Perihan Mağden hakkında "Basın Yayın Yolu İle Halkı Askerlikten Soğutmak" (TCK'nin 318/1-2) suçundan dava açıldı. Genel Kurmay Başkanlığı suç ihbarını Adalet Bakanlığı'na göndermiş. Bakanlık da bu "ihbarı"; gereğinin takdir ve ifası için Savcılığa bildirmiş.
4. 4. 2006 tarihinde İddianamede hazırlanmış. 04.01.2006 tarihli suç duyurusu iddianamede aynen şöyle: "İstanbul'da haftalık olarak yayınlanan Yeni Aktüel isimli dergide Perihan Mağden tarafından yazılan 'Vicdani Red bir insan hakkıdır' başlıklı yazıda halkı basın yolu ile Askerlik hizmetinden soğutacak etkinlikte yazı yazıldığı, bunun suç olduğunun belirtildiği görülmüştür."
Tek cümleden ibaret bir ihbar...Gereği "takdir" ve "ifa" edilmiş.
Perihan Mağden duruşmanın yapıldığı gün, "Adalet Sarayının" üçüncü katında ağır hakaretlere uğradı. "Cariye", "Maşa", "İsrail'e git", "PKK'lı" diye bağırdılar. Linç havası estirdiler.
Yazarı saldırganlardan korumak için sözüm ona "tüm tedbirler" alındı. Adliyenin üçüncü katından kim sorumluysa.... Düşünün. Örneğin hakkınızda hapis cezası istenilen bir duruşmaya yazınızı savunmak için geliyorsunuz. Ama sizi linç etmek isteyen böylesi bir kabalık önüne atılıyorsunuz...
Saldırganlardan kendinizi korumamız gerekirken, korumaya gelenlerden korunmak zorunda kaldınız mı? Gerekirse biz kendimizi ve yazılarından dolayı yargılanan yazarları korumasını biliriz. İster misiniz!?...Sorumlulara soruyorum bu soruyu... Sadece yargılayan yargıç, saldırganların sözlü saldırılarından, yargılayacağı yazarı korudu.
"İhbar" edilen bir yazısı yüzünden bir yazarın başına gelenler belki sizi düşündürür. Size dokunan yok. Siz yargılanmıyorsunuz. Olsun, yine de olanları bilin istiyorum. Eğer düşünmek ve bilmek isterseniz...
Başka davalarda yaşananları yaşadık. Farklı olmadı. Aynı olaylar. Onlar aynılar...Belki, yargılanan bir yazara "Adalet Sarayında" reva görülen saldırının ne anlama geldiğini bilmek istersiniz.
Eğer diğer davalarda olup bitenleri bilmiyorsanız, belki bu davada olanları bilmek istersiniz...Tekrarlıyorum; eğer bilmek isterseniz! "Adliye Saraylarında" yazdıkları yazılarından dolayı yargılanan yazarlara daha başka ne olmasını bekliyorsunuz?
Yoksa size "dokunan" olmadığı için mi sesiniz çıkmıyor? Bir gün bir şey olursa mı rahatsız olacaksınız? Ne bekliyorsunuz?
İddianameyi bilinsin diye özetliyorum. İddianamede yazılı, Şüpheli (Perihan Mağden) Başsavcılık tarafından çağrılıp beyanı alınmış. Beyanı özetle şöyle:
".....Yeni Aktüel dergisinin 27.12.2005-02.01.2006 tarihleri arasında çıkan sayısında yazmış olduğu yazının iddia edildiği gibi halkı askerlikten soğutmak ve soğutacak etkinlikte teşvik ve telkinde bulunduğunun ileri sürülemeyeceğini bu yazı çıkmasından sonra AIHM'de, yazısında belirtildiği şekilde Vicdani Reddin insan hakkı olduğunun belirtildiği vatana hizmetin mutlaka eline silah almak olarak kabul edilmesinin yerinde olmayacağını Kreşte temizlik yaparak, hastanede Ambulans kullanarak yada Yetiştirme Yurdunda çocuklara İngilizce öğreterek bu hizmetin yapılabileceğini belirtmiş ve buna ilişkin olarak basında çıkan konu ile ilgili yazı örneklerinin dosyaya eklendiği görülmüş ve yazılı savunmasında da eylemin düşünce açıklaması olduğu eleştiri amacı ile yapıldığı ceza kanunun 301 maddesinin son fıkrası ile bu durumun sabit olduğu belirtilmiş ve Avrupa İnsan hakları mahkemesinin ifade özgürlüğü ile ilgili kararlarının dosyaya sunulduğu ayrıca yazı kapsamında Askerlik teşkilatı ile askerlik hizmetini kötüleyen aşağılayan bir açıklama yahut değerlendirme bulunmadığı, yazıyı kaleme almadaki temel etkenin AIHM kararları ile gündemi uzun süredir meşgul eden ve herkesimden insanın görüşlerini dile getirdiği bir konuda fikirlerini basın özgürlüğü kapsamında paylaşma olduğunu dile getirmişlerdir."
