William Shakespeare'in 400 yıl önce yazdığı tiyatro oyunları hala sahneleniyor ve bir 400 yıl daha sahneleneceğe benziyor. Çünkü Shakespeare'in oyunlarında anlattığı şiddet, iktidar kavgaları, hırslar, fillerin savaşında ezilen çimenler, erkek egemen düşünce yapısı devam ediyor. Belki çok daha fazla, çok daha yıkıcı. Durum böyle olunca Shakespeare hala oyunları en çok sahnelenen yazar olarak tarihteki o önemli yerini koruyor.
Türk tiyatrosu açısından da durum çok farklı değil. Her yıl onlarca özel veya devlet tiyatroları, Shakespeare'in mutlaka bir oyununu izleyiciyle buluşturuyor. Biz seyircilerse defalarca sinemada, televizyonda en çok da sahnede izlediğimiz Shakespeare oyunlarını bir kez daha izlemekten kendimizi alamıyoruz.
Oyun Atölyesi de geçen yıl bizzat Haluk Bilginer'in oynadığı "7 (Bir Şekspir Müzikali)"nden sonra bu sezonu "Macbeth" ile açtı. Hatta prömiyerden önce oyun, Macbeth'i oynayan İlker Aksum'un provalar sırasında başına aldığı kılıç darbeleriyle gündeme geldi. Aksum'un başına üç dikiş atıldı, hal böyle olunca kılıç dövüşü sahnesi değiştirilerek yavaş çekim halinde oynanmaya başlandı.
Yıllardır Moda'daki yerinde oldukça başarılı oyunlara ve her daim dolu bir salona imzasını atan Haluk Bilginer bu sefer Macbeth'de rol almıyor. Ama Macbeth'i Bilginer'in güncellenmiş bir çevirisiyle izliyoruz. Yönetmenliğini Kemal Aydoğan'ın yaptığı oyunda İlker Aksum, Esra Kızıldoğan, Ender Yiğit, Murat Tüzün, Barış Yıldız, Muharrem Özcan, Gözde Kırgız, Pınar Bekaroğlu, Osman Akça, Saygın Soysal, Sertan Müsellim ve Berke Yağış oynuyor. Çoğunu uzun yıllardır televizyon ekranlarındaki dizilerden tanıdığımız bu oyuncuları bir Shakespeare oyununda izlemek başta garip gelse de profesyonel oyuncuların dizi karakterlerinden uzak oyunculukları, önyargıları daha ilk sahneden ortadan kaldırıyor.
Macbeth, açık sahne düzenlemesiyle karşılıyor seyirciyi. Bengi Günay'ın imzasını taşıyan sahne tasarımında, ortada kafatasları üzerine oturtulmuş platformun üzerinde yaralı ve inleyen bir adam ve iki tarafında da üzerleri gazete kâğıtlarıyla örtülmüş ve ayakkabıları delik iki ölü bulunuyor. Yaralının iniltileri arasında koltuklarına oturan seyirciler doğal bir algıyla cesetleri o 19 Ocak 2007'de asılı kalmış fotoğraftakine benzetiyorlar yani Hrant Dink'e...
Macbeth ve Hrant Dink'in bağını çözmeye çalışırken cesetlerden biri Dink'in maskesiyle ve elindeki bendiri çalarak kalkıyor ve diğer cesetlerin yüzlerini açıyor. Biz Dink'e şaşırırken, 14 yaşında, Lice'nin bir köyünde hayvanları otlatırken karnına isabet eden patlayıcı sonucu ölen Ceylan Önkol ve henüz 12 yaşındayken yaşından çok kurşunla öldürülen Uğur Kaymaz doğruluyor yattıkları yerden. İşte o an izleyeceğimizin sadece Macbeth olmadığını anlıyoruz. Uğur, Ceylan ve Hrant maskeleriyle dans edenler, Shakespeare'in oyununda Macbeth'e kral olacağını haber veren cadılar aynı zamanda. Kemal Aydoğan ise onları mitolojideki tarih melekleri olarak betimliyor. Dolayısıyla bu melekleri, günümüzde hala tüm hızıyla yaşanan iktidar savaşlarında ezilenler, yok edilenler ve gerçekleri tüm çıplaklığıyla görenler olarak algılamak yanlış olmasa gerek.
Lady Macbeth'in kabusları da, Macbeth ile yarattıkları öfke ve şiddetin kendilerine bir yandan iktidar olmalarını sağlarken bir yandan da düşürecek şey olmasından dolayı yine bir iç hesaplaşma niteliğinde. Kabus sırasında bir yandan öldürülen eski kralın kafatasını eline alırken bir yandan da Hrant'ın ayakkabası ve üzerine serilen gazeteyi alarak bizlere de kendi sanrımızı ve ırkçılıkla ve şiddetle bitmeyen hesaplaşmamızı hatırlatıyor.
Koca bir krallığı ele geçirmek için uğruna ölümlere gitmeyi göze aldıkları krallarını ve iktidar yolunda önlerinde engel olabilecek herkesi öldürüp ortadan kaldıran Macbeth ve eşi Lady Macbeth'in Bilginer'in çevirisiyle güncele uyarlanmış tiradlarıysa, sonrasında insanın zihnini rahatsız edecek kadar etkili. Lady Macbeth'in eline bulaşan kanı çıkarmaya çalışırken söyledikleri oyunun da ve hatta bir oyun olan hayatımızın da özeti gibi: "Hâlâ kan kokuyor. Dünyanın hiçbir kokusu gideremez bu küçücük elimdeki kokuyu."
Macbeth, 16,17, 18 ve 19 Aralık'ta Oyun Atölyesi'nde. İktidar hırsıyla bir kez daha yüzleşmeye varsanız bu oyunu mutlaka izleyin! (SÇ/EÜ)
* Daha fazla bilgi için: www.oyunatolyesi.com