriler geliştirebiliyorken diğer kurumlar soyut kalıyor. TEPAV’ın ekonomi eksenli yaklaşımını da dikkate almak gerekiyor. Değindiği sorunların çözümü zaten somut önerilerin kendisi oluyor.
- Komisyon burada bu fikirleri bir potada eritebilecek mi? Bu politik hatları bir senteze kavuşturacak mı? Asıl soru bu.
- Gelinen aşamada iyice belirginleştiği üzere tek ve net bir çözümden öte, çoklu ve tamamlayıcı yaklaşımların stratejik bileşkesine ihtiyaç var. Gerekli tespitler, entelektüel sermaye, analiz yapılmış durumdadır.
(ÖA/VC)






