1992 yılından beri Birleşmiş Milletler tarafından Dünya Engelliler Günü olarak kabul edilen 3 Aralık, engelliler için farkındalık yaratmak adına pek çok farklı organizasyon ve etkinlikle kutlanıyor.
Ben bu kısmı es geçip, engelli olmayı, engelli olmanın zorluklarını, bütün bu handikaplara rağmen inadına yaşamayı seçenlerin, beyazperdedeki örneklerini derlemek istedim. “Bir gün değil, her gün” niyetine izleyebileceğiniz, “engel tanımayan” beş film sizlerle…
Kelebek ve Dalgıç
Fransa’nın meşhur magazin dergisi Elle’de editör ve yazarlık yapan 43 yaşındaki Jean-Dominique Bauby’nin gerçek hayat hikâyesini anlatan 2007 yapımı “Kelebek ve Dalgıç”, gösterime girdiği yıl Akademi Ödülleri de dahil olmak üzere birçok festivalden ödülle dönmüştü. Yönetmenliğini Julian Schnabel’in senaristliğini de Ronald Harwood’un üstlendiği filmin başrollerinde Mathieu Amalric, Emmanuelle Seigner, Marie-Josée Croze yer alıyor.
Üç haftalık koma halinden mucizevi bir şekilde gözlerini açan Jean-Dominique Bauby, başta doktorlar olmak üzere herkesi şaşkınlığa uğratır.
Zira Bauby fiziksel olarak hiçbir şey yapamaz haldeyken, beyin bölgesinde hiçbir sorun çıkmamıştır. Bu andan itibaren filmi Bauby'nin iç sesiyle izlemeye başladığımız filmde, Bauby, tek kontrol edebildiği organı olan sol göz kapağıyla bir mucize daha gerçekleştirerek insanlarla göz hareketiyle anlaşmaya ve yaşam öyküsünü anlatacağı kitabını yazmaya başlar.
Can Dostum
Felçli bir adam ve ona bakıcılık yapan bir gencin hikâyesini konu edinen “Can Dostum”, dramı mizahla harmanlayan, insanın içini ısıtacak bir dostluğun öyküsüne odaklanıyor. Zengin bir iş adamı ve aristokrat olan Philippe, yamaç paraşütü yaparken geçirdiği kaza sonrası felç olur.
Boynundan aşağısını kullanamayan Phillip’e her gün, her saat bakıcılık yapacak bir yardımcı gerekmektedir.
Birçok adayı çeşitli nedenlerle eleyen Phillips, hapishaneden henüz yeni çıkmış Driss’i yatılı yardımcı olarak evine alır. Başlarda zerre anlaşamayan, sürekli ters düşen Phillips ve Driss, birbirlerini tanıdıkça ikisinin de dünyası değişmeye başlar. Normalde hiçbir şekilde yan yana bile gelmeyecek bu ikili, tüm yüküne rağmen hayatın tadını beraber çıkarmaya başlarlar.
2011 yılında Fransa’da gösterime giren “Can Dostum”un yönetmen koltuğunda Eric Toledano ve Olivier Nakache oturuyor. Filmin başrollerini ise François Cluzet, Omar Sy, Anne Le Ny paylaşıyor.
Benim Dünyam
Bol ödüllü, 2005 yapımı Hint filmi “Black”ten esinlenerek uyarlanan “Benim Dünyam”, henüz iki yaşındayken geçirdiği hastalık sebebiyle görme ve duyma yetisini kaybeden Ela ile onu iyileştirmek ve hayatına devam edebilmek için kendi hayatını Ela’ya adayan Mahir Hoca’nın hikâyesini anlatıyor.
Başrollerinde Uğur Yücel ve Beren Saat'in bulunduğu “Benim Dünyam”da, Beren Saat, kör, sağır ve dilsiz Eda’yı, Uğur Yücel ise çevresiyle uyumsuz, kendini alkole vermiş ancak Ela’yla tanışınca onun da hayatı baştan aşağı değişen Mahir Hoca’yı canlandırıyor.
Ayrıca filmin yönetmen koltuğunda da Uğur Yücel bulunuyor.
Kadın Kokusu
Bir kolejde okuyan ancak cebinde beş kuruşu olmayan Charlie’nin, okul masraflarını çıkarmak ve hayatını idame ettirmek için acile paraya ihtiyacı vardır.
“Ne iş olsa yaparım” durumunda olan Charlie, bu yüzden, kör bir adama, bir anlamda “bebek bakıcılığı” yapmayı kabul eder ama iş, onun sandığı kadar basit olmayacaktır. Çünkü emekli Albay Frank Slate, hafta sonu için çok özel bir plan yapmıştır.
Limuzinle yolculuk, güzel kadınlar, leziz bir yemek, birinci kalite şarap, tango ve maalesef bir de 45’lik dahildir. Ancak asıl mesele, Frank Slate’in bunları yaparken Charlie’yi yanından bir dakika dahi ayırmaya niyeti yoktur.
Senaryosunu Bo Goldman ve Dino Risi’nin yazdığı, Martin Brest’in yönettiği, Al Pacino’nun unutulmaz performansıyla hafızalara kazınan “Kadın Kokusu”, yaşamın güzelliklerine dair pek çok ince detayı içinde barındıran bir film. Al Pacino’nun tango sahnesi ise, apayarı bir olay!
Doğum Günü Dört Temmuz
Usta yönetmen Oliver Stone imzalı “Doğum Günü Dört Temmuz”, gönüllü olarak Vietnam'a savaşmaya giden ancak savaşın acımasız, sert yüzünün kendini göstermesiyle belden aşağısı felç olarak eve geri dönen Amerikalı Ron Kovic’in dramına odaklanıyor.
Genç yaşta sakat kalmanın getirdiği ruhsal acıya, bir de uğruna felç olduğu ülkesinin gazileri görmezden geldiğini fark eden Kovic, ihanete uğradığı hissiyle yaşamaya başlar ve savaş karşıtı gösterilere katılarak kendi mücadelesinin aktörü olur.
Oliver Stone’nun “Vietnam Üçlemesi”nin ikinci filmi olan “Doğum Günü Dört Temmuz”, savaşın berbat yüzünü, insan üzerindeki fiziksel ve ruhsal yıkımı muhalif bir tavırla ele alan bir film. 1989 yılında sekiz dalda Oscar’a aday gösterilen, başrol oyuncusu Tom Cruise’un da ilk kez Oscar’a aday olduğu film, yönetim ve montaj dallarında ödüle layık görülmüştü.
(BS/EMK)