Bu özetlemeden sonra iddianamede, TCK'nin 301. maddesi ile 318. maddesi hakkındaki Savcılık görüşü yer almıştır:
"Savunmada dile getirilen TCK 301. maddesinin "Türklüğü, Cumhuriyeti, Devletin Kurum ve Organlarını aşağılama" suçu olduğu, buradaki eleştiri amaçlı yazılan yazıların suç oluşturmayacağı madde metninden anlaşılmaktadır.
"Şüpheli hakkındaki suç duyurusunun gerekçesi olan TCK 318. maddesine bakıldığında ise bunun tamamen dışında halkı Askerlik hizmetinden soğutacak şekilde teşvik ve telkinde bulunmayı ya da propaganda yapmayı suç saymış bunun basın yolu ile işlenmesi halinde cezanın yarı oranda artırılacağı hüküm altına alınmıştır.
"(...) Şüphelinin yazmış olduğu yazıya bakıldığında ve incelendiğinde görülmektedir ki yazılan yazı ile; ...herkesin Askerlik yapmak zorunda olmadığı belirtilirken 15 aylık Askerlik süresinin uzun olduğu, ...ordunun bu kadar çok sayıda kişiyi Askere almaya çalışmasının ihtiyaçtan kaynaklanıp kaynaklanmadığı,
"bu denli çok para harcayabilen ve OYAK gibi bir Dev yaratan ordunun özel koşullar teranesinin inandırıcı olmadığı, ve fikri hür, vicdanı hür bir ülkenin çocukları isek vicdani redcilerimizinde olması gerektiği bunların makul karşılanması gerektiği ifade edilmiştir."
İddianamede, ifade özgürlüğünün kullanılmasından ziyade; halkı askerlikten soğutacak nitelikte bulunan yazı hakkında neden dava açıldığı şöyle açıklanmıştır.
"Ülkemizde Zorunlu Askerlik yapmak uygulamasının bulunduğu bu nedenle yaşı gelen ve sağlıklı olan her kesin askerlik yapmasının gerektiği yasa gereğidir. Her ne kadar savunma dilekçelerinde Avrupa Birliği Ülkelerinde zorunlu Askerlik uygulamasının geride kaldığı İngiltere, İrlanda ve Lüksemburg'da savaş dışında zorunlu Askerliğin uygulanmadığı yalnızca Yunanistan da Kamu hizmetinin silahsız olarak orduda yapılmasının zorunluluğu bulunduğu belirtilmiştir.
"Dilekçeye eklenen Vicdani Redcilerle ilgili karara bakıldığında ise bu kişilerin Askerlik yapmayı değil üniforma bile giymeyi red ettikleri bu nedenle yargılandıkları görülmektedir. Verilen ceza Askerlik hizmetinin, yapılıp yapılmaması ile ilgili değil görülen muamele ile ilgilidir.
"Ülkemizin içinde bulunduğu Coğrafi şartlar ile Avrupa Birliğinin içinde bulunduğu Coğrafi şartların ve sınırların ayrı ayrı göz önüne getirilip düşünüldüğünde ülkemiz açısından zorunlu askerliğin nedenli önemli olduğu açıkça ortaya çıkmaktadır.
"Kaldı ki günümüzde silah altına alınan kişilerin yeteneklerine göre bulundukları yerlerde özellikle Doğu ve Güneydoğu illerinde öğretmen-doktor olarak gerektiğinde diğer konularda yeteneklerinden faydalanıldığı bir gerçektir.
"Bu nedenle yazı metninde ifade özgürlüğünün kullanımından ziyade Askerlik hizmetinin yapılması ile ilgili halkı Askerlikten soğutacak şekilde olduğu görülmüştür."
Perihan Mağden savunmasında, "elim taşın altındadır" dedi. Duydunuz mu? Duyanlar vardı. Adliye Sarayının üçüncü katında yoktunuz. Var olanlar, vardı. Saldırganlara ve onların saldırılarına rağmen Adliyenin önündeki sokakta destek için bekleyenler Mağden'i bekliyordu...
Yoktunuz. Belki de çok önemli bir işiniz vardı, ondan yoktunuz... Çok haklısınız... Keşke yazarı duruşma öncesi ya da sonra arasaydınız... Ses verseydiniz... Sesinizle yazara destek olurdunuz. Yoksa sesiniz mi çıkmıyor?
Ya da "sesinizin" çok önemli başka işleri mi var? Ses veren yazarlar ve aydınlar vardı. Onlar Adliye sarayının üçüncü katında ve adliye önünde ses çıkardılar.
Eliniz taşın altında mı? Eliniz var mı?. Hangisi daha ağır?...Taşlar mı, eller mi? Bazen taşlar, bazen eller... Bazen de sözler.. Ağır gelir insanlara. (Fİ/BA